11. BÖLÜM

1.2K 78 0
                                    

Sinem ve Yusuf bambaşka alemlere yolculuk yaparken, Sinem’in telefonun çalmasıyla Dünya’ya hızlı bir dönüş yaptılar. Yusuf içinden çalan telefona saydırırken, Sinem arayan isim görünce utançla dudağını dişledi. Sanki telefonla aramıyor da karşısındaymış gibi şekilden şekle girdi, babasının ismini okuyunca, suç işlemiş küçük kız modunu aldı ve konuşmaya başladı.
“E…efendim baba” dedi kekeleyerek, hala nefes almakdan zorluk çekiyordu. Az önceki olanlardan mı yoksa böyle bir andan babası aradığı için mi bilmiyordu ama biraz ölebilirdi doğru düzgün nefes almaya başlamazsa.
“İyi misin kızım? Neden kekeliyorsun?” diyordu yaşlı adam ama Sinem nefes eğzersisi yapıyordu. Derin nefes al, derin nefes ver sonra kendini biraz toparlayıp,
“İyiyim baba sen neden aramıştın? diye sordu, daha sabah görmüştü. 
“Kızım Rüya’yı gördün mü? Arıyorum ama hala telefonu kapalı.” Sinem kendini toparlamıştı en azından kekelemiyordu, Yusuf’sa kıkırdayarak, onu şekilden şekle girmesini izliyor ve kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. Sinem göz ucuyla ona bakıp konuşmaya devam etti. Bu bakış sanki gülme anlamı taşıyordu.
“Bu gün gördüm, evine gitmiştim gayet iyiydi baba” bu adama uzun süredir baba diyordu. İlk başlarda annesinin zoruylaydı ama adamın ona olan tavırları bu zorunlu durumu gerçeğe çevirmişti.
“Şirketle ya da benimle ilgili bir şey dedi mi yavrum? Kaç gündür ne şirkete geliyor nede telefonu açıyor.” Diye söyledi. 
“Hayır baba bu konuda konuşmadı” deyip sessiz kaldı. Rüya’ın telefonunu değiştirdiğini söyleyip söylememek de karasız kaldı.”Tamam kızım görüşürüz akşam” demişti sesindeki üzüntüyle, kızı yine araya duvarlar örmeye karar vermişti. Halbuki onu üzmek değildi ki amacı sadece gün içinde aklından çıkmıştı, zaten önemli değildi oğlunun hastalığı.
Kapanan telefonla Yusuf tekrar genç kızı öpmek için hamle yapmıştı ama Sinem engeline takılmıştı.
“Şey ben gitsem iyi olur, of mutfak da battı” diyerek gözlerini mutfağın içerisinde gezdirdi. Burayı b u hala nasıl getirmişlerdi. “Boş ver canım yarın kadın gelince halleder. “Yarın mı? Yarına kadar böyle mı kalacak yanı?” bu sözleri şaşkınlıkla söylemişti. Bu adam nasıl böyle rahat olabilirdi.
“Hayata olmaz, kadın burayı böyle görünce ne düşünür.” Sessi düşündüğünde yüksek çıkmıştı.
“Bağırma güzelim ya, napalım yani ben mi temizliyeyim.” Demişti çapkınca sırıtarak,
“Evet temizlesen ne olur sanki” genç adam bu sözlerle derin bir nefes aldı. Sonra gözleri parladı aklına gelen şeyle. “Canım senide temizleme mi ister misin? “Gözleriyle Sinem’in kıyafetlerini gözterdi. Genç kız ofladı. Üstünün halini unutmuştu böyle eve nasıl gidecekti. Sonra aklına gelen şeyi yaptı zaten başka sansıda yoktu. Telefonu eline alıp arama tuşuna bastı.
Rüya Anıl zorda olsa evine postalamıştı. Anıl’ın sevgililik olayına bu kadar takmasını beklemiyordu. Hele de ilk günden sevdiğini söylemesini. Çalan telefonuyla düşüncelerine ara verdi.
“Efendim “ demişti Sinem bu gün anlaşılan onu rahat bırakmayacaktı.
“Rüya senden bir şey istesem yapar mısın canım ?” Rüya Sinem’in sessinden bir şey olduğunu anladı hem de eğlenceli bu düşünceleriyle gülümseyerek,
“Tabi canım istemen yeterli”
“Ya bana kıyafet lazım, sana vereceğim adrese getirir misin?”
“Neden ki ?”
“Of soru sorma gelince anlatırım, günlük bir şeyler olsun.”
“Tamam canım adresi ver geliyorum ben” Sinem kıyafeti ne yapacaktı anlamasa da önemsemedi nede olsa gidince anlatacağını söylemişti. Adresi alıp, kıyafetleri de hazırlayıp evden çıktı. 
Bu sırada Yusuf Sinem’i süzüp,” İstersen bir duş al temiz havlu falan verim sana.” Diyerek genç kıza bakmaya devam etti. “Aslında iyi olur, her yanım batmış.” Gülümseyip dudaklarını dişledi.
“Tamam canım gel “ bu son konuşmalarıydı. Sanki aralarında sessizlik yemini etmişlerdi. Yarım saat sonra kapının zili çalınca Yusuf bakmaya gitti gelenin kim olduğunu biliyordu.
“Hoş geldin Rüya” demesiyle Rüya gülümseyip içeri geçti. Davet bile beklemedi, sonra solun olduğunu tahmin ettiği yere yürüdü ve rahat bir şekilde koltuğa oturdu. Onun bu rahatlığı Yusuf gözünden kaçmamıştı. Sinem nişanlısı olduğu halde bu kadar rahat davranmamış, onun yönlendirmesini beklemişti. 
“Sinem nerde kıyafetleri getirdim” diye söyleyince genç adam, 
“Ben alim ufak bir mutfak kazası yaşadık da “ diye açıklamayı ihmal etmedi, kıyafetleri Sinem’e verip tekrar salona girdiğinde genç kıza gülümseyerek bakıp,
“ Sana ne ikram edim” diye sorunca genç adam Rüya gülümseyip, 
“ Bir kahveye hayır demem aslında, orta şekerli.” Yusuf başıyla onaylayıp mutfağa girdiğinde, gözlerini devirdi. Mutfağı bu hale getirdiklerini unutmuştu. Bu sırada solunda yalnız oturmaktan sıkılan Rüya Yusuf gittiği yere yani mutfağa gitmişti. Mutfağın halini görünce,
“Baya küçük bir mutfak kazasıymış, savaş mı çıktı_? “ Yusuf gülümseyerel, “Öylede saylır” 
“Hım… Peki kim kazandı.” Genç adam sırıtmaya devam ederken, “Kimse, tam kazananın belirliyorduk ki baban Sinem’i aradı.” Bu sözler genç kızın yüzünde ki eğlenen ifadenin silinmesi için yetmişti.
“Anladım… Olmadık zamanda aradı demek, neyse hadi sende git de üstündekilerden kurtul,” diyerek konuyu değiştirmek istedi. Yusuf da bunu farkındalığıyla daha fazla uzatmadan söylediğini yaptı. Rüya mutfağa bakıp gülümsedi tekrar, uzak dan bakanda iki yetişkin sanır şu yaptıklarına bak diye söyleniyordu. Bir taraftan da etrafı temizlemeye başladı. Bu sırada Sinem’de mutfağa giriş yaptı,
“Kolay gelsin canım, Yusuf’un temizlikçisi sen misin?” genç kız sadece kafasını sallayıp onu ayıplar bakışlar attı. “Çok konuşmada yardım et, zaten kazanamamışsın savaşı” Sinem bir an şaşkınlıkla “Ne savaşı” diye sordu.” Bilmem sen söyle canım, Yusuf mutfak savaşına merak saldığını söyledi.” Genç kız biraz utanarak.” Of Rüya ya yemek yapım dedim, ortalığı karıştırdı. Üstüm başım battı.” Diye söylenmeye başladı. Biraz sohbet ve el becerisiyle mutfağı temizlediler. Yusuf salonda kahve içen kızlara baktı ve, “Oh keyifler yerinde, bana kahve yok mu?” diye sorunca Rüya gülümsedi ama Sinem sinirli bir bakış attı sadece, “Git kendin yap kahveni sen cezalısın,” alınmış bir ifadeyle konuştu.
“Öyle mi? Neden cezalıyım” deyince Sinem aynı ifadeyle, “mutfak savaşından dolayı,” genç adam derince bir nefes aldı ve “Tamam ya yaparım ben kahve kendim” diyip mutfağın yolunu tuttu. Ama gördüğü manzarayla küçük bir şaşkınlık yaşadı. Özellikle de ocak da pişen yemekleri görünce, tam bu sırada Rüya yanına gelip.” Dur ben yapım sana kahve hem yemeğe de bakmam lazım,” 
“ Yemekleri sen mi yaptın?” gözleri bir ocakda bir Rüya’daydı. Bu şaşkın halleri Rüya’yı yine güldürmüştü.”Evet canım, hem Sinem’de yardım etti. Çok fazla bir şey değil ama tavuk ve makarnayla idare ediceksin artık.” 
“O ooo ederim ya… Etmez miyim, nasılda güzel kokuyorlar.” Diye tencerenin kapağını açıp kokluyordu. Rüya onun bu çocuksu halleriyle iyice eğlenir olmuştu.
“Ay kıyamam seni çok mu aç bıraktılar,” Yusuf’da genç kızın oyununa katıldı.
“Evet… çok bu senin kardeşin mutfak da çok kötü “ demişti ki arkasından gelen sesle bin pişman oldu.
“Öyle mi? Beceriksizim ben yani? Seni tutmayalım Yusuf bey, beceriklisini aramaya başlayın hemen.” Bu sözleri öyle bir ciddiyetle söylemişti ki genç adam ne yapacağını yada ne diyeceğini şaşırmıştı.
“Yok bir tanem biz şakalışıyorduk. Sen eminim her işte olduğun gibi yemek yapmakda da ustasındır” diyerek kendini kurtarmaya çalışıyordu. Tam bu sırada Rüya kahkahayı bastı. Sinem’de aynı şekilde. Yusuf çok kötü şakaya geldiğini anlayınca kaşlarını çattı. Tam bu sırada Rüya elinde ki kahveyi eline tutuşturup, “Al bak kahvende hazır sen içeri geç, Sinem’de salatayı yapsın. Ben daha sos hazırlıcam makarnaya hadi Yusuf çekil ayak altından.” Genç adam, resmen kendi mutfağından kovuluyordu, bu kız ne kadar rahattı böyle. “Anladım, gidiyorum.” Kahvesini alıp salona geçti. Nede olsa yemekler kızlardandı, e mutfak da temizlenmişti. Kahvesini içerken kapı çaldı. Anlaşılan bu gün misafir günüydü.
“O paşam siz mi geldiniz?” diyerek kapının önündeki Anıl’a bakıyordu.
“Beğenemediniz mi beyim? Şöyle taş bir hatun gelsin mi isterdiniz?” demesiyle genç adam öfkeyle,
“Sus lan manyak,” demişti fısıltıyla, Anıl arkadaşının bu tavrına anlam veremeyerek daha yüksek sesle,
“Ne var oğlum, sen demez misin ? Boş geliceğine yanı şöyle manken gibi hutunları alıp gel diye?” Yusuf kızlar duymasın diye içinde dualar etmeye başlamış ama geç kalmıştı.
“Demek manken gibi hatunlar, a çok ayıp Anıl neden getirmedin ki?” demişti. Sinem o güzelim kaşları çatık bir şekilde, Anıl daha sabah gördüğü kızı tekrar görünce şaşırmış ve alayla konuşmaya başlamıştı. “ E yenge bizim gibi adamlara da ancak manken gibi kızlar yakışır, sarışın, esmer, kumral ah hele kızıllar,” diyip genç kızı daha çok kızdırıp sabah ki kahvaltının intikamını almak için ama bilmediği bir şey Rüya’nın orda olduğu ve bu konuşmayı dinlediğiydi.
“Hım… demek ilgi alanınıza manken gibi kızlar, özellikle kızıllar giriyor.” Anıl duyduğu sesle yutkundu. Daha genç kızı çıkmaya ikna etmeden terk edilmesi an meselesiydi. Arkadaşına bakıp sinirle konuşmaya başladı.
“Yok Rüya ben esmerlerden hoşlanırım, Yusuf’un tercihi kızıllar” diyerek topu Yusuf’a atmaya kalktı.
“Ne… Ben sarışın severim bir kere, bak nişanlım sarışınları sultanı,” diyip genç kıza göz kırpmıştı ama Sinem’de oldukça sinirliydi. “Hadi oradan be, sen daha düne kadar… “ sözleri güçlü bir üksürükle kesildi.” İki genç adam içinde şuan durum oldukça vahimdi. Durumu toparlamaya çalışan Yusuf,
“Hem sen niye geldin?” diye lafı değiştirmek için sordu.
“Oğlum aramışsın, bende yakınlardaydım uğrayayım dedim, iyide etmişim” bu son sözleri Rüya’ya çapkınca sırıtıp söylemişti.
“İyi halt ettin.” Yusuf sinir krizi geçirecek gibi bakıyordu artık. “Geç hadi otur, kızlarda yemek yapmıştı.”
“Öyle mi? Zehirlen meyiz değil mi?” Anıl artık Rüya’ın kızgın gözleriyle karşı karşıyaydı. Genç kız daha fazla bu duruma dayanamayıp,
“ Sana yemek vereceğimide nereden çıkardın?” bu sözleri gözlerinin tam içine bakarak söylemişti.
“Vermicek misin? Neden ki?” ah bu adam gerçek den hiç bir şeyin farkında değildi anlaşılan.
“Hayır zehirlenmeni istemiyiz? Sonuç da yemeği ben yaptım, sen şimdi zehirlensen kesin beni dava edersin.” Anıl ortamı yumuşatmak istiyordu ama daha fazla batırıyordu. Derin bir nefes alıp verdikden sonra, “Senin elinden zehir olsa yerim ben, ne şikayeti ben Sinem yapmıştır zannettim,” bu defa Sinem’in kızgınca söylediği sözler doldu kulaklarına.
“Herkes sen mi? Ben gayet güzel yemek yaparım.”diyerek umursamazca omuz silkdi ve içeri geçti.
“Lan oğlum niye kızlar burada?” demişti Rüya’da Sinem’in peşinden gidince, aslında sabah götürdüğün kahvaltı bu beğenmediğin adamın eseriydi demeyi çok istesede zaten sinirli olan sevgilisini daha fazla kızdırmamak için susmuştu.
“Sus lan geri zekalı, senin yüzünden aramız bozulsun, senin o çok konuşan dilini kesicem.” Sinirle bunları söyleyip kızların yanına salona geçti. Anıl içinden lanetler okuyarak salonun yolunu tuttu.
İçerde sessizlik hakimdi. Sadece kurulan sofranın tabak,çanak sesleri duyuluyordu. Kızlar sofrayı kurup oturdular, Yusuf ve Anıl sofraya geldiklerinde şaşkınca genç kızlara baktılar ama kızlar umursamadan yemeğe devam ediyorlardı. Masada sadece iki servis vardı onlarda kızlara aitti.
“Sofrayı eksik kurmuşsunuz kızlar” diyen Anıl bir kez daha dikkatleri üzerine çekti ama Rüya’ın cevabı hazırdı. “Hizmetçin mi var senin? Hem size yemek yok zehirlenmeyin” demiş ve yemeğine devam etmişti. Bu defa Yusuf sansını denemek istemiş ve,
“Ben öyle bir şey dememiştim Rüya, neden benim içinde servis yok?” Rüya’ın yerine Sinem cevap verdi. “Sen git kızıl afetler yapsın sana yemek.” İki genç adam masaya oturup kızların yemek yemesini izledi, e yapacak bir şey yoktu. Ama yinede içinden Anıl’a saydırıyordu Yusuf .
Yemekleri yiyip masayı toparladılar. Hala konuşmuyorlar, sadece işleriyle ilğileniyorlardı. Herşey bittiğinde çantalarını alıp evin çıkış kapısına yöneldiler. Yusuf daha fazla dayanamayıp,
“Kalsaydınız biraz daha” demişti ama kızlar onu duymamıştı bile. Arabalarına binip herkes kendi evinin yolunu tutmuştu. Yusuf sinirle eline aldığı bibloyu Anıl fırlatmış ve, “Lan sen benim başıma bela mısın? Ben kızı daha yeni yeni kendime alıştırmışken senin bu yaptığın oldu mu lan?”
“Ben ne yaptım lan, söyleseydin kızlar var diye” artık Anıl’da sinirlenmiş ve bu yüzden bağırarak konuşmuştu. “Daha ne yapıcan kızıllar mı? Ben kızıl sevmem sende biliyorsun. Kendini temize çekim derken yaktın lan beni.” 
“Öylemi ? sarışın yada esmer deseydim bu kadar sorun olmicaktı yani” diye oldukca yüksek perdeden bağırıyor yada Rüya’nın dediği gibi kükrüyordu.
“Sus oğlum elimden bir kaza çıkmadan defol git evimden.” Diyip kapıyı gözterdi. Anıl kapıyı açıp çıkmadan da Yusuf’a dönüp,” Evine mi kaldık lan? Birde kovuyorsun.” Diyip kapıyı kırarcasına arkasından çarparak çıktı ve telefonla Rüya’yı aradı. Ama telefon açılmıyordu, Rüya yeni bir trip içine girmişti. En azından genç adam böyle düşünüyordu. Rüya evinin kapısında ki demirle girişte kalmış ve sadece ona bakıyordu. Telefonun çalmasını duymuştu ama bakmaya bile gerek duymamişti.
“Senin burada işin ne? Neden geldin demir?” diye sinirle sormuştu. Genç adamsa “Telefonun çalıyor aç istersen”.diye karşılık vermişti. Oldukça sakin kendinden emin duruşuyla genç kızı süzüyordu.

MAVİ DÜNYAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin