24 - ellerimi tutarsan hiç düşmem

8K 664 494
                                    


   Bahar döneminin gerçekten bittiğini finaller gelip çattığında anladım.

Zaman hızlı geçiyordu, ah, zaman gerçekten haddinden çok daha hızlı geçiyor, parmağıyla dokunduğu her bir noktada geride kendinden arda kalan koca bir toz bulutu bırakıyordu. En azından benim için çok uzun bir süre böyle olmuştu.

Gözlerime kaçan tozdan hayatın beni hangi yöne sürüklediğini bir türlü anlayamamış, bir kez olsun hayır diyememiştim. Hayır, bu benim hayatım; bırak kendi yoluma gideyim.

Fakat bir şeylerin değiştiğini biliyordum.

Milyonlarcası için küçük, değersiz değişimler benim aciz hayatımda devasa yankılar bırakmıştı. Yalan söylemeyeceğim, değişim sandığım kadar kolay bir olay değildi; beni yormuş, beni yaralamış, bazen nefes alamadığımı hissetmeme neden olmuştu ama sonunda önüme koca bir hediye paketi bırakmıştı. Yüzünde mahçup bir gülümseme, biraz gurur, biraz da heyecan vardı. Yaptığı tüm o şerefsizliklerden sonra kucağıma bıraktığı tüm o güzellik her şeyi geride bırakmama, yüzüme de minnettar bir gülümseme koymama yetmiş, hatta bundan da hallice artmıştı da.

Neyden bahsettiğimi söylememe gerek var mı bilmiyorum, çünkü şanssız hayatımda kapımı çalıp onu evimin ışık görmemiş en ücra köşelerine kabul etmiş olduğum tek bir kişi vardı; saçlarımda parmaklarını hissediyordum şimdi.

Bir eli de belimdeki boşluğa yerleşmiş, olduğu yerde mutlu olduğunu belirtircesine usul usul tenimi okşamaya devam ediyordu.

Bahar döneminin bittiğini başta söyledim.

Kendisinden geriye beni yıkıp geçen bir yıkım; final haftamı bırakmış ve ben onun boyunduruğu altında hayatta kalmaya çalışırken uzaktan kıs kıs gülmüştü. Yine de galip olan bendim, sonunda bitmişti. Bitmişti ve ben de haftalar sonra yine burada, ilgilenmem gereken hiçbir şey yokken Jungkook'un kolları arasına girmiştim.

İlişkimizin bu boyuta ulaşmasının ne kadar süre aldığını umursamıyordum. Birkaç hafta olmuştu. Her şey yolundaydı; bu beni deli gibi korkutmuyor değildi ama küçük ayrıntıları bırakıp büyük resme odaklandığımda gördüklerim yüzümde kocaman, sersem bir gülümsemeye neden oluyordu.

Birlikteydik.

Son zamanlarda basketbol sahasının yerini almış buluşma noktamızda, benim odamdaydık. Final haftasının bitişini birkaç bira ve bolca fastfoodla kutladıktan sonra Taehyung ve Hoseok'u geride bırakarak bizim eve gelmiş, salonumuzdaki bebe mavisi koltuğuma ihanet ettiğimi hissetsem de onun yüzüne bakmadan kendimizi benim yatağıma atmıştık.

İkimizin de sarhoş olduğu söylenemezdi ama o an damağımda muazzam bir rahatlık hissi vardı. Aynı tadı Jungkook'un da dudaklarında hissediyordum çünkü geldiğimizden beri mırıldandığı şarkı hala kulaklarımı dolduruyordu. Sırtını yatak başlığıma yaslayarak yatağıma yayılmış, beni de göğsüne çekmişken kadifemsi sesiyle mırıldanmaya devam ettiği şarkıyı dinlerken düşündüğüm birkaç şey vardı:

Öncelikle, bu yeni yetme ilişkimizde Jungkook'un kokusu ve dokunuşları altında mayıştığımı fark etmiştim. Şu anda bile kucağımda Bay Brokoli'yi savsakça tutarken göz kapaklarım ağır ağır açılıp kapanıyor, uykuyla uyanıklık arasındaki o çizgide sallanırken kendimi aydınlık tarafta tutmaya çalışıyordum. Bunu anlamış olacak ki söylediği şarkıya ara verip saçlarıma hissedilir bir öpücük bırakmış, yanağını yasladığı yerden gülerek, "Uykun mu geldi?" demişti. "Çok yorgunsun biliyorum ama üzerindekileri değiştirmeden uyumak yok tamam mı?" Hemen sonrasındaysa beni belimdeki eliyle itekleyerek kalkmama yardımcı olmuş, ben onu sersem gözlerimle oturduğum yatakta izlerken o çoktan kalkıp eşofmanlarımı ve gece yatarken giydiğim büyük beden tişörtlerimi koyduğum çekmecelere yönelmişti. Hatta bir hafta önce oraya bir tane de onun için eşofman altı koymuştuk ve adını koyamadığım şekilde bu durum deli gibi hoşuma gidiyor, içimi oluk oluk kaynatıyor; aynı dolabı, bazense aynı yatağı paylaşıyor oluşumuz boğazımda koca bir yumru bırakıyordu.

i loved a boy ☘ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin