Can Bonomo - Bir Çocuk Yaralı
O yılın, o güz döneminin hayatıma getireceği çok şey vardı. Getireceklerinden çok götüreceklerinden korktuğumu biliyordum. Bildiğim diğer bir şeyse her şeyden korkar oluşumdu. Korkuyordum, ortada somut bir şeyler yoktu. Elimle işaret edebileceğim, suçu tamamen üstüne yıkabileceğim hiçbir şey yoktu ama biliyordum, korku oralarda bir yerlerdeydi. Kabuğunu her yerden parçalamış, ejder gözleri her bir delikten ruhumun derinliklerine sinmişti. Biliyordum. Hissediyordum. Tadıyordum. Hayatıma giren her bir yenilikle biraz daha belirginleşiyordu damağımdaki tat. Elimden bir şey gelmezdi, gelmeyeceğini biliyordum. Korkuyordum ama korkum hiçbir işe yaramıyordu. Belki de bu yüzden daha en başında her şeye kafamı eğerek sessiz bir onay vermiştim. Gözlerim yerle buluşup saçlarımın üzerlerine gölgelendiği her seferde tamam, diyordum. Tamam, ne olacaksa olsun. Ve oluyordu.
Aynı gecenin sabahı, tek boş günüm olan o sabahtan bahsediyorum, gözlerim hiç uyumamışcasına açıldığında saat henüz on bile almamıştı. İlginçti, kesinlikle öyleydi çünkü her hafta yaptığım gibi telefonu sabaha karşı elimden bırakmış, gözlerim bir damla uykunun sarhoş edici çekiciliğine kapılıp giderken yeşil peluşuma sıkı sıkıya sarılmıştım ama bu öncekilerden farklıydı. Görüntü aynıydı. Ben aynıydım. Yatağımın nevresimi bile aynıydı ama o gece diğerlerinden kesinlikle farklıydı. Gözlerimi kapadığım diyarda Jungkook, aklımda çoktan üzerinden iki saat geçmiş buluşma sözünün ağır yankısı vardı. Başım ağrımaya başlamış, gözlerim beynimdeki fırtınayı daha fazla kaldıramayacağını haykırırcasına kapanmıştı ama sesler hala oradaydı. Aradan bir saat geçtiğinde, yorganımın altında kendi nefesimde tıkandığımda, güneş umutsuz çabasıyla kalın perdem arasından içeri sızdığında da, sesler hep oradaydı.
"Iy," dedi Taehyung.
Mutfağımızın çilekeş sandalyesinde, her bir hareketinde acı çeker gibi çığlık atan o eski ahşap bunakta oturuyor, bakışları bitik bedenimi incelerken ağzında elindeki çikolatadan kopardığı bir parçayı döndürüyordu. "Çöplük gibi gözüküyorsun, git şu saçlarını yıka. İğrenç gözüküyorlar."
"Sağol ya," karşısına, tek seçeneğim olan bizim bunağın ikizine kuruldum. Kurulmaktan çok üzerinde erimiştim ve ayaklarım masanın altına uzanırken kafamı sandalyenin arkasına yasladım. "gerçekten çok yardımcı oluyorsun."
"Elbette oluyorum yavru kuşum, baksana, ben olmasam ilk randevuna bu iğrenç saçlarla gideceksin," dediğinde alttaki ayağımdan biriyle dizini tekmeledim. "Randevu falan değil," diye ciyakladım sesimin çatallaşmasını umursamadan. Dün gece, Jungkook bana mesaj attıktan hemen sonra yerimden kalkmaya üşendiğim için Taehyung'a mesaj atmış, birkaç saniye sonrasında ise kapımın gürültüyle açılıp bu koca herifin yatağıma atlayışına şahit olmuştum. Deli gibi ağırdı. Belimi kırmış, kulağımın dibinde tepinmiş, bolca teori üretmiş, en sonundaysa kıçına attığım güçlü bir tekmeyle yataktan düşmüştü. Her anlamda zor bir geceydi ve Taehyung da hiç yardımcı olmamıştı. "Bir daha randevu dersen dilini kopartacağım."
"Öyle ama,"
Ölümcül bakışlarımı hiç oralı olmadan omuz silkerken çikolatasından koca bir ısırık daha aldı. "of tamam, değil. Kesinlikle bir randevu değil, tamam mı? Oldu mu? Sanki sesli söylemeyince bir randevu olduğu gerçeği siliniyor gibi davranıyorsun," huysuzca homurdanırken kaşlarını çattı.
"Sesli söylesen bile randevu değil. Olmayan bir şeyin silinmesine de gerek yok," dedikten sonra koca bir bardak suyu kafama diktim. Jungkook'la yiyeceğim tüm o yağ deposunu göz önünde bulundurmam gerektiğinden, bütün sabahı midemi suyla doldurarak geçiştirecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i loved a boy ☘ jikook
FanfictionPark Jimin, on yıl önceki o olayı unutamıyordu. Jeon Jungkook ise, eh, o sadece bazı şeyleri hatırlamakta o kadar da iyi değildi. jjk x pjm ☘