Selaaaammm <3
İyi okumalaarr <3
------
"Ah... Temiz hava gibisi yok. Öyle değil mi Honey?" Martha minibüsten inerek koluma girdiğinde burnuma gelen egzoz kokusu beni rahatsız etti. Henüz piknik alanının otoparkındaydık ve temiz hava adına bir şey alamamıştım.
"Öyle." İç düşüncemi onunla paylaşmama gerek yoktu sonuç olarak.
"Dikkatli in küçük kirazım." Baekhyun'un yeni lakabını duyduğumda gözlerimi devirmeme engel olamadım. Birincisi Baekhyun üç tane basamağı inemeyecek adam değildi, dün gece bunu kanıtlamıştı. İkincisi şu şoför çocukla bu saçma yakınlıklarının devam etmesinden yana değildim. Üçüncüsü ve en önemlisi kiraz gerçekten Baekhyun'a yakışan bir lakaptı ve benim nasıl aklıma gelmemişti diye delirmek üzereydim.
"Vakit ayırıp bizimle geldiğin için teşekkürler Natt." Martha kolunda benimle çocuğa yakınlaştığında rahatsız edici, kızgın bakışlarımı yok etmeye çalışmıştım ama böyle durumlarda kaşlarımın çatılmasına engel olamıyordum.
"Ne demek. Ben de uzun zamandır hava almıyordum zaten."
"Ah, bu arada Sehun'la tanış." Martha gülümseyerek bana döndü. Hangimize daha samimi gülüyor diye yarış içine girmeden önce bu piknik saçmalığını bitirmeliydik. "Kendisi iki aydır bizimle kalıyor ama sanki 20 yıldır tanıyor gibiyim." En kötüsü de kendi zamanıma geri dönüp yaşlanmış Baekhyun'u bulursam, Martha'nın çoktan ölmüş olacağıydı. Böyle şeyleri düşünmek bana hiç yardımcı olmuyordu.
"Tanıştığımıza memnun oldum Sehun, ben Natthew ama Natt diyebilirsin." Ona asla Natt demeyecektim.
"Hadi vakit kaybetmeden piknik yapacağımız yere gidelim!" Tanışma faslını çıkartıp bizi oyalayan kendisi değilmiş gibi, yaşlı kadın diğerlerine öncülük ederek yürümeye başladı. Ben bilerek geride kaldım çünkü Baekhyun'un da geride kalacağını biliyordum. Ama yalnız değildik, aptal herif de bizimle birlikteydi.
"Sehun ha, Japon musun?" Sırıtarak soran o güzel, yakışıklı İngiliz yüzünü dağıtmamak için kendimi zor tutuyordum.
"Natthew ha, İskoç musun?"
"İngiliz'im." Birbirimize buz kesen bakışlar attık. O yürümeyi bıraksa ben de bırakır ve yüzüne yumruğumu geçirirdim.
"Sehun Koreli. Dünyayı gezen bir muhabir kendisi. Çok havalı değil mi?" Baekhyun gerginliğimizi dağıtmak için aramıza girmişti.
"Gezgin olmanın neresi havalı? Sabit bir işin ve hayatın olmalı." Eğer geldiğim yılda bunu söylemiş olsaydı onunla dalga geçecek binlerce insan gösterebilirdim. Ama dünyayı gezmenin gerçekten havalı bulunduğu zamana daha en az 30 yıl vardı.
"Sabit işten kastın şoförlük mü? Sana iyi bir hayat veriyor mu bari?" Avrupalı olsa da boy farkımız yoktu. En azından bu konuda içim biraz rahattı. Belki bir iki cm kısa bile olabilirdi benden. Ben kendi kendime onunla boy ölçümü yaparken Baekhyun öksürük krizine girip bana yaklaştı.
"Natty lisede fizik öğretmeni."
"Öyle mi? Öğrencilerinize Edison'dan bahsediyor musunuz peki?"
"Elbette. Elbette bahsediyorum."
"Çocukların beynine yanlış bilgiler yüklemekte size başarılar o zaman."
"Bu ne demek şimdi?" Sinirlenerek bir yere varamayacağımı fark ederek daha fazla cevap vermedim ve adımlarımı hızlandırarak Martha'ya katıldım. En azından hala benimle az da olsa ilgilenmeye devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rescuer
Fanfictionİzin verirseniz size neden 1980 yılında ve neden Londra'da olduğumu açıklayayım.