14. BÖLÜM

1K 70 0
                                    

“Defol diyorum sana… Git lanet olası git evimden” diye bütün öfkesiyle dile getiriyordu. Bu adam artık çok olmuştu… Yediği bu tokattın acısını fena çıkartacaktı. “Bak hala ne diyor, kim lan sevgilin olacak o şerefsiz he? Hani nerde? Gelsin kurtarsın seni” diye genç kızın üzerine yürüyor ve boğazı yırtılırcasına bağırıyordu. Artık biri duyar mı? Diye düşünmüyordu.
“Kimse kim sana ne “ demesiyle, Demir yine kolundan tutup kaldırmaya kalktı. Rüya hala direniyor ve, “Bıraksana Allah’ın belası, düş artık yakamdan” diye hem öfkeyle hem de kolundaki acıyla söyleniyordu. Aniden genç adamın elinden kurtuldu ve Demir sert bir yumrukla duvarla bütünleşti. İkisi de Anıl’a bakıyordu ama Anıl’ın öfkeyle kısılmış gözleri Demir’e kilitlenmişti.
Evine giderken Rüya’nın arabasında unuttuğu telefonu görünce sevinmiş, eline alıp gülümseyerek söylenmeye başlamıştı. “E Rüya hanım bak kahve bahanemi arabamda unutmuşsun diyordu.” Fakat Rüya’nın evine gelip de asansörle oturduğu kata çıktığında duyduğu seslerle olduğu yerde kısa bir an durmuş ve tüm gücüyle nasıl olduğunu bile anlamadan kapıyı kırıp, genç kızın kolunu tutan adamı kendine çevirip şaşkınlığından yararlanarak tek yumruk da duvara yapıştırmıştı. 
Şimdi ikisi de öfkeli gözlerle bir birilerine bakıyor gözdağı veriyorlardı ama iki tarafında geri çekilmeye niyeti yoktu. İlk konuşan Anıl oldu.
“Benim lan sevgilisi ben…” diye tek soluk da Demir’in yüzüne gürledi. “Sen… sen bana ait olana nasıl elini süresin” diyip genç adama bir yumruk daha indirdi. Genç kız iki öfkeli adama şaşkınca bakıyordu. Ne ara gelmişti Anıl onu bile anlamamıştı. Bu arada Demir de yerden kalkmış Anıl’a vurmak için atak yapmıştı ama Anıl savuşturdu. Bir tane daha geçirdi sonrada. Yerde iki büklüm yatan Demir’i tekmelemeye başladı bir yandan da, “Şerefsiz kim lan? Adi piç sen kime şerefsiz dedin” diyor ama demir aldığı darbelerle sadece acıyla inliyordu. “Kalksana lan kalk… Kızlara mı yetiyor senin gücün soysuz herif kalk” diye odayı inletirce bağırıyordu.
Rüya genç adamın Demir’i öldürmesinden korktu ve araya girdi. “Yeter Anıl yeter, bırak öldüreceksin” ama kime diyordu, Anıl ipinden kurtulmuş, kırmızı gören boğalar gibi tüm gücüyle vurmaya daha doğrusu tekmelemeye devam ediyordu. “Anıl yeter dur artık, yeter”. Diye içine düştüğü korkuyla dizlerinin üstüne çöküp eliyle yüzünü kapatıp ağlamaya başlamıştı. Genç kızı ikinci defa ağlarken görüyordu, şuan Demir’i bile unutmuştu.” Tamam güzelim geçti, bak ben buradayım,” diyerek genç kıza sarılmıştı. Ağlaması içini acıtıyordu, onu ikinci kez böyle harap olmuş görmek kalbinde ağır hasara yol açıyordu.
“Bırak ya bırak, hepiniz aynısınız” diye hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. “Yapma güzelim beni bu soysuzlamı kıyaslıyorsun?, ah bu sözler yüreğine hançer oluyordu ama genç kızı bu haliyle kıyamıyordu ki. Bu sıra Demir kalkmış onlara bakıyordu. “Çek elini ondan “ hala konuşa biliyor muydu? Anıl öfkeyle oturduğu yerden kalktı ve yakasından tutuğu gibi. “Bir daha seni Rüya’ya 100 m bile yakın görürsem elimden ölünü alırlar, anladın mı lan ölünü?” diye tekrarlayıp tutuğu gibi dışarı kapıya getirip “ Eğer haddini bilmez ve bana ait olana yaklaşırsan değil Rüya babam gelse tanımam seni öteki Dünya’ya tek biletle yolarım. Gidiş var dönüş yok… Anladın mı lan? hala yüzüme bakıyorsun şerefsiz.” Derken kapı açtı ve dışarıya itekledi. Demir öfke ve nefret Anıl’a bakıyordu sadece.”Defol git elimden bir kaza çıkmadan” diye kapıyı suratına kapattı. Genç kızın yanına gidip oturduğu yerden kaldırdı ve koltuğa oturttu. Mutfağa gidip bir bardak suyla geri geldi ama suyu içirmek isterken dudağında ki kanı gördü. Sesli bir küfür döküldü dişlerinin arasından.
“O şerefsizin derdi ne Rüya, sana bunu neden yaptı.” Rüya hala iç çeke çeke ağlıyordu. Nefes bile almak da zorlanıyordu. Nasıl cevap versin. Anıl yavaşça suyu içirmeye başladı, öfkesi an be an artıyordu. Demir’in kemiklerini kırmak ve kırılma seslerini dinlemek istiyordu. Şuan onu ancak duyacağı sesler sakinleştire bilirdi. Bunu aklına not edip genç kıza odakladı.
“Tamam canım sakinleş, hadi güzelim derin derin nefes alıp ver,” bu sözlerle onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama Rüya sadece daha çok ağlıyordu. Bir süre sonra sakinleştiği için mi? Yoksa akacak gözyaşı kalmadığından mı bilinmez ağlamayı bıraktı. Artık sadece iç çekiyordu. Bir süre sonrada yaşadığı dehşet anlarının verdiği bitkinlikle uykuya teslim etti bedenini.
Sabah bedeninde ki inanılmaz acıyla açtı gözlerini. Dün gece olanlar bir bir gözünün önüne geliyordu. Eli dudağına gidince acısı iyice arttı. Oflayarak yataktan kalktı, ne zaman yatağa gelmişti hatırlamıyordu. Anıl getirmiş olmalıydı. 
“Günaydın” salona geçince Anıl’ı görmüştü. Yine kahvaltı hazırlıyordu. Bu adam patron muydu? Yoksa aşçımı anlamak zordu. Gülümsemeye çalışarak oda “Günaydın” diye cevap verdi.
“Geç otur bende çayları doldurayım” 
“ Tamam da sen yine mi işe gitmedin?” genç adam gülümsedi sadece, “Hım ev hanımlığına mı özendin yoksa?” Anıl bu defa kısa bir kahkaha attı.”Evet canım senin özel hizmetçin olmaya karar verdim”.
“Bak sen kölelikten terfi ettim diyorsun?” Bu soruyu sorarken gülümsemeye çalışmış ama dudağında ki acı artınca, yüzünü acıyla buruşturmuştu. “Dün gece sen uyurken pansuman ettim ama kahvaltıdan sonra tekrar yapmak lazım.” Genç kız bu sözlerle onun gözlerine baktı, hafif de olsa gülmüştü. 
“Demek gece pansuman yaptın? Nasıl bir pansumandı bu “ diye imayla baktı.
“Pansuman nasıl olur Rüya, ilaçlarla tabi. Gerçi bildiğim başka bir yöntem vardı ama canını acıtırım diye yapmadım .” bu sözlerden sonra göz kırpıp kahvaltısına devam etmişti.
“Polise ne zaman şikayet ediceksin? “ Rüya gözlerini devirdi.
“Etmicem … Bu konuyu kapatalım lütfen.” 
“ Ne demek kapatalım, adam sana resmen saldırdı. Ben gelmesem… “ sözleri yarım kaldı bunu düşünmek bile istemiyordu.
“Anıl lütfen diyorum şikayetçi falan olmicam … Sende kapat konuyu.” Ne diyordu bu kız, dün gece olanlar neydi, yada Anıl nasıl unuturdu. Ne kadar sakin konuşuyordu hiç bir şey olmamış gibi. Dün gecenin izi dudağın da nasılda belliydi oysa ki.
“Saçmalama Rüya” demişti ama devamını getirememişti. Genç kız öyle bir bakmıştı ki susmak en doğru karar olmuştu. Kahvaltının geri kalanı sessizce devam etmişti. Saat öğleden sonra ikiye gelirken Rüya yine genç adama dönmüş ve,
“Gerçek den işlerini benim yüzünden aksatmana gerek yok. Hem Yusuf da geçen söyleniyordu.” Anıl umursamazca baktı ve söze başladı. “Seni bul halde yalnız bırakmam, işler hallolur bir şekilde sen o adamı şikayet edene kadar burada yanında olucam kendin karar ver ..” Rüya ofladı nasıl oflamasın, şikayetçi olsa olayı herkes öğrenirdi. Diğerleri önemli değildi. Ama babası öğrenirse ortalık toz duman olurdu.
“Anıl olmaz, babam duysun istemiyorum. Herkes bilsin istemiyorum, ben hallederim sen bunu düşünme…” demiş ama sözleri genç adam tarafından kesilmişti.
“Sen değil ben halledicem, sen sadece bu işe karışma, madem kimse duysun istemiyorsun. Gerçi ben başka nedenleri var diye düşünüyorum ama neyse ben o şerefsize gününü gözteririm.”
“Anıl saçma sapan bir şey yapma. Bak beni zor durama bırakırsın. Hem ne nedeni olucak ki? İstemiyorum sadece, anlamak bu kadar mı zor?” Anıl genç kızın söylediklerine inanmak istemiyordu. Nasıl inansın ki olanları kendi gözleriyle görmüştü. Sonrasında uyurken bile nasıl iç çektiğini de biliyordu. Bütün gece başında nöbet tutmuş sayıkladığında saçlarını okşayıp, öperek onu sakinleştirmeye çalışmıştı. Aklı almıyordu… Neden şikayet etmemek de ısrar ediyordu ki? Sonra aklına gelen fikirle telefonu eline alıp, yakın bir arkadaşını aradı. Bu böyle olmazdı. En azından güvende olduğuna emin olmalıydı.
Arkadaşıyla konuşup durumu üstü kapalı anlattı. Rüya için iki gizli koruma ayarlamasını istedi. En azından içi biraz rahat ederdi.
“Anıl” genç kızın seslenmesiyle gülümseyip ona döndü. Ve bir kez daha büyülendi Rüya üzerine, kırmızı bir kazak ve altına da dar kot pantolon giymişti. Her haliyle ayrı bir güzel oluyordu.
“Efendim canım” 
“Madem buradasın dışarıdan yemek sipariş edelim.” 
“Hım sen niye yapmıyorsun. Bu konuda Yusuf’un evinde marifetlerini görmüştük.” Çapkın bir gülümseme yerleştirdi yüzüne.
“Sen yap diyorsun yani” tek kaşını kaldırarak sordu ve devam etti. “ Ama Anıl bey, ya zehirlenirseniz.”
“Zehirlenmem merak etme, hem daha önce yedim gayet başarılısın bu konuda. Eh evlenince yemekler senden artık.” Genç kız şaşkın bir ifadeyle bakıp, kekeleyerek, “Evlenmek mi? Biz evlenicek miyiz?” diye sormuş Anıl’sa bu şaşkın haline dayanamayıp, kolundan yavaşça kendine çekip, alnına bir buse kondurmuştu. Sonrada, çapkınca sırıtarak Rüya’yı iyice kollarının arasına hapsetmiş ve…

MAVİ DÜNYAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin