15. BÖLÜM

1.2K 63 1
                                    

“Evet … Sen ne sanıyordun? Güzelim bu işler böyle başlar, önce tanışırsın sonra seversin, sonra aşkını söylersin ve en sonda ister alırsın.” Bu sözler genç kızı iyice şaşırttı.
“Sen… Sen ciddisin. Hem ne demek ister alırım. Bakalım ben seni istiyor muyum?” Anıl kaşlarını çattı. “istemiyor musun? Sen gerçekten beni istemiyor musun?” bu sözleri hem şaşkınlık hem de biraz korkuyla sormuştu. Eh bu kızın sağı solu belli olmuyordu.
“Tabi ki istemiyorum. Hem biz tanışalı ne kadar oldu ki? Daha dün sevgili olduk.” Rüya mavi gözlerini genç adamın kahvelerine dikdi. Oldukça kararlı bir duruşla sözlerine devam ediyordu.”Hem bakalım senden iyi bir koca olur mu? Ben öyle her evlenelim diyenle evlenseydim ooo çoktan çocuğum bile olmuştu.” 
“Yok artık Rüya, benim gibi adama hayır denir mi? Kızım ben ister alırım. Hayırmış geç bunları tek yanıt evet anladın mı sevgilim başka cevapları algılamıyorum ben yapacak bir şey yok. Sana da kabul etmek düşüyor sadece.” Genç kız sadece dinliyordu. Karşısında evlenmek den hem de hayır cevabı kabul etmeyeceğini açıkça belirten bir adamı. Bu huyunu seviyordu. İstedi mi alan, yeri geldiğinde de sıcacık davranan içine güven duygusu veren biri olarak çok çabuk sevdirmişti kendini.
“Bilemem Anıl o zaman gelsin konuşuruz bunları, henüz erken zaten”
“Bence de sen yavaştan hazırla kendini. Ben teklif edince sadece evet demen yeterli olur sevgilim “ genç kızın mavişlerine bakarak konuşuyor ne kadar kararlı olduğunu anlamasını istiyordu. Sonra Rüya’nın yanağına bir öpücük bırakıp ayrıldı. “Hadi bakalım Rüya hanım biraz da siz bana hizmet edin de anneme gelinini öve bilim. Yoksa hem benden bekliyor diye anlatmak zorunda kalırım ki annem bu işten pek hoşlanmaz.” Rüya ağzı açık bir şekilde dinliyordu. Annesine mi söylicekdi yani.
“Yok artık… Anıl saçmalamaya başladın sen iyice, ne annesi ya…” diye söyleniyordu ki genç adam sözünü kesti. “Ne demek ne annesi güzelim, hem sende ona anne demelisin. Benim annem böyle şeylere çok takar. “
“Ya ANIL ya, sakın söyleme kimseye bak ben gelemem öyle kaynana falan hiç başıma iş açma” Anıl kahkaha attı. “Korkma sevgilim seni yemezler. Bak bir gör bayılacaksın onlara, hele bir kardeşim var süper anlaşırsınız.” Kardeş mi? Bundan haberi yoktu işte. “Senin kardeşinde mi var?”
“Var tabi güzelim, tam senin kafa şımarıklık yarışına girseniz ben bile kim birinci olur tahmin edemem.” Genç kız surat astı bu sözlere. Hala şımarık bir kız mı görüyordu karşısında? 
“Beni böyle mi görüyorsun” sözlerine genç adamın değişen yüz ifadesiyle kısa bir ara verip devam etti.” Şımarık bir kız ha. Öylemi? Sen kendine bak bir kere tam bir kendini beğenmişsin. Ama bunu değil de benim şımarıklığımı mı görüyorsun? “ genç adam tekrar gülmeye başladı. Kardeşi de aynen bu cevapları veriyordu. Ah kesinlikle çok iyi anlaşıcaklardı. Tanıştırmasa daha iyi mi olurdu ki? İki bir olup, laf yağmuruna tutarlardı.
“Of biz evlenmeden ben açlıktan ölürüm. Hadi güzelim mutfağa gidip yemek yapalım”. Rüya bu sözlerle gülümsedi. Biraz daha dursalar zaten kavgaya başlıcaklardı. 
Yusuf içinden Anıl’a saydırıyordu. Bütün işler, toplantılar ona kalmıştı. Birde beyefendi ‘bak başının çaresine ben gelemem, ister gir toplantıya ister iptal et’ buda neyse keyfi toplantımı iptal edilirdi. Odasının kapısı çaldı.
“Selam” işte bu ses yorgunluğunu alıçak tek kişiye aitti. “Selam gel canım, geç otur.”
“Dosyalara gömülen sen olmuşsun”? 
“Hiç sorma bu konuda baya sinirliyim. Adam özel iş peşinde biz burada onun arkasını topluyoruz” Sinem kalem gibi güzel kaşlarını kaldırdı. “ Ne özel işi… Anıl’ın ne gibi bir özel işi olabilir ki?” 
“Bende anlasam iş asma konusunda bana geliyor ama laf anlatmayı başkalarını yapıyor anlaşılan”
Sinem ay gibi parlayan yüzüne en güzel gülümsemesini yerleştirmişti artık. “ Bekar adam canım, bulmuştur kendine bir uğraş .” 
“oh paşam bekar bulur diyorsun” biraz gergin söylemişti bu sözleri, gen kızda bu durumu fark etmişti.
“Ne o kıskandın mı? Sende özledin herhalde bekar hallerini?” Yusuf kaşlarını çatıp, “ Ne alaka ya ben burada hamal mıyım? Adam gidip gönül eğlendirsin biz eşek gibi çalışalım. Bizimde nişanlımız var, bizde gezip tozmak isteyemez miyiz? Hem sen niye kızdın yoksa… yoksa kıskandın mı?” Sinem bu karşı atakla neye uğradığını şaşırdı. 
“Ben seni mi kıskandım? Yok daha neler , ben sadece bu kadar abartma diyorum. Yanlış anlama hemen.” Yusuf artık surat yapmıyor sadece tebessüm ediyordu. Bu kız onu kıskanmış mıydı? Evet evet kesin yoksa niye hemen atar yapsın ki. Sinem öyle her şeye bozulan bir kız değildi hem.
“Neyse canım ya lafa daldık, ne içersin diye sormadım” genç kız gülümseyerek, “ Bir kahveni içerim” 
“Anlaşıldı kahven hemen geliyor,” telefonu eline alıp sekretere kahveleri söyledi. Bir süre sonra kahveleri elinde sohbet etmeye devam ediyordu. İşi gücü unutmuşlardı.
“Ay gerçekten mi ya? Öylemi yapmış.cık cık hiç yakıştıramadım.” Diyip gülmeye devam ediyordu, 
“Evet ya bende çok şaşırdım, adam resmen öyle yaptı.”
“E siz ne yaptınız. Anıl’ın o halini görmek isterdim.” İkisi birden kahkahayı bastılar. Ofis onarlın gülümsemesiyle dolup taşıyordu.
“Napalım hayatım arkamıza bakmadan kaçtık. Anıl ne yapsın az kaldı adamın kafasını kırıyordu. Yani düşün adam gelmiş resmen bize sulanıyor. O biçim yani. En çok da Anıl’a ah baya alay konusu olmuştu. Ama Anıl’ın yanında açma hala kızgın boğa gibi oluyor duyunca.”
“Ama suç sizde, öle barlarda ne işiniz var.” Kahaka kendine engel olamıyordu. Ama genç adamı nasıl etkilediğinden habersizdi. Bir an göz göze geldiklerinde gülmeyi bırakmıştı. Nasıl bırakmasın bu bakışla pek hayra alamet değildi. En son onun evinde böyle olmuştu. Silkelenip kendine geldi.
“Neyse bende dosyalarıma dönip, kolay gelsin sana” diyip tam kapıya yönelmişti ki,
“Biraz bekler misin?” diyip genç kızın yanına gitti. Belinden tutup kendine çekti ve” Biraz sadece biraz sarılalım yoksa bu gün bana bitmez,” ikisi de ofisin ortasında sarılıyordu. Yusuf biraz mesafe açtı aralarında. Sinem buna üzülse de belli etmedi ama genç adamın dudaklarına yönelmesiyle üzüntü yerini tutkuya bıraktı. Nefes nefese ayrıldıklarında, “Gitsem iyi olucak “ diyordu demesine ama hala genç adamdan uzaklaşamıyordu. Yusuf gülümseyip nişanlısını özgür bıraktı. Sonrada ,
“Tamam git, benim toplantıya girmem lazım . ah Anıl’ın işleri” sitem yagmuru yine başlamıştı. Genç kız gülümseyerek odadan çıktı.
Yemek masası kurulmuştu. Gerçi çoğunu Rüya yapmıştı. Anıl mutfak da onun işlerine karışmaması gerektiğini örenmişti. Bu işi gerçekten severek yapıyordu. Şimdi hazırladıkları masaya bakım keyifle gülümsüyordu.
“Masaya bakman bittiyse oturalım artık Anıl “ genç kızın sözleriyle ona döndü ve, “ Kızım var ya sen tam evlenilecek kızsın. Bu kadar zamanda harikalar yarattın. Dur geç masanın yanına fotorafını çekicem.” Rüya bu duruma üzülse mi sevinse mi bilemedi, dediğinin yapıp masanın yanına geçti ve poz verdi. Anıl bir ara yanına gidip bir elini omzuna attı ve bir eliyle ikisinin gülümseyen yüzlerini ölümsüzleştirdi. “ Yeter canım bak yemekler soğudu, geç de yiyelim.” 
Sessiz geçen yemeği kapının çalan zili böldü. Genç kız,” Kim ki bu saat” demişti ama Anıl ondan önce ayağı kalkıp kapıya gitmişti. Kapıda yabancı bir adamla konuşup bir şeyler aldığını gördü ama ne olduğunu anlamadı. “Kimmiş? Eli de ki ne?” Anıl elindeki takım elbise ve çantayı Rüya’ya gözterip,
“Bunlar mı? Kıyafetlerim, adamlarımdan istedim.” Rüya şaşkınlıkla bakıyordu. Bir Anıl’a birde elinde ki kıyafetlere,
“Yine mi burada kalacaksın? “ diye sormuştu bir solukta.
“Evet o şerefsiz dışarıdayken, seni yalnız bırakamam. Yarın iki koruma gelecek senin için, o zaman kadar buradayım. Eh iş yerine bu kıyafetlerle de gidemezdim.” Sonra çapkınca sırıtıp, “ Banyonu kulana bilirim değil mi?” Rüya duyduklarıyla neye uğradığını şaşırdı. Ve sinerle soludu, “Koruma mı? Sen bana sormadan korumamı tutun. Buda ne demek Anıl?” Anıl bu yersiz çıkışa anlam veremedi. Ne sanıyordu onu korumasız bırakacağını mı? “ of Rüya o kadar şey söyledim buna mı takıldın? Evet tuttum. O itle işim bitene kadar seni uzaktan izleyecekler. Şimdi boş ver onu bunu da banyoyu kulana bilir miyim onu söyle?” 
“Ya ne demek boş ver, istemiyorum ben koruma falan.” 
“Sana isteyip istemediğini sormadım Rüya. O kurumalar yarın geliyor, sende idare et biraz.” Rüya sinirle oflayıp duruyordu. Sonra genç adama banyoyu gözterdi. Nede olsa laftan anlamıyordu.

“Sıhhatler olsun paşam” demişti genç kız, karşısında ıslak saçlarını havluyla kurulamaya çalışan Anıl’a, sonrada elindeki saç kurutma makinesini uzatmıştı. Anıl kurutma makinesini alıp saçlarını kurutma işine devam etti. Bir süre sonra Rüya’ya bakım, “Geç oldu, sen yat istersen” Rüya imayla genç adama bakıp “çok düşüncelisin sen ya, ay kıyamam ben sana. “ 
“Kıyma zaten. Oradan bakınca kıymaya mı benziyorum ben bebeğim?” Rüya gülümseyip “Kes şunu ya. Uykum var zaten.” Bu defa Anıl imayla bakım, “Uyutma mı ister misin güzelim?” 
“Yok canım ben kendim gayet güzel uyurum, sende koridorun sonundaki odayı kulan,” genç adam bu sözlerle kaşlarını çattı ve Rüya bu bakışa anlam veremedi ve sordu. 
“Neden öyle bakıyorsun?” 
“Neden mi? Ben beraber uyumak konusunda ciddiydim.” Rüya kahkaha attı ve,
“Aklını kaçırmış olmalısın. Senle neden uyuyayım ki?” 
“Dün gecede beraber uyuduk ne var bunda.” Rüya duyduğu bu sözlerle sinirlenmeye başladı.
“Ne mi var? Kafan güzel mi senin Anıl? Adamın biri kardeşinle aynı odada kalsa hoşuna gider mi?” genç adam bu soruyla afaldı. Daha çok sinirlendi. Onun kardeşinin yanında kimse kalamazdı, birde odasında mı?
“Kimse kalamaz benim kardeşimle. Adamın aklını alırım ben.” Öyle hiddetlice söyledi ki Rüya bile bir an korktu. “O zaman burada kalmana izin verdiğim için dua et. Hadi beyim odanıza, bende uyucam sabah görüşürüz.” 
“Anladık, iyi geceler” diyerek genç kızı öptü. Rüya’ysa gülümseyerek odasına gidip kapıyı da kapattı. Sabah erkenden kalktı Rüya, hep Anıl ona kahvaltı hazırlayacak değildi ya. Aklına gelen düşünceyle gülümsedi. Anıl’la evli gibi hissetmişti bir an. Hem dün oda evlenmekten bahsetmişti. Onunla evli olma fikri hoşuna gitmeye başlamıştı. Eh çıkma teklifinin üstünde bir evlenme teklifi gelirse kabul bile edebilirdi. Anıl uyanmış ve kendi kedisine güle kıza bakmıştı. “Hayırdır bu sabah ki mutluluğu kime borçluyuz? “
“Sana tabi ki, günaydın” diyip genç adamın yanağına bir öpücük bıraktı bu safer.”
“Günaydın canım, sen böyle olunca gün karanlık da olsa aydınlanır.” Tatlı bir tebessümle baktı bu defa sevdiği mavilere, “Bak sen sabah sabah romantikliğin üstünde” 
Genç adamda aynı tebessümle, “Konu sen olunca ben her zaman romantik olurum”
“Sadece bana özel yani?” tek kaşı havada sormuştu. Eh birazda ima yok değildi.
“Öyle tabi aşkım, sen tam buradasın,” diyerek genç kızın elini kalbinin üzerine koymuştu. Ve kapıda tam o anda çalmaya başlamıştı. Dişlerinin arasından homurdandı. Kimdi şimdi bu hadsiz. Yine bir kahvaltı sekteye mi uğrayacaktı. Hem de bu defa Rüya ona, kahretsin ona hazırlamıştı. Bu lanet kapının zilini en kısa zamanda sökmeliydi. Bu arada Rüya kapıya gidip kapı deliğinden kim diye bakıyordu. Gördüğü yüzle rengi attı.

MAVİ DÜNYAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin