SELAAAAAAAMMMMMMMM
Aylaaaar sonra ilk bölümümüz geldiiii
Ben her ilk bölümde olduğu gibi yine çoook heyecanlıyım
Umarım beğeneceğiniz bir fic olur
İyi okumalarrr <3
----
"Bırak beni." Demişti. Bunu en son demesinin üzerinden yalnızca iki dakika geçmişti. "Lütfen bırak." Bunu da geçtiğimiz 8 saat içinde yirmi yedinci defa söylemişti ki artık o bile yorulmuş olacaktı ki oldukça sessiz ve umutsuzdu bu sefer.
İnsanlar böyleydi, umutları elinden alınana kadar her şey yapabilecek güce sahipmiş gibi görünürlerdi ancak bir kere umutsuzluk içlerini kararttı mı yapılabilecek çok fazla şeyleri kalmazdı. İki çıkış yolu kalırdı böyle durumlarda ya yıkarlar ya da yıkılırlardı. Karşımdaki çocuk yıkılanlardandı. Elinden her şeyi alınmış, bütün kanatları kırılmış halde karşımda duruyordu ve en kötüsünü bekliyordu. Yıkan taraf ise en kötüsüydü, kendi alınan umutlarına karşılık olarak başkalarının da umutlarını elinden almak isteyecek kadar acımasızlardı. Bunu iyi biliyordum çünkü ben de onlardan biriydim.
Kollarını ve bacaklarını bağladığım çocuk hep aynı şekilde oturmaktan sıkılarak vücudunu yatağa bıraktı. Onu bağlama niyetinde değildim, genelde bu işi yaparken olabildiğince az zarar verirdim ya da onlarda travma yaratmayı engelleyecek kadar az korku. Ama bunda genelde başarısız olduğumu söylemiş miydim? Yine başarısız olmuştum çünkü karşımdaki çocuk bundan yaklaşık olarak 7 saat önce hemen başucunda duran abajur ile kafamı yaralamaya kalkışmıştı. Bu durumdayken onu bağlamaktan başka çarem var gibi görünmüyordu.
Son birkaç saattir ise oldukça durgundu. Onunla olabildiğince konuşmuyor, sorularını cevapsız bırakıyordum. Normalde korkutucu biri gibi göründüğümü düşünmesem de benden korkmak için oldukça çok nedeni vardı. Bunların başında sessiz olmam, silahlarımın olması gibi nedenler yer alsa da sanırım benden asıl korkma nedeni onu kaçırmış olmamdı. Ne diyelim, beni de biri kaçırsaydı ben de ondan korkardım.
Bakışları tek bir noktaya kilitlenmiş öylece duruyordu. Bütün kurtulma ümitleri sona ermiş gibiydi. Eğer gülünecek bir konumda olsaydım buna gülebilirdim. Sanırım onu öldüreceğimi ya da yıllarca onu tutsak edeceğimi düşünüyordu. Bu düşüncesi de onu giderek yıkıyor ve bitiriyordu. Bırakmıştı, her şeyin sonunun geldiğini anlamıştı ve belki de şu an boş duvara bakarak sadece hayatını gözlerinin önünden geçiriyordu. Ağlamıyordu bile, diğerlerinde olduğu gibi dua da etmiyordu, kabullenmişti her şeyi. Bu kabullenişi acınasıydı.
Bu kadar kolay pes etmesi benim için bile hayal kırıklığı nedeni olsa da onun gibi kurbanlara herhangi bir duygu beslememem gerektiğini öğrenmiştim. Bunu öğrenene kadar 6 kurbanı geride bırakmış olsam da son 3 seferimde oldukça başarı gösteriyordum.
"Babam zengin. Beni bırakman karşılığında sana oldukça para verebilir." Bunu söylemek yeni aklına gelmiş olmalıydı ki gözlerinde yaşam ışıltısı saatler önce sönmüş olsa da biraz olsun parlamayı başarmıştı.
"Ailenin olmadığını biliyorum." Yutkunmasını ve gözlerindeki ani korkuyu çok net görmüştüm. Bu kadar korkması yersizdi. Onun için bu bir son değil, her şeyin başlangıcıydı. Bir süredir dinen gözyaşları yeniden yanaklarını süslemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rescuer
Fanfictionİzin verirseniz size neden 1980 yılında ve neden Londra'da olduğumu açıklayayım.