13.Bölüm

25 10 3
                                    

Lamra uyanır uyanmaz hazırlanıp Rozanın odasının önüne gitmişti. Ne yapacağını çok bilmiyordu. Ama Lamraya Rozanın yanından ayrılmaması söylenmişti. O da buna uyacaktı. Elinden geleni yapacaktı. Hem ulaştığı yerde kalmak hem de siyahın gözüne girip onu alt etmek için her şeyi yapacaktı.

  Bir süre kapıda bekledikten sonra Roza dışarı çıktı. Lamrayı süzüp bir şey söylemeden yürümeye başladı. İşin kötü yanı Rozanın peşinde koşan tek kişi lamraydı. Ve nasıl davranması gerektiğini kestiremiyordu. Rozanın peşinden yürüdü.

Allahtan Roza konuşup birazda olsa durumu anlattı. Rozanın Lamradan istediği şey - ki buna siyah karar vermişti - çok açıktı. Her zaman Rozanın yanında olacak ve Roza için gerekli konuşmaları iletişimleri sağlayacaktı.

Beraber yemekhaneyr indiler. Lamra başta her zamanki gibi yemek sırasına baktı. Ama artık Roza gibiydi. Tıpkı Roza gibu ön tarafa gitti. Roza en ön masaya otururken lamra nereye oturacağını kestiremiyordu. Acaba en öne Rozanın yanına mı yoksa biraz arkalara mı oturmalıydı?

Neyse ki dün sabah Rozanın kapısındaa tanıştığı ve Lamraya görevini anlatan adam duruma müdahale etti. Ve Lamrayı Rozanın bir arkasında kendi oturduğu masaya davet etti. Lamra gülümseyerek gidip Acromion'un yanına oturdu.

Acromion oldukça iriydi. Fazla esmer bir teni vardı.  Kalıplı yapısı ve sert ifadesine rağmen Lamraya karşı oldukça kibardı. Masada oturduktan bir süre sonra önüne Lamra için hazırlanan kahvaltı getirildi.

Çok garip bir histi. Daha bir kaç gün öncesine kadar dakikalarca sırada bekleyip zar zor doyduğu yemeği yerken bu gün burada ziyafet sayılabilecek bir kahvaltı önüne getiriliyordu.

Daha önce bu kadar büyük bir uçurum olduğunu farketmemişti. Belkide hayatı olduğu gibi kabul ettiği içindir. Yemeğini yerken eski arkadaşları ile hep yemek yediği yere kaydı gözleri. Onlarda orada oturmuş ara ara lamraya bakıp fısıldaşıyorlardı.

  Hayat çok gariptir. Düne kadar dostu olan insanlar bugün yanında değildi. Eskiden onları da düşünüp her adımını atarken artık ailesini düşünüyordu. Çok kısa bir süre önce kimsesizken şimdi ailesinin yaşıyor olma ihtimali vardı...

  Umursamadı yemeğini yiyip Acromion ile konuşmaya devam etti. Acromion sandığı gibi Rozanın koruması değildi. Ama kimin koruması olduğunu da söylememişti. Konu buraya gelince geliştirip yakında öğrenirsin demişti.

İleride ki masaya bakınca Siyahında Rozanın yanına oturduğunu gördü. Tam karşısında sayılırdı. Ama bu kez Lamraya bakmıyordu. Bu biraz da olsa Lamrayı rahatlamıştı. Yavaş yavaş kabul edildiğini düşündürüyordu bu durum.
 
  Siyah bir ara gözlerini Lamra ve Acromionun masasına kaldırmıştı doğrusu. Ama Lamraya değil Acromiona bakmıştı. İkisi arasında sanki sözsüz bir dil vardı. Ve bu bakış ile anlaşmışlardı.
 
Yemekten sonra Roza odasına çekildi. Bu gibi durumlarda Lamra serbestti. İstediğini yapabilirdi. Ama Roza Lamrayı çağırırsa gitmek zorundaydı. Zaten Roza odada çok durmadı. Bir süre sonra dışarı çıkıp Lamrayı da yanına çağırdı. Beraber başka bir bölüme geçtiler. Bu bölümü Lamra hiç bilmiyordu.

Daha sonra buradaki bir odaya geçtiler. Gerçekten büyük bir odaydı burası. İçeride bir masa vardı. Siyah masanın önünde güzel bir koltukta oturuyordu. Belkide burası siyahın odası diye geçirdi içinden.

Odanın içerisinde Tonks, Asaf ve Rozanın dışında bir de Acromion vardı. Tonks ve Roza masasının önündeki küçük sandalyelere oturmuşken. Asaf ve Acromion ayakta duruyordu. Sonra birden başka bir dilde konuşmaya başladılar. Lamra söylediklerinden hiç bir şey anlamıyordu.

Konuştukları dil hakkında hiç bir bilgisi yoktu. Anlamadığı şeyse zaten bilmediği bir dili konuşan bu insanlar neden bu odaya Lamrayı da almıştı.

Sözleri anlamasada pür dikkat onları dinliyordu. Bir ara kasırın adının geçtiğini duydu. Siyah sert bir tonda Rozaya dönmüş konuşuyordu. Roza ise çok daha mahcup bir tavırla yanıtlıyordu. Konuşmanın devamıda bu şekilde ilerledi. Diğer herkes kızarken Roza sessizce boyun eğip oldukça sakin bir tonda cevap veriyordu.

  Siyah konuşmasını bitirdi. Diğerleri hâlâ tartışırken o durmuştu. Gözlerini  yine Lamraya dikmişti. Lamra ne yapacağını şaşırıp başını eğdi. Dikildiği yerde öylece durdu. Siyah baştan ayağa Lamrayı süzdükten sonra ayağa kalktı ve ilerledi. Onun kalması ile Acromion ve Asaf peşinden gitmeye başladılar.

Siyah tam da Lamranın önüne gelip durdu. Fazlaca yaklaşmıştı. Aralarında bir kaç adımlık mesafe kalmıştı. lamra ne olduğunu anlayamamıştı. Bu iri vücutlu siyah saçlı esmer adamın derdi neydi?
Sesi Roza ile konuştuğu gibi sert çıkmıyordu artık. Daha sakin ama bir o kadar da keskindi.
-Adın ne? dedi Siyah Lamraya.

Lamra kafasını kaldırıp adamın karizmatik yüzüne baktı. Adını bilmiyor muydu yani? İnanması çok güçtü. Lamra bu sorunun nedenini anlamasa da oldukça kendinden emin bir tavırla cevapladı. Sesi cüretkardı. Ve hatta bir fazla özgüvenli bir anda bir şey olmuştu sanki. Farklı bir şey Siyahın karşısında oldukça dik durmasını sağlayan bir şey. Ne olduğunu bilmesede olduğunu anlamıştı.

Siyah kafasını sallayıp Lamra dedi. Sesi oldukça nazikti. Sonra yine ses tonu değişti. İyice sertleşen bir o kadarda imalı bir tona döndü .
-Çekil önümden lamra dedi.

Lamra neye uğradığını şaşırdı. Bir adım kayıp yana çekildi. Ama zaten kapının önünde durmuyordu. Hatta siyah gelip önüne geçmese siyah ile denk gelmesi imkansızdı. Lamranın aklında tek bir soru vardı artık. Siyah Lamradan ne istiyordu...
Bölüm sonu

Dünyadan da öte Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin