13 - çok yakaladım kendimi seni düşünürken

9K 948 438
                                    

Hayatımın olmaz, olmaz bir yerindesin

Ama olmazsa da olmaz gibisin

Ceylan Ertem - Kovdum

~~~

Bazen, çok uzun değil, sadece bir kalp atımlık zaman yeterli oluyordu.

Kelimeler anlamsızlaşıyordu, damağa çarpan her bir harf önemsiz birer paçavra gibi uçurumun dibini boyluyor, geriye sadece bir an, bir saniye, kalpte tek bir tekleyiş kalıyordu. Bir şimşek çakıyordu ve en karanlık delhizlerin bile örümcek ağı dolu boşlukları havadaki toz zerreciklerini gizleyemeden aydınlanıveriyordu. Sonra gök gürültüsü ışığı yakalıyordu. Yakalıyor, umarsızca kükrüyor ve derinizin altını kaplayan eti, tüm organlarınızla beraber titretirken şöyle diyordu; yakalandın. Seni yakaladım.

Yakalanmıştım.

O sabah, gözlerimi aralayıp da görüşümü kazandığım ilk anda Taehyung'u aynı gün içinde ikinci kez sızıp kaldığım koltuğun önünde buldum. Üzeri giyinikti, elinde evimize yaklaşık on beş dakika uzaklıkta olan pastanenin poşeti, yüzünde de çocuksu bir gülümseme vardı. Bu gülüşü biliyordum. Tıpkı onun da benim yakalandığım gök gürültüsünü bildiği gibi; oldukça iyi biliyordum. Dişlerini sergileyip yanaklarını büken bu gülümseme hiç değişmez, hep şöyle derdi; birazdan sayamayacağın kadar basit karbonhidrat ve işlenmiş şeker alacaksın ve tabii ki, itiraz etme hakkın yok.

"Hadi kalk da yüzünü yıka, ben de şunları masaya koyayım,"

O elindeki poşeti sallayarak çokta uzak olmayan mutfağımıza giderken ben de bir süre daha sıkı sıkıya sindiğim battaniyenin içinde kalmış, boş gözlerimi etrafta gezdirdiğim belirsiz bir sürenin sonunda Taehyung'un bana seslenmesiyle yerimden kalkmıştım. Ağzımda ekşi bir tat vardı, banyoda ağzımı çalkalamama rağmen geçmemiş, defalarca yutkunsam da bir fayda etmemişti. Bunun sebebi gerçekten orada olmayışındandı belki de. Göz kapaklarım altındaki karanlıkta da, gözlerimi açtığım aydınlıkta da hala aklımdan çıkaramadığım koyu kahve gözlerin ekşiliğiydi bu. Kabul.

Onu seviyordum.

Etimle iç içe geçmiş tüm o damarların içinde gürleyen gök gürültüsünün sesi kulaklarıma yankı yapmaya devam ederken çoktan kabul etmiştim zaten. Sorun bu değildi. Sorun, tüm görüntüme gölge düşüren badem gözler değildi. Sahiden. Sorun bunu fark edemeyişimdi, içime lime lime sızmasını anlayamamış olup sonunda da ciğerlerimi havayla doldurmaya çalışarak kendimi kurtarmaya çalıştığım o akıntıda boğulmaya razı oluşumdu.

"Kahven buz gibi oldu,"

Taehyung, dalıp gittiğim toz bulutunu dağıttığında son ısırığımı ne zaman aldığımı unuttuğum çikolatalı kruvasanı elimde tutuyordum. Gözlerindeki endişeli pırıltılar vardı, görebiliyordum. Dün geceden beri orada konaklıyorlardı fakat hiçbir şey söylememişti. Şimdi de susuyor, dumanı üstünde tüten bol şekerli papatya çayını yudumluyordu. Papatya çayını sevdiği de yoktu aslında.

"Dalmışım," kruvasanın kırıntıları dudaklarımın kenarından masanın üzerine dökülürken omzumu silktim. Başım ağrıyordu, en çokta böyle zamanlarda kahveye sarılırdım. "hem bir şey olmaz, soğuk da içerim."

"Sen uyuyorken Jungkook iki kez daha aradı," bir hımlama bıraktıktan hemen sonra, öylesine bir şeyden bahsediyormuş gibi ekmeğinin üzerine vişne reçelini sürmeye devam ederken söyledi, "senin için endişelenmiş," dedi yine öylesine bir sakinlikle. Şahin gözleri tepkimi ölçerken koca bir ısırığı koparıp aldı. "ben mi bir şey yaptım anlamıyorum ki deyip durdu, ben de iyi olduğunu söyledim her seferinde. "

i loved a boy ☘ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin