Selam,
Bu bölüm benden 564651231 tane yazım yanlışımı ve cümle hatalarımı görmezden gelecek tatlış okuyucularıma gelsin.
-----
"Bulaşıkları yıkamanda sana yardım edeyim." Baekhyun'un köpükleyip kenara bıraktığı bulaşıkları teker teker alıp suyun altına tuttum. Sunhee gelip bizi o saçma halde gördükten sonra hakkımızda çok fazla bir yorumda bulunmamış sadece aç olduğunu söylemişti. Baekhyun ise hiçbir şey olmamış gibi yarım kalan yemeğini bitirip sofra kurmuştu. Bu süre içerisinde neyse ki beni çözmeyi akıl etmişti.
Bütün bunlar oldukça tanıdıktı. Sunhee'nin heyecanlı ses tonuyla okulda yaşadıklarını anlatması, Baekhyun'un evin içinde çıplak ayaklarla dolaşıp yiyecek bir şeyler hazırlaması o kadar alışkın olduğum bir durumdu ki yabancı olduğum bu durum içinde, bir an bile yabancı hissetmiyordum.
Sunhee odasına geçtikten sonra baş başa kalsak bile tuhaf değildi. Duyduğum şeyler, aylarca bir hayalini içinde tutsak kalmış olmam şu an pek de büyük bir olay gelmemeye başlamıştı. Baekhyun'la omuzlarımız neredeyse birbirine değer bir halde bulaşık yıkıyorduk. Eh, tek isteğim vardı o da kendi hayatıma Baekhyun'la birlikte dönebilmekti. Tam olarak istediğim şey bu değildi ama naif bir şekilde tabaktaki domates sosunu temizleyen köpüklü elleri bütün sinirimi, öfkemi yatıştırmıştı nedense.
Evet, anlaşılan o ki Baekhyun'un kahvesini karıştırmasını bile etkileyici bulma özelliğim burada da farklı işlemiyordu.
"Bir şey demeyecek misin?" Bu soruyu sorma amacım gerçekten de artık bana bir şeyler demesi gerektiğini beklediğim içindi. Benim için her şeyin normal olması elbette doğaldı. Aylarca onunla ilgili hayaller kurmuştum. Rüya olduğunu bilmeden onunla bir hayat oluşturmuştum. Elbette yanımda oluşu yadırganacak bir durum değildi. Ama onun yanında böyle davranıyor oluşu, Sunhee'nin bile varlığımı doğal karşılaması oldukça tuhaf bir durumdu.
"Neyle ilgili?" Sorusu üzerine gülmemi tutamadım. Şaka yapıyor olmalıydı. Köpüklü bulaşıkların arasından ağır hareketlerle bir bıçak aldım. Yavaşça suyun altında tutarken parmaklarımı soğuk metalde gezdirdim. Bunu yaparken gözlerimi üzerine dikmem tamamen onu gerip ağzından biraz laf alabilmekti. Çünkü artık bu bilinmezlik canımı sıkmaya başlamıştı.
"Evinde bir katili tutuyorsun. Dahası ona yemek hazırlayıp bulaşıkları yıkatıyorsun." Önce elimdeki bıçağa sonrasında yüz ifademe baktı. Ne kadar ciddi olduğunu ölçmeye çalışıyordu. "Üst katta kız kardeşin uyuyor. Nasıl olur da bana böyle güvenebilirsin?" Kardeşini duyar duymaz bakışları hızla değişmiş, kaşları çatılmıştı. Yanımdan ayrılmıştı ki nereye gittiğini sormama gerek kalmadan mutfağın kapısını kapatıp kilitlemişti. Yanlış bir seçimdi. Kapalı kapılar ilgimi her zaman daha fazla çekerdi.
"Aynı şey senin için de geçerli. O kadar insanı öldürdükten sonra bana cidden bulaşık yıkamamda yardımcı olmayı mı teklif ediyorsun? Ayrıca Sunhee'yi nereden tanıyorsun?" Uzun bir sessizlik oldu aramızdan. Yaptığımız tek şey birbirimize bakmaktı. Fakat benim istediğim şey bu değildi. Benim istediğim şey birbirimizle konuşmaktı.
"Ne bu? Önce kim sorulan soruya cevap verirse kaybeder yarışması mı? Pekala tamam ben başlıyorum." Diye çıkıştım, bu durumdan oldukça sıkılarak. "Rüyamda yalnız değildim Hemşire Byun Baekhyun. Nasıl başardın bilmiyorum ama rüyamda sen de vardın. Öyle kısa bir anlığına değil. Orada kaldığım süre boyunca seni gördüğümü söylemek istiyorum. Sunhee nasıl girdi bilmiyorum ama o da vardı rüyamda. Kardeşin değildi belki, ama vardı. Oradaydı. Oradaydınız. Hele sen, o susmak bilmeyen küçük ağzınla başıma ne işler açtın tahmin bile edemezsin." Dile getirmek istediğim şey bu değildi. Ama ona şu an sevişmelerimizden bahsedersem bütün bir mutfağı başıma geçireceğinden neredeyse emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rescuer
Fanfictionİzin verirseniz size neden 1980 yılında ve neden Londra'da olduğumu açıklayayım.