Apartmana girmeden önce elimdeki sigaradan son bir nefes çekip yere attım ve söndürmek için ayağımla ezdim. Furkan'a on beş dakikada gelirim demiştim ama bir saatte ancak gelebilmiştim.
Apartmana girmek için alt alta dizilmiş zillere elim giderken Caner'in evinin numarasını bilmediğimi fark ettim. Oflaya puflaya küfür ede ede telefonumu cebimden çıkarıp Furkan'ı aradım.
"Efendim canikom?"
"Furkan?"
"Caner ben, Furkan yarım saattir tuvalette, işi var demek ki." sesindeki imayı fark ettiğimde sinsi olduğunu düşündüğüm bir şekilde gülümsedim.
"Ben senin apartmanın önündeyim, Furkan çağırmıştı. Hangi zil?"
"Niye çağırdı ki o ibne seni?"
"Ne bileyim ben, hadi söyle."
"Ben geliyorum kapıyı açmaya, sistemde arıza var da. Siktiğimin yöneticileri üç senedir yapamadı."
"Peki, bekliyorum." telefonu kapatıp tekrar cebime koydum. Canerin ne cins biri olduğunu tahmin etmeye çalışıyordum.
"Canikom nedir lan..." diye homurdandım kapının kenarındaki duvara yaslanırken. "Erkek adamsın sen, canikom demek senin neyine?"
"Bak bu yaptığın cinsiyetçiliğe giriyor, delirtme beni şuracıkta sikerim seni." diyerek kapıyı açan kişiye döndüm. "Ay kafiye yaptırdın bana. Edebiyattan kalmış bana hem de." şaşkınlıkla bakakaldım suratına. Taramalı tüfek gibi konuşuyordu ve ne alaka bilmiyorum ama yakışıklıydı, baya yakışıklıydı.
"Ulan sen harbiden yakışıklısın." diye bir hayret nidası çıktı dudaklarımın arasından. Utanmamıştım çünkü gerçekleri dile getirmiştim sadece.
Hafif esmer teni, çikolata kahvesi saçları ve grimsi gözleri vardı. Ha bir de keskin yüz hatları falan.
"Biliyorum canikom." canikomu üstüne bastıra bastıra söyledi. "Bir daha cinsiyet ayrımı yaptığını göreyim neler yapacağımı hayal bile edemezsin. Şimdi düş önüme."
"Senin önden gitmen lazım. Hani ev senin ya."
"Ben yönlendiririm seni, arkadan götünü dikizleyeyim az." nedensizce ürküp dediğini yaptım.
Hızla merdivenleri çıkarken Canerin dur dediğini duydum, sanırım, nihayet, evine gelebilmiştik. O sırada Canerin aşağıda bozuk olduğunu iddia ettiği asansörden ses geldi ve az sonra kapısı açıldı. Çıkan kişi Caner'in evinin karşısındaki eve girerken yanıma gelmiş, kapıyı açan Caner'e döndüm.
"Götünü dikizlemek istediğimden ufak bir yalan söyledim altı üstü."
Sabır çekerek açtığı kapıdan içeri girdim.
"Furkan hala tuvalette misin sen?" diye bağırdı Caner salona benzer yere girerken.
"Sana ne!" boğuk gelen ses yüzünden hala tuvallette olduğu belliydi. N'apıyordu acaba orada yarım saattir?
Caner'in yanına gitmek yerine tuvaletin yerini aradım ve bir dakika bile olmadan plastik kapısı olduğu için tuvalet olduğunu düşündüğüm odanın kenarındaki duvarına yaslandım.
"Sanki yedik tuvaletini. Rahat rahat azamıyor kimse bu evde be." diye homurdandanma sesi geldi kapının ardından. Hemen sonra ise kapı açıldı ve Furkan başını diğer tarafa çevirerek kapıya baka baka kapattı.
"Demek azdın..." diye mırıldandım ensesine doğru. Furkan o sırada 'Hassiktir' diye bağırarak arkasını dönünce yüzümü çarpmaması için hafifçe geri çektim.
Yüzlerimiz arasında santimler vardı. Furkan kıpkırmızıyken benim bakışlarım dudaklarına kaymıştı. İçimden gelen onu öpme hissine engel olmadan, olmak istemeden aradaki santimleri kapatıp dudaklarımı onunkilere bastırdım.
Anında karşılık verince dudaklarımı saniyeler sonra zorlukla geri çektim ibnelik yaparak.
"Bana aşık oldun değil mi, yoksa niye hemen karşılık veresin yani." daha da kızarıp öne doğru bir adım attı ve elini ensemde hissettim.
O dudaklarımızı tekrar birleştirmeden hemen önce söylendi.
"Sadece sussan olmaz zaten, değil mi?"
__