:))))))
Bölüm sonunda görüşürüz şalskdlaskldşkasd
İyi okumalar <3
---
"Beni böyle bir yere getirmenden dolayı endişe duymalı mıyım?" Arabayı yavaşça motelden iki sokak ötedeki bir yere park ederken sordu.
"Teknik olarak beni buraya sen getirdin." Yamuk bir gülüşle, arabayı durdurmuş olmasına rağmen yerimden bir an bile kıpırdamayarak ona baktım. İnmek gibi bir düşünce içimden şu an geçmiyordu aslında. İyi olmadığı hiçbir şey yoktu. Arabamı kendine yakışan bir nezaketle kullanması gibi. Bir an bile sarsmadan beni buraya getirmiş, içinde fırtınalar esmesine rağmen öyle bir sakinlikle araba kullanmıştı ki bir kez daha hayranlığımı kazanmıştı.
Önceleri biriyle evlenmek gibi bir düşüncem yoktu. Ama onu böyle görmek evlenmek istememe neden oluyordu. Mümkünse onunla. Beni iş çıkışı almaya gelebilirdi, onun direksiyonu nazikçe çevirmesini izlerken günün bütün yorgunluğunu atabilirdim.
Az önce dünyam başıma yıkılmış gibi hissetmiştim. Birinin ölümüne sebebiyet vermiştim. Ama hala düşüncelerim böyleydi. Sanırım birinden hoşlanmak böyle bir şeydi. Bir için yanıp tutuşmak.
Arabamın içinde, soğumaya başlayan nemli Londra havasında, ciğerlerimizden yükselen nefesimiz hemen karşımızdaki camda oyunlar yaratırken bunları düşünüyordum. Fark ettiğim, kesin olarak farkında vardığım bir şey varsa o da ne olacak olursa olsun onunla yapamadığım, yapamayacağım şeylerin hayalini kurmak bile ileride kendimi iyi hissetmeme sebep olacaktı. Oh Sehun da diğerleri gibi bir kalbinin olduğunu biliyordu artık.
"Kalacak bir yerim var dediğinde gerçekten kalacak bir yerden söz ediyorsun sandım. Arabanda kalacağız sanırım." Düşüncelerim güzel bir sesle bölündü. Ona verdiğim bu hayati travmadan sonra bile benimle böyle konuşabiliyordu. Gerçekten inanılmaz biriydi.
"Seni oraya götürmek istemiyorum." Neredeyse çocuk gibi surat asacaktım. Bunu cidden istemiyordum.
"Burada kalamayız. Bir şekilde gitmek zorundayız." Kemerini çıkartıp anahtarı çekti. Ona eşlik edip arabadan inerken kapıyı kilitleyip anahtarı bana attı. Vay be, anahtar atışı bile kalbimi hızlandırıyordu.
"Biraz ileride gideceğimiz yer. Nedense arabayı yakınlarda bir yere bırakmak istemedim." Korkuyorum, diyemedim. Dün gece kendim kalırken gayet güzel bir şekilde motelin önüne bırakmıştım. Kaybedeceğim bir şey yoktu. Baekhyun dışında hiçbir şeyim yoktu. Her şekilde kaybedeceğim Baekhyun dışında.
"İyi düşünmüşsün." Bunu yapmamı sorgulamaması tüylerimi ürpertmeliydi. Ben ne kadar gizemliysem o da o kadar bilinmezle doluydu. Ondaki bir şeyler de ters gidiyordu. Bunun farkında olmama rağmen sorgulama gereği duymuyordum. Sorgulamaya korkuyordum.
"Hoşuna gitmeyecek şeyler görebilirsin." Diye uyardım onu.
"Seninle buraya kadar geldiğim için delirmiş olmalıyım." Diye mırıldanmakla yetindi sadece. Hatta öyle hafif bir mırıltıydı ki geri kalanını kendim uydurmuş olabilirdim. Bulunduğumuz sokakla moteli birbirine bağlayan dar, ara sokağa girdiğimizde Baekhyun'u uyardığıma sevindim. Ara sokaktaki, ahlaki değerlere sahip insanların gitmeyeceği bir barın önünde ön sevişme yaşayan bir kadın ve erkeği yaşadığı nezih yerde göremezdi.
Onlara şaşkınlıkla bakmasına, gözlerini çekmemesine asıl ben şaşırdım. Sokak ortasında böyle bir şey yaptıkları için şaşırıyor gibi değildi. Sanki ilk defa eli bir kadının eteğinin içindeki bir adam görüyordu. Sanki ilk defa zevkle boynunu geriye kıran bir kadın görüyordu. Onun bu hali ister istemez hoşuma giderek gülümsedim. Karşımızdan gelen, nereye gideceğini bilemeyen üç sarhoş gence karşı kolumu omzuna doladım. Biri neredeyse ona çarpmak üzereydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rescuer
Fanfictionİzin verirseniz size neden 1980 yılında ve neden Londra'da olduğumu açıklayayım.