Selaaaam sevgilileriiimmm
İkinci bölümle karşınısdayıııımmmm alksşdaksldşkadş
İyi okumalaaaarr <3
----
Duştan çıkıp saçlarımı havluyla kuruttuktan sonra gerekli eşyalarımı aldım. El çantama iki adet silah, keskin bir çakı, halat ve koli bandı koymuştum. Üzerimde dünyanın en sıradan kıyafetleri vardı. Koyu renk bir gömlek ve koyu renk bir kot. Dikkat çekmemek için elimden gelen bütün özeni gösteriyordum. Londra'nın ortasında Asyalı olarak dolaşabilmek için turistlerin çokça ziyaret ettiği bu yerde konaklamayı da bu yüzden tercih etmiştim. Görevlerimi halletmek için gündüzleri gözlem yapmaya gidiyor, hava kararınca ise harekete geçiyordum.
Buraya geldiğim zamanda olsam güvenlik kameraları yüzünden hareket etmem bile zor olacaktı. Ama bu yıllarda bunun hiçbir zorluğu yoktu. Beni ele verebilecek herhangi bir görgü tanığı bile yoktu. Dikkatli ve titizdim. İçimdeki potansiyel seri katili keşfediyordum, kimseyi öldürmemiş ve öldürmeyecek olsam da bu oyun bazı kısımlarda hoşuma gidiyordu. Bugün onuncu kişinin peşine düşecektim. Adresi yanımdan ayırmadığım defterde yazıyordu. Her zaman bir gün ya da kişinin profil zorluğuna göre iki gün önceden takibe çıkardım. Bugün dışında.
Ama dün Martha ve Baekhyun'la birlikte vakit geçirmeyi tercih etmiştim. Buradan en kısa zamanda gidecektim ve geri döndüğümde bugünleri hatırlayıp hatırlamayacağımı bile bilmiyorum. Eğer hatırlarsam diye 2 aydır dostum olan insanlarla sık vakit geçirmek istiyordum. Bir şeylerden pişmanlık duymadan.
Onuncu hedefim lise öğrencisi bir kızdı. Dün harekete geçmeme kararımda etkili olan şey de buydu. Kadınlar her zaman kolay bir hedefken lise öğrencisi olması beni kesinlikle zorlamayacağı anlamına geliyordu. Belki kandırmayı denersem kolay yoldan arabama alıp onu bütün şehir ve civar köyler boyunca dolaştırabilirdim. Öyle olmasını, bayıltmak, bağlamak ya da bir otel odasına kaçırmak zorunda kalmamayı istiyordum.
Odamdan çıkıp kapıyı kilitledim. Baekhyun'un gezmeye çıktığı, Martha'nın ise alışverişte gittiği bir günde odamın kilidini değiştirmiştim. Fazladan silah bulunduruyordum ve bunları odamda tutmaktan başka çarem yoktu.
Elbette buraya silahla gönderilmemiştim. Üçüncü hedefimi kaçırmaya çalışırken beni vurduğundan beri silah taşıyordum. Beşinci hedefimde ise hedefimin ölümüne engel olurken kaçırılmıştım. O günden sonra da silah sayımı arttırmıştım.
Böyle şeyler için özel bir yeteneğim yoktu elbette. Yumruk atmak, dövüşmek, çevik hareketlerle ortalıkta kaçışmak, hayatım pahasına koşmak gibi tecrübelere sahip değildim. Ama buraya geldiğimden beri bu konuda iyi olduğumu fark ediyordum. Çeviktim, silah ve kesici alet kullanmakta iyiydim. Düğüm atmakta da. Birebir dövüşlerden ise kaçınıyordum. Tuhaf görüntüm, uzun bacaklarım ve beyaz tenim ile yeterince dikkat çekerken yüzümde fazladan bir morluk istemiyordum.
"Günaydın Honey." Merdivenlerin sonu mutfağın kapısıyla çakışıyordu.
"Günaydın." Kapıdan çıkan kadına selam vererek mutfağa girdim. Martha ve oğlu burada yaşadığı için mutfakta her zaman yemek olurdu. Mutfakta çalışan bir adam vardı ve o da Martha gibi dost canlısıydı. Sabah kahvaltısı pansiyonun ücretsiz hizmetiydi. Öğlen ve akşam yemeği olmamasına rağmen burada uzun süredir kalan ben ve bir başka çocuğa mutfağın anahtarı verilmişti. İstediğimiz zaman gelip yemek yiyebiliyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rescuer
Fanfictionİzin verirseniz size neden 1980 yılında ve neden Londra'da olduğumu açıklayayım.