7- yutarım dilimin ucuna gelen o zehri

10.4K 1.1K 884
                                    




Lisenin ikinci yılı, şu anki halimden yaklaşık sekiz dokuz kilo fazlam ve bir o kadar da kısa olduğum zamanlardı. Taehyung'a kalacak olursa hala oldukça kısaydım ama hayır, uzamıştım ve her neyse, lisenin ikinci yılı, okulun kapanmasına bir ay kala, sıcak bir mayıs ayıydı. Taehyung elinde o gün kaçıncı olduğunu bilmediğim çikolatalı dondurmasının çıtır çikolata kaplamasını yüzünün her yerine bulaştıracak şekillerde ısırıyor, bense avcumun içinde tuttuğum çiğ bademleri sabırla yiyordum. Çok sıcaktı.

İlkbahar önemsiz bir ayrıntıymış da sırasını direkt yaz ayına vermiş gibi yok olmuştu ve lanet sıcaktı. O zamanlar sıcaktan şu an olduğundan daha çok nefret ederdim. Terlemek her zamankinden kat be kat daha kolaydı ve belki de sadece yaz ayından nefret edecek öylesine bir neden arıyordum, bilmiyorum.

Her şey sıradan bir ritmle ilerliyordu.

Öğle arasında, okulumuzun arka bahçesine serpiştirilmiş piknik masalarından birini boş bulmanın kutsallığıyla tüm zamanımızı orada geçirmeye karar vermiştik ve ön bahçedeki bunaltıcı kalabalığın aksine, burası her zaman daha sakin olurdu. Sakin yerleri severdim ve tam da bana göreydi işte. Gözlerden uzak, kimsenin oturduğum zaman gömlek düğmelerimi geren göbeğimi görmesine imkan vermeyen her yeri, özellikle de böyle uzak yerleri severdim. Fakat o gün, benim oldukça memnun, pekala, dondurma yiyemediğimi için 'oldukça' memnun değildim, olduğum zaman dilimi sadece bu kadar sürmüştü.

Her şeyin güzel gittiği bir gün, bazen sadece bir saniyede tepe taplak olabilirdi. Bir an gülerken bir an sonrasında ağlayabilir, bir içimlik nefesinizi içinize çekerken sadece küçük, küçücük bir an sonrasında artık nefes almayı bırakabilirdiniz. Hayat böyleydi. Sürprizler ve aptal yokuşlarla doluydu ve ben de o yokuşların altında ezilen kesimin içinden, şanssız bir oğlan çocuğuydum.

Ağzıma attığım son bademin kıtırtıları, Taehyung'un bugün tahtaya kalkıp çözemediği matematik sorusuna ettiği ilginç küfürlerle kulaklarıma doluyor, bense boş gözlerimle olan biteni izliyordum. Bir an sonrasıydı.

Yan sınıfımızdan birkaç çocuk koşarak yanımıza gelmiş, en önde gelenin kolunun arasına sıkıştığı basketbol topuyla Taehyung'un omzuna dokunmasını sessiz gözlerle izlemiştim. "Taehyung!" diyerek başladı uzun boylu çocuk. Benden yaklaşık on santim kadar uzun boyu ve yapılı olduğu her halinden belli olan bedeniyle, olmak istediğim her şey gibi hemen önümde duruyordu. Ondan birkaç metre uzakta da -yine-, benim adlarını bilmediğim ama muhtemelen Taehyung'un bildiği iki çocuk bekliyordu. "Acil oyuncuya ihtyacımız var." demişti hemen sonrasında. Bakışları hiç benden tarafa kaymamış, tüm odağı gözlerinin içine bakarak yalvardığı arkadaşımda takılı kalmıştı.

Görünmez olmak alışageldiğim bir olaydı. İnsanlar beni görmezdi. Ya da sadece görmeyi tercih etmezdi ve o an da, sadece onlarcasından biri olmalıydı. Taehyung'un kararsızlıkla bana dönen gözlerine karşılık verirken dudaklarıma öylesine bir gülümseme yerleştirdim. Gözlerindeki istekli pırıltıları buradan bile görebiliyordum ve ona köstek olmak, şu an için hiçte istediğim bir şey değildi. Taehyung basketbol oynamaya bayılırdı.

"Jimin de-" Taehyung'un cümlesini çocukların anında isteksiz bakışlara dönen göz bebeklerine bakarak yarıda kestim. Dudaklarımda hala tuzlu bir gülümseme vardı.

"Terlemekten nefret ettiğimi biliyorsun, sen oyna ben de kenardan izleyeyim," dediğimde itiraz edecek gibi oldu ama biliyordum, ikinci bir oyuncuya ihtiyaçları yoktu, bundan da öte, oradan oraya yuvarlanıp onları yavaşlatmaktan başka işe yaramayacak bir Park Jimin'e ihtiyaçları yoktu. Bu yüzden sadece sustum. Yapmayı hakkıyla yerine getirdiğim yegane şeylerden biriydi ve o öğlen, görünmezliğime bir kat daha çekerken sadece uzakta durdum. Taehyung mırıltı gibi çıkan şikayetleriyle sahaya varana kadar istemezsem oynamayacağını özellikle belirtmiş, dudağının kenarında kuruyup kalan çikolata parçasını hiç fark etmediği o süre boyunca ağzımdan çıkacak herhangi bir kelimeyi beklemişti. Dediğim gibi, ben her zaman görünmez olandım ve o an da, ustalıkla kafamı iki sallayıp bütün bir teneffüs boyunca oradan oraya koşturup durmasını izlemiştim.

i loved a boy ☘ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin