SONUN BAŞINDAYIM

25 6 0
                                    


              SONUN BAŞINDAYIM

Sabahın ilk ışıklarıydı. Gözlerimi bilmem nerde açmışım.Bu illet, çektiğim her dumanda beni ölüme götürüyor. Ama ben artık kabullendim. Ölümü, yaşamak varsaydım. Yarım yamalak yaşıyorum. En son ne zaman yemek yedim? Ne oldu da burdayım? Beni buraya kim getirdi? Nerde olduğumu bilmiyorum ama kesinlikle kendimde değildim. Bomboş soğuk bir depoda,tahtadan ufak bir sedirin üzerinde uyandım. Gün aymamış henüz, aklım yerinde değildi. Ellerim morarık, vücudumun heryeri darp edilmişti. Canım o kadar acıyordu ki, ağrılarımın hangi bölgede olduğunu bile bilmiyordum. Sedirden doğrulmak istediğimde,vücudum buna izin vermedi. Dün gece olanlar gözümün önünde çat pat belirirken ağılarımı es geçip olduğum yerden sıçradım. Bir kaç adım atamadan yere kapaklanmıştım. Çocuklarım...Eşim...Annem... Kurtaramamıştım onları. Kim bilir şuan nerde ,ne yapıyorlar? Yaşıyorlar mı? Yaklaşık bir saat yerde sürüklenerek çıkış kapısına ulaştım. Kapının eski, paslı demirlerine tutunarak ayağı kalkmaya çalıştım. Denedim...Olmadı... Denedim...Yapamadım.... Son kez bir daha denedim. Tüm inancımla tuttuğum paslı demir kapıyı bu sefer alt ettim. Ayağı kalktığımda, gözüme yansıyan parlak araba farlarıyla yüzümü buruşturdum. Gözlerimi tekrar kırık camdan dışarıya doğrulttuğumda ,eli silahlı adamlaın bu tarafa doğru geldiğini görür görmez, ne sancılala süründüğüm bu yolu, bu sefer ayaklarım dengesizce yere basarak sedirime kadar beni idare etti. Hiç uyanmamış gibi gözlerimi kapattığımda , kapının açılmasıyla birlikte etrafa beyaz ışık yayılmıştı. Yavaş adımlarla ilerleyen adamların bana yaklaştıklarını topuk seslerinden anladım. - Ölü mü? Buğulu sesiyle sorduğu soru tüylerimi ürpertmişti. boynuma ilişen parmaklar nefes alıp verişimi yokluyordu. -Yaşıyor efendim. -Uyandırınsanıza lan o zaman!!! Gelen emirle yakamdan tutulan iki elle sedirden aşşağıya yuvarlanmıştım. Çaresizce gözlerimi açtım. Simalar tanıdıktı. -Sen borcunu bu halde mi ödeyeceksin? Cevap vemedim. Uzun bir sessizlikten sonra merakıma yenilip konuştum. -Çocuklarım ,annem ,karım ne yaptın onlara? Neredeler? Beni korkutan soru boğazımı düğümlemişti. -Yaşıyorlar mı? Cevap yok. Sanki birbirimize zıt gidiyorduk. Yanındaki adamı çağırıp bişeyler söyledikten sonra depodan ayrıldılar. Günlerce aç kaldım. Ama yemekten çok eroine açtım. Krizlerim geliyor. Nereye saldıracağımı bilmiyodum. Ve hala utanmadan arayış içindeydim, sanki ölmekten korkmuyormuş gibi. Kendinden çok eroini düşünen biri ne kadar yaşayabilir ki? Günlerdir kimse gelip gitmiyordu. Sabrım, boyasız, rutubetli tavandan yere bir damla su düşmesini bekliyormuş gibi gelen sesle taşmıştı. Bir anda gelen deli gücüyle yastık , yorgan ne varsa yere fırlatıp saçlarımı koparmak istercesine yoluyordum çıldırmışcasına. Daha ne kadar zarar verebilirdim ki kendime? Ayağa kalkıp 3-5 adımla sağa sola mekik dokurken gözlerim sedirin üzerine ilişti. Sanırım serap görüyodum. Şırınganın içinde hazır bi şekilde kim bırakabilirdiki bu zehri? Başta onu deli gibi vücüduma hediye etmek istesemde yapmayacaktım. Oğlum, kızım, annem, eşim içim yapmamalıydım. Aklıma gelen hain planla burdan kurtulmanın yolunu bulmuştum. Ama önce beni buraya, ve bu hale getiren adama, biraz da sabra ihtiyacım vardı.

BİR HAFTA SONRA;

Beklediğim gün ve o adam sonunda ziyaretime geldi. Sedirde yarı baygın bir halde gözleine bakıyordum. -Sen daha ölmedin mi? Sustum. -CEVAP VER!!! Vermedim. -Sen bilirsin. Dedi ve tam omuzumdan tutup beni yere fırlatacakken, elimde sakladığım şırıngayı boynuna enjekte edip onu kendi silahıyla vurmuştum. Yere yığıldıktan sonra arkama bakmadan çıplak ayaklarımla topallayarak dışardakilere görünmeden kaçabilmiştim.

Üstüm başım yırtık olduğu için hiçkimse durup beni arabasına almamıştı. Nefesimin yettiğine koştum. Hava karardıkça hızlanıyodum. Sonunda gecekonduyla dolu mahallemin sokağındaydım. Evimi gödüğümde bir heycanla bacağıma destek vererek çıplak ayaklarımla çatısı olmayan evimin çürük köhne kapısındaydım. Kapıyı kırarcasına çaldım. Kimse çıkmadı. -Oğlum!!! Kızım!!! Ses yok. - Annem!!! Hülyaaa!!! Açın kapıyı ben geldim. Artık konuşamayacak haldeydim. Haftalardır susuz kursağım dilimi kurutmuştu. Saat geç olmuş uyumuşlardır düşüncesiyle, çürümüş kapıyı bile defalarca tekmeledikten sonra kırıp içeriye girebilmiştim. Odaların kapısı kapalı , ışıklar sönük ve içerde ağır bir koku vardı. Hülya'm yemekleri mi yakmıştı ki ? Yavaşça kolu aşşağıya çekip, yerini ezberlediğim düğmeye basıp ışıkları açtığımda, gözlerimdeki yaşları özgür bırakmıştım. Olduğum yere yığılmış, duvara yaslanıp, morarmış ellerimle, sanki yaşıyormuşum gibi ölümcül darbeler vuruyordum kendime. Takatsız bedenimle, çocuklarımın cansız bedenlerine sarıldım. Annemi ellerinden, karımı anlından öptüm son kez. Bu en acıtan vedaydı. Herşeyin sebebi bendim. Kendi nefsim uğruna tüm ailemi feda etmiştim. Çocuklarımın rızkıyla ölüm satın alıyordum. Ve artık bir yuvam yoktu. Ama artık yolun sonuydu. Şimdi önümde iki seçenek var. Ya şimdi kafama sıkar onların yanına giderim. Yada yaşayıp hergün ölürüm. Hayattayken koruyamadığım ailemin en azından ölülerine sahip çıkmalıydım.

Ve bunu başardım. Aylar sonra hem bu zehirleri bıraktım. Hemde hazandığım ilk parayla ölüme ilk biletimi, ailemin yanında mezarlık aldım...

     


MADDE BAĞIMLILARI İÇİN YAZDIĞIM HİKAYE. BU YAZIYLA YARIŞMAYA GİRECEĞİM İNŞALLAH DERECE ALABİLİRİM.

TOZLU SAYFALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin