Multi; Fatih Çelik
Keyifli okumalaaar :)
Arabaya binmiş uslu şekilde yolculuğumuzu tamamlamıştık. Kenan, Fatih ve ben tek arabayla giderken arkamızda 2 araba dolusu koruma gelmişti. Yol boyunca kimsenin sesi çıkmamıştı, kolumun acısı artsada yüzümü buruşturmak, ve ağlamamak için kendimi zor tutmuştum. Bunların dışında hiç bir tepki vermemiştim. Şimdi ise bir dağ evine gelmiştik. Arabadan inip Fatih'le eve girdiğimde bizi bekleyen bir adet doktor vardı. Anlaşılan muayene için beni bekliyordu. Kanepeye oturup sol kolumu uzattım. Acısı gittikçe fazlalaşmış artık dayanılmaz noktaya gelmişti. Arabada kendimi tutamayıp arada ağladığım doğruydu.
Karşımdaki doktor koluma su gibi birşeyle temizlemiş sonrasında ise dikiş atmak için uyuşturucu sprey sıkmıştı.
"Acıdıkça söyle sprey sıkalım tamam mı? Narkoz yapamıyorum malesef yanımda yok. "
"Tamam."
Sesim ağladığımdan dolayı boğuk çıkmıştı. Fatih yanıma oturmuş, sonradan gelen Kenan ise ayakta dikiliyordu. Doktor dikiş işlemine başlayınca kafamı başka tarafa çevirdim. Göz ucuyla yaraya baktığımda ise başım dönüyordu.
"Başımın dönmesi normal mi?"
"Evet. Kan kaybettiğin için, yaran derin olmasada kanaman fazla. Bakmamaya çalış."
Kafamı olumlu anlamda salladım. Ama yinede gözüm kayıyordu.
Başıma dokunan elle gözlerimi ellerin sahibi olan Fatih'e çevirdim.
Soran bakışlarımın ardından önce başımı göğsüne gömmü ardından ise cevap verdi."Bayılıp başıma bela olma, bakmıyacaksın diyorlarsa bakma. Aptal kız."
Bunu keskin bir ses tonuyla söylemişti aptalmış sensin aptal. Kan kaybından mıdır neden uykum gelmeye başlamıştı. Acımaması için sıktığı sprey gerçekten işe yarıyordu. En sonunda dikiş işlemini bitirip serum taktı. Başımı olduğum yerden kaldıp kolumdaki dikişlere baktım iğrenç duruyordu.
"İzi kalmaz merak etmeyin estetik dikiş yaptım geçmiş olsun."
Doktor bana bakarak açıklamasını yapmıştı. Onlarca izin içinden bu hiç birşeydi. Hatta izi kalsa sevebilirdim bile, çünkü benim yüzümden olmuştu bu iz başkasının değil!
"Kalsada fark etmez zaten."
Olduğum kanepeye uzanıp doktorun saşıran suratını görmezden geldim. Evet başka biri iz kalmayacağı için sevinebilirdi ama ben değil. Serum olan koluma dikkat ederek olduğum yere iyice yayıldım. Üzerime örtülen battaniyeyle Kenan'a baktım.
"Teşekkürler."
"Asi kızımız teşekkür edebiliyor muymuş."
Söylediği sözle kafamı iki yana sallayıp gözlerimi kapattım. Uyku en büyük sığınaktı. Kimi yaşadıklarından kaçar sığınır, kimi ise yaşayamadıklarından. Ben ise hep uyanıktım, sığınmama bile izin yoktu o zamanlar. Şahin, gazabından uyuyarak bile kaçmama izin vermezdi. Annem ise dünyaya Şahin'le gelmiş gibi davranır o ne derse kendine vazife edinirdi. Herkes annem öldüğü zaman ağlamamı beklemiş bense sadece kimsenin olmadığı bir an iki damla dökmüştüm. Biri yaşadıklarıma, diğeri ise yaşayamadıklarımaydı.
Son bir saattir uykumu almış tavana bakarak bunları düşünüyordum. Dün akşam derin bir uyku çekmiş sabaha karşı anca uyanmıştım. Karnım acıktığı için mutfağa bakmış ama yiyecek birşey bulamamıştım. Ne bekliyordum ki uzun süredir gelinmediği etrafın tozundan belliydi. Birde mutfakta yiyecek mi olacaktı hah. Çalan kapıyla düşüncelerimden sıyrılıp yerimden kalktım. Dün gece doktor gelmiş ve serum iğnesini çıkarmıştı, onun için rahat hareket edebiliyordum. Kapıyı yavaşça açıp kim olduğuna baktım. Koruma beni görünce elindeki poşetleri işaret edip bana uzattı tutmam için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTENMEYEN EMANET
Narrativa generaleSadece 10 dakikada başın nasıl bir belaya bulaşır. Gökçe sadece ihtiyaç için girdiği tuvalatte öyle bir belaya bulaşmıştıki kendi bile inanamadı şimdi ise peşinde belalı adamlar kendinde ise haberi bile olmadığı bir emanet taşıyordu. Peki bu emanet...