Eve doğru tam gaz koşuyodum. Zamanımın neredeyse tamamını O'na bakarak geçirmiştim.
BEEEP BEEEEEEEEP!!! Harika şimdi bir de araba ezecek beni bahanem de bu olur. Tövbe tövbe!
Sonunda eve vardığımda saat tam dokuz olmuştu. Dokuz ya! Sen saat yedide evden çık, o kadar erken kalk, oyalan, ekmek de bulama sonra da eve gel saat dokuzda. Oh ne ala!
Anahtarım olsaydı belki bir şansım olabilirdi. Ama o da yoktu ki! Mecburen kapıyı çaldım. ZRIIINNNG!
Kapıyı halam açtı. Ben ecelimi beklerken, "Hoşgeldin Meliscım, kara gözlüm benim. Nerelerdeydin? Özledim ya canım benim. Acıktın mı?" Ben ise hayal mi görüyorum dercesine ayakta dikiliyordum.
"İçeri gelsene kızım. Bu havada üşüteceksin. Ceketini de almamışsın. Git bir duş al. Sonra da Sevim teyzenin elini öpersin." Olay açığa çıktı. Evde misafir var. Halam bana "seninle sonra görüşeceğiz" bakışı attıktan sonra ben de hemen duşa girdim.
Artık hayati kararlarımı duşta alıyordum hani. O kadar önemli bir yerdi benim için. Yalnız olabildiğim tek yer. Sıcak suyu sonuna kadar açıp duşa girdim.
Keşke öyle giyinmeseydim. Rezil oldum resmen. Belki de öyle giyinmesem The Notebook falan... Yok daha neler. Koşarken gördüğüm o elbise ne güzeldi. Alsam mı? Çok da pahalı mıdır ki? Ama o çocuk var ya. Acaba onu bir daha nerede görürüm. En iyisi ben yarın okul çıkışı ya da sabahtan yine o markete gideyim. Belki o da ekmek almak için çıkmıştır. Olamaz mı hani? En iyisi yarın ben yine bir oraya uğrayayım.
Duştan çıkıp üstümü giyindim (olabildiğince güzel bir şekilde çünkü bir daha aynı utancı yaşayamazdım) ve Sevim teyzenin elini öptüm. Artık o da kimse. Halam "Bak kızım Sevim teyzen yan daireye taşındı. Artık sık sık görüşeceğiz." Ben gülümseyip birşey diyecekken kapı çaldı.
Kapıyı açtım. Sonuçta evin kızı ben sayılırdım. Kapıyı açtığımdaysa O'nu gördüm! Kafayı mı yedim artık bilmiyorum.Gerçekten. Sırılsıklamdı ve o altın sarısı saçları hala parlıyordu. Gözleri de. Bir süre bakıştık. Sonra
"Harika görünüyorsun (!)" dedim. Yine aptallık ettin Melis. Gerçi o cesaretin nasıl geldiği hakkında hiçbir fikrim yok da. Şimdi denecek şey miydi bu? Çocuk sırf seninle alay etti diye senin de alay etmen gerekiyor muydu? İyice nefret edecek şimdi senden. Alkış! Yine bir numarasın!
Ama o en beklemediğim tepkiyi verdi. Olabldiği kadar (ne kadar olabilir bilmiyorum) gülmeye başladı. Ben ise kendimi zorla tutmaya çalışıyordum.
"Sen beni mi takip ediyorsun?!" Yine aptallık Melis, yine aptallık!
"Hayır ya, annem buradaymış galiba onu arıyorum."
İşte o an kafama dank etti. Resmen kafamın üstüne bir balyoz inmişti. Bir yandan seviniyor, bir yandan ise "ne yapacağım ben?" diye düşünüp duruyordum.
"Meliiiiis. Kim gelmiş?"
"Sevim Teyze'nin oğlu."
"İçeri gel."
Böylece içeri girdi. Her ne kadar Sevim teyze gitmekte ısrar etse de halam kalmasında ısrar etti. Yürü hala! Kim tutar seni!
"Siz Melis'le tanıştınız mı?" Ayy beni soruyor! Of hala ya! Kesin yine domates gibi oldum!
"Evet. Bugün markette karşılaştık. Anlaşılan ekmek alacakmış çünkü bizim markette yoktu. Ben de o yüzden oraya gitmiştim zaten anlaşılan şans oldu." Bana göz kırptı.
Bana göz kırptı. Bana göz kırptı. Bana göz kırptı.
Kızarmamak için elimden gelenin en iyisini deniyordum. Yoksa çok belli olacaktı. Bekle ne belli olacaktı? Yoksa ben... Yok artık! Kendime yalan söylemekten vazgeçmeliyim! Ama kahraman gibi çocuktu. Artık halama açıklama yapmama gerek kalmayacaktı.
"Siz niye Melis'in odasına gitmiyorsunuz?" dedi Sevim teyze. NEEE! Yok artık!
İyİ ses: Hayır gerek yok de! Hem odaya gidip de ne yapacaksınız? Hayır de!
Kötü ses: Kızım fırsat bu fırsat! Hani bir iş yapacağınız yok! En azından konuşup birbirinizi tanımış olursunuz.
Ve o an konuşup O'nu daha iyi tanımak daha cazip geldi. Bazı fırsatları değerlendirmek gerek!
"Hadi, benim odam burada." ve o anda keşke dememiş olmasaydım dedim. Duş almıştım. Bu da demek oluyordu ki... Odam şu an bir savaş alanıydı.
Evimiz bayağı büyüktü bu yüzden Ondan hemen önce odaya fırlayıp onun yavaş gelmesini umdum. Kapıyı da kilitledim. Odam gerçekten düşündüğüm kadar da dağınıktı. Kıyafetler, havlular, takılar, kitaplar, makyaj malzemeleri, HER ŞEY! Hani nasıl anneniz odanı kontrol edeceğim dediğinde her şeyi dolaba tıkarsınız, ben de işte aynı öyle yaptım. Çünkü başka çarem yoktu. En kısa zamanda toplanmanın yolları madde bir. Artık yeteri kadar temiz olduğunu düşündüğümde kilidi açtım. Ama O ortalıkta yoktu! Yavaş gelmesini ummuştum ama bu kadar zamanda da odayı bulamamış olması imkansızdı.
Acaba gelmek mi istemedi? E tabii sen çocuğun karşısına Egzorsis gibi çıkarsan o da senden korkar.
Ben de salona doğru gitmeye başladım. Ama orada da değildi. Sevim teyze ve halam da koyu bir sohbetin içindeydiler. Kesin korktuğundan eve gitti. Ben biliyorum. Bir gün -aslında her gün- ev haliyle dışarı gideyim dedim. Şansıma bak! Acaba sevgilisi var mı ki? Aman ne saçmalıyorum ben ya! Neyse şansımı kaybettim en iyisi odama döneyeyim.
Tam odama doğru gidiyordum ki bir ağırlık üzerime yıkıldı ve beni duvara yapıştırdı. Bir süre bir şey göremedim çünkü gözlerimi kapamıştım. Gözümü açtığımdaysa sadece erkek çorapları gördüm çünkü bir el başımı aşağıda tutuyordu. Ve o anda anladım ki beni duvara yapıştırmış olan kişi O'ndan başkası değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ara Sokak (ASKIDA)
Teen FictionHani bazen dersiniz ya 'daha kötüsü olamaz' İşte ben de öyle diyordum. Taa ki, o sabaha kadar Hayatım hiçbir zaman eskisi gibi olamayacaktı. Zaten berbat olan eski hayatım gibi. Umutsuz bir aşk... Kalpsiz bir yürek... Zorunlu hayat... Kısıtlı sevgi...