8- hayatımdan hiç çıkmamış da çıkmayacak gibi

10.3K 1K 465
                                    

Keyifli okumalar.

Aşmam gereken duvarlar olduğunu biliyordum.

Bu daha en başında farkında olduğum, zamanla incelip yok olmasını beklediğim ve belki de gerçekten, günden güne başardığım bir durumdu. Belki de değildi. Bilmiyordum. Her iki durumda da, elime tutturulmuş bu balyoz derimin altındaki ete ve kemiğe acımasızca çarparken içimde yıkılıp geriye moloz yığınlarından başka hiçbir şey kalmamış yıkımlarım olduğunu biliyordum.

Yıkılan ben miydim, gereksiz duvarlar mıydı, bunu da bilmiyordum ve o an için sadece görmezden geliyordum. En iyi yaptığım şeylerden sadece biriydi. Görmezden gelmek, sessiz kalmak, yutmak ve biriktirmek. Benim için alışılagelmiş durumlardı ve tam şu anda, birkaç gün önceki o tuhaf bakışmamızdan hemen sonra, Jungkook'la burada ne yapmaya çalıştığımı sorguluyordum ve belki de yine, dilimin içinde kırılıp içimi kanatan cam parçalarını yutuyordum.

O sabah üzerinde siyah bir eşofman altı ve yine aynı renkte bir kapüşonlu vardı. Siyahı ona yakıştırıyordum. Hava soğuk sayılırdı ve ben de, artık üzerime yapıştığını düşündüğüm siyah kapüşonlumla öylece duruyor, elinde sabit bir ritmle sektirdiği basketbol topunun yere her çarpışında kulaklarımı dolduran tok çığlığını dinliyordum. Sabahın erken bir saati, uyandıktan yaklaşık on beş dakika sonrasıydı, hala yatakta öylece uzanıyor ve ayılmayı beklerken tavanı izliyordum, tam da o anda, odayı telefonumdan gelen ısrarlı bir melodi doldurdu. Bir şekilde arayanın o olduğunu biliyordum ve haklıydım da, aramayı yanıtlayıp neşeli sesini kulaklarımda duyduğumda yatakta doğruldum.

"Hava sence de harika değil mi, tam da çıkıp basketbol oynamalık," diyerek atıldı konuşmaya. Halbuki dün gece hava durumuna baktığımda havanın soğuk olacağını biliyordum. "bu fırsatı değerlendirmemek aptallık olur."

"Öyle mi?" dedim, onun dünyanın tüm mutluluğunu yutmuşcasına çıkan sesi aksine benimki hala hırıltılı, uyku mahmurluğuyla bezenmiş bir çatlaktan ibaretti. "yine şu Jeon Jungkook'tan alıntı mı yapıyorsun?" dediğimde sesli kıkırtısı kulağıma doldu.

"Aynen," dedi hemen, "bu yüzden itiraz etmezsin diye umuyorum çünkü acayip hazırım," sesi itiraz etsem bile kapıma yapışıp beni kolumdan tutar çekermiş gibi kararlı geliyordu ve ben de sadece biraz daha boş bakışlarla beyaz tavanımı izlemek istiyordum.

"ben hiç hazır değilim," az önce kafamı kaldırdığım yastığa tekrar düştüm, "hem daha kahvaltı bile yapmadım, "

"Jimin, Jimin, Jimin..." diyerek ismimi tekrarladı. Bu, gözlerimin önünde herhangi bir Amerikan komedisinden basit bir sahneymişcesine canlanıverdi verdi hemen. "bahaneler," dedi bir an sonrasında. "Jeon Jungkook üzerinde hiç etkili değildir, bu yüzden şimdi kalkıp kahvaltını etsen iyi olur,"

"Yoksa?"

"Yoksa ev adresini bildiğimi biliyorsun,"

"Kapıyı açmam," derken görmediğini bilsem bile omzumu silktim. "başarısız bir deneme olur,"

Hemen sonrasında isyan eden sesi duyuldu, "çok inatçısın," derin bir nefes verdi, "ama şansa bak ki ben de öyleyim, o yüzden iki saat sonra evinin önüne geldiğimde kapıyı açmazsan apartmandaki tüm zillere basıp insanları rahatsız edebilirim."

"Yapamazsın,"

"Ah hayatım," az önce ismimi tekrarlarken kullandığı oyuncu tavırla söylendi. Kullandığı kelimeye takılmamam gerektiğini biliyordum. "deneyip görelim mi?"

"Of," diyerek gözümde biriken görünmez çapakları tek elimle temizlemeye koyuldum, "yaşamama izin verecek misin?"

Dilini damağında şaklattıktan hemen sonra kazanan taraf olduğunu anlamışcasına keyifli bir kıkırtı bıraktı aramıza. "eh, cevabını biliyorsun," vakit kaybetmeden heyecanla son cümlelerini sıraladı.

i loved a boy ☘ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin