Karşımdaki adam beni baştan aşağı süzdükten sonra yüzünde oluşan alaylı ifadeyle huzursuzca kaşlarımı çattım. Elimi yanağımdan çekip karşısında güçlü durmak için çaba harcıyordum.
"Dün neredeydin sevgili gelinim?"
Her kelimenin üzerine basarak imâlı şekilde konuşması canımı sıkıyordu. Acımı bir kenara atıp pürüzlü sesimle konuştum.
"Ne kast ettiğinizi anlamıyorum?"
"O halde açık açık sorayım. Dün yiğenim hariç kimin koynundaydın?"
Duyduklarım karşısında içimde oluşan öfke kıvılcımları her yere dağılmıştı sanki. Yüzüme bakarak söylediği çirkin sözleri yutmaya hiç niyetli değildim. Fatih'e söylediklerini bile sindirememişken şimdi alenen karşımda konuşuyordu.
"Siz ne saçmalıyorsunuz?"
"Amca. Yeter."
Fatih'i duymazdan gelip elindeki fotoğrafları yüzüme firlattığında istemsiz şekilde bir adım geri gittim. Şaşkınlıkla yerdeki resimleri inceliyordum. Selim'le gezerken çekilen masum resimlerimizi. Ben öylece dikilmiş dururken Fatih yanıma gelip yerdeki resimlerin bir kaçını eline aldı.
"Tek derdin bu muydu?"
Fatih'e baktığımda boynundaki damarın sinirle attığını görmek beni korkutuyordu. Sinirli anına denk gelmeyi kesinlikle istemeyeceğim kişilerden biriydi Fatih.
"Ortalık malı olan birisi senin nişanlın olamaz."
Ellerim yumruk olduğunda bir adım attım karşımdaki adama.
"Siz benimle böyle konuşamazsınız."
Keskin ve net bir biçimde çıkan sesimi duyduğunda dudağının bir kenarı alayla yukarı kıvrıldı.
"Gökçe sen yukarı çık. Ben Amcamla konuşurum."
Bakışlarımın bu seferki odağı Fatih'di.
"Hayır."
"Gökçe, rica etmedim."
Alayla gülerek kafamı iki yana salladım. Fatih'in sinirlendiğini kısılan gözlerinden anlıyordum. Peki bu durum umurumda mıydı? Hiç sanmıyorum.
Fatih kolumu tutup beni bir kenara çektiğinde Amcasının yüzünde oluşan zafer gülüşü mağlup olduğumu haykırıyordu sanki.
"Söz dinle."
Başımı hayır anlamında salladığımda Fatih'in kolumu tutan eli dahada sıkılaştı. Nedensizce dolan gözlerimi kırparak meydan okuyan bakışlarımı üzerinde tutmaya devam ettim.
"Şımarık kız çocuğu olmayı kes."
Söylediği sözle ikinci tokadımı yemiştim sanki. Halbuki kolumu sıkan eli daha dün şefkatle sarıyordu bedenimi. Zehir olan dili daha dün baharı vaad ediyordu. Kolumu bir çırpıda çekerek yukarı kata çıkmaya başladım.
Odanın kapısını sert şekilde kapatıp bana ait, tek eşya olan çantamı aramaya koyuldum. En sonunda dolabın en ücra köşesinde bulduğum çantamı elime alıp eski kıyafetlerimi aramaya başladım. Bulamadığımdan olsa gerek sinirlerim daha da yükselmişti. Çantayı sinirle bir kenara fırlatıp yatağın üzerine oturarak hıçkırarak ağlamaya başladım. Yediğim tokadın etkisi geçmeden Fatih'in söylediği sözün ağırlığı yüklenmişti omuzlarıma.
Salya sümük ağlamanın bir netice getirmeyeceğini biliyordum ama yinede ağlıyordum. Ağlamanın etkisiyle ağrıyan başımı tutup bundan sonrası için planlarımı sıraya dizmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTENMEYEN EMANET
General FictionSadece 10 dakikada başın nasıl bir belaya bulaşır. Gökçe sadece ihtiyaç için girdiği tuvalatte öyle bir belaya bulaşmıştıki kendi bile inanamadı şimdi ise peşinde belalı adamlar kendinde ise haberi bile olmadığı bir emanet taşıyordu. Peki bu emanet...