Yatağımdan çıkarken sekiz yaşındaki kendime sayısız küfür yolluyordum.
"Aptal sekiz yaşında neyine güvenerek söz veriyorsun sen?"
"Ya Arda? Ne tür bir zekasın da sekiz yaşından bugüne birinin sana verdiği sözü hatırlıyorsun, valla harcanıyor bu çocuk buralarda."
"Ya eşcinsel olması? Nasıl bir şanssa ikimiz de eşcinseliz yani, bu şans fazla."
"Ne konuşuyorsun sen kendi kendine?" diyerek odama giren ablama baktım. Bu ne ara gelmişti eve?
"Senin burda ne işin var?"
"Kes, Furkan. Benim evim değil mi istediğim zaman gelirim. Asıl sen nereye sabah sabah?" Arda'nın beni beklediğini umursamadan yatağa oturdum, ablam da yanıma oturdu.
"Hani bizim çocukluğumuzu geçtiği sokak var ya, ha işte orada Arda diye biri vardı?" ablam hatırladığını belli edercesine başını salladı.
"Evet, sümüklü Arda."
"Evet, o işte. Benim sekiz yaşındaki aklım ona söz vermiş, tekrar o mahalleye gidecekmişim. Çocuk kafayı bana taktı, buraya kadar gelmiş. Onu almaya gidiyordum." ablam başta kıkırdasa da bir kaç dakika sonra kahkahalarla gülüyordu.
"Ke-kesin sana tutulmuştur." dedi zorlukla. Eşcinsel olduğumu o da ailem de biliyordu ama umurlarında değildi, ne olursa olsun çocuklarıydım ve yönelimim onları rahatsız etmemişti.
Umutsuzca başımla onayladım.
"Bu devirde delikanlı koca bulmak zormuşmuş." gülmesi şiddetlendi.
"Sen mi delikanlısın?" bu dediği bana da komik geldiğinden ben de gülmeye başladım.
Ablamla yarım saat kadar daha konuştuktan sonra, onu kovup üzerimi değiştirdim ve ardından babama bir arkadaşımı otogardan almak için benimle gelip gelemeyeceğini sordum.
"Üzerimi değiştirip geliyorum." dedikten sonra kalkıp odaya gitti. Kahvaltı masasında onun yerine oturup bir şeyler yemeye başladım.
"Nasıl bir arkadaşmış bu?" diyen annemle zeytin boğazıma kaçarken ablam gülerek, sandalyesini geriye düşürdü. Gözlerimin kocaman olduğunu hissettim. Öksürmeye başladığımda annem ablamı dürttü ayağıyla.
"Kız kalk, Furkan morardı."
__