24. BÖLÜM

1K 63 0
                                    

Sinem odasının kapısında durun babasıyla ne diyeceğini şaşırdı. Yutkunarak bakıyordu artık. Kalbi sanki yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlamıştı. Korkuyla rengi attı ve ne demesi gerektiğini unuttu. Telefondan gelen ses bile şuan onu dünyaya getirmeye yetmiyordu. Babası ya duyduysa Rüya’ya nasıl açıklardı? Yada babasına? Ah şuan öyle bir karmaşa yaşıyordu ki nefes bile almayı unutmuştu adeta.
“Hayatım orda mısın? Neden ses vermiyorsun?” diye soruyordu Yusuf ama Sinem hala konuşma yetisini kazanamamıştı. Dili lal oldu ve sustu. 
“Kızım ne oldu? Neden öyle bakıyorsun bana? İyi misin?” diye soran babasını bile duymuyordu. Sonra bir an ne olduysa hayatla olan bağını tekrar kurdu. Söylenilenleri duymaya başladı. Ve ilk olarak telefonu kapattı uygun bir dille.
“Kapatmam lazım babam geldi.” Ve kapanan telefon, telefonun uçunda dona kalan bir Yusuf.
“Baba” dedi sessiz bir fısıldama gibi ve devam etti. “Sen… Sen ne zaman geldin ki?” diye sordu. Bu sorunun cevabı hayat meselesiydi Sinem için. Kalbi bu korkuyu taşıyamıyor gibi iyice hızlanmış ve göğüs kafesinden dışarı çıkmaya çalışıyordu. Kabus görse bu kadar etkilemezdi genç kızı.
“Yeni geldim kızım. Annen eve geldiğini söyledi. Kim evleniyor? Telefonda nikah şahidi olduğunu söylediğini duydum.” ah sadece o kadarını mı duymuştu? Yoksa Sinem’i denemek için mi böyle soruyordu. Cevap ne olursa olsun genç kız itiraftan kaçmak zorunda olduğunu biliyordu.
“Ah o mu? Şey okuldan tanıdık bir arkadaş ya, nihak şahidi olarak beni istemişti de bende kabul ettim. Hem sen neden geldin ki baba ?” diyerek sordu ve, “Bu saate kadar beni bekledin hem?” diye ekledi.
“Evet seninle biraz konuşmak istemiştim ama bu saat rahatsızlık vermekte istemem. Eğer istersen daha sonra konuşuruz” bu cevap içini rahatlatsa da konuşma olayını yarına bırakmak istemiyordu. Söylediği yalanın ağırlığıyla ezildiğini hissetti. Ama bunu Rüya’ya borçluydu, onun için sustu.
“Yok şimdi de konuşabiliriz. Hem zaten uyumayıp beni beklemişsin.” Kenan bey gülümsedi. Karşısında saygısından hiçbir zaman ödünç vermeyen bir genç kız duruyordu. Onu ilk gördüğü günü bile hala hatırlıyordu. Kızana iyi arkadaş olacağına inanmıştı o gün nedense. Rüya yalnızlığını Sinem’le kapatabilirdi ona göre. Öylede olmuş. Uzun bir zaman anlaşamasalar da kızının Sinem karşı yumuşak davrandığını bir çok kez görmüştü. Sonrasında zaten iki iyi dost hatta kardeş gibi olmuşlardı.
“Ben Rüya hakkın da konuşma istemiştim?” diye söyleyince Sinem bakışlarını odasında ki beyaz halısına kaydırdı. Öyle leke arar gibi bakıp duruyordu. Cevap vermesi gerektiğini bilse de verecek bir cevabı yoktu. 
“Sinem kızım yorgunsan yarın konuşalım. “ demişti şimdi de babası. Kendini biraz toparladı ama hala halıya bakıyordu.
“Konuşalım bana, seni dinliyorum.” Dedi sessiz bir çaresizlik içinde.
“Rüya’yla konuşuyorun değil mi?” diye sorunca başını salladı olumlu anlamda. Başka ne yapabilirdi ki. “İyi mi? Biliyorsun benimle görüşmek istemediğini söyledi. Annesi geldi onun evinde kalıyor ama Rüya eve de gitmiyormuş. Nerde kaldığını biliyor musun?” aslında nerde kaldığına dair gayet net bir fikri vardı ama olumsuz anlamda başını salladı önce sonrada, “Ben bilmiyorum belki otelde falan kalıyordur. Yada arkadaşlarının birinde. “ adam artık tükenmiş gibi derin bir nefes alıp verdi. Kızı onu ve annesini yok sayıyordu. Bu hayata ne değerlisi onu görmezden geliyordu. Annesini bile görmek istemediğinden evine bile gitmiyordu. Aklı sadece kızında olduğu için bu gün yaptığı toplantılar da bile her şeyi bir birine karıştırmıştı.
“Otelleri arattım ama orada değilmiş. Arkadaşındadır o zaman. Hayal ona ulaşamıyormuş yeni bir telefon falan aldı mı? Senin bu konu da bir fikrin var mı?” karşısında hüzünle konuşan adama ne söyleyeceğini bilmiyordu.
“Yok almadı baba. Almayı düşünüyor mu onu da bilmiyorum? Ama istersen ben Rüya’yla konuşurum bu konuyu?” Kenan beyin yüzü biraz tebessümle bakmaya başladı. En azında kızına bu yolla haber göndermeyi umuyordu zaten bu odaya gelirken.
“İyi olur kızım, Rüya’nın kafası karışık şu aralar yanlış bir şey yapmasını istemiyorum sırf inat için. Bizden izinsiz bir şeyler yapacağını kanıtlamak için. Anlıyorsun değil mi Sinem? Tek düşünce Rüya oldu bu konuda sende biraz yardımcı ol canım. Konuş onunla ve en azından annesiyle görüşsün. Hayal çok ama çok üzgündü.” İçtenlikle söylenen bu sözler genç kızı içinden çıkamayacağı bir uçuruma sürüklüyordu. Rüya yarın evlenecekti. Hatta saatler sonra. 
“Tamam baba ama sende bilirsin ki Rüya kendisi için yanlış olan bir şey yapmaz. Bu yüzden endişelenme.” Biraz teselli yapmak en iyisiydi şuan. Başka ne yapabilirdi ki.
“Sağ ol kızım keşke Rüya’da senin gibi olgun olabilseydi. Onun ruhu hep o biz boşanırken ki kız olarak kaldı. Ne yaptıysak o zaman açtığımız yarayı kapatamadık.” Sinem gülümsedi. Rüya ondan çok daha önce öğrenmişti halbuki olgun davranması gerektiğini. Ama ne babası ne annesi fark etmişti. Onlara kızları asla bunu atlatamamış ve atlatamayacaktı. Rüya’nın tek derdi ilgisiz yetişmekti. Uzak diyarlarda bir anne ve iş kolik daha doğrusu eski karısını unutmaya çalışan bir baba. Bunları bilse de sustu tıpkı yıllarca yaptığı gibi.
“İyi geceler kızım.” Diyerek odasından çıktı babası. O sadece “İyi geceler” diyip kapanan kapıya kilitledi gözlerini. Aklına gelen Yusuf’la telefonu eline alıp tuşladı. Tek çalış bile bitmeden açılmıştı telefon. “Sinem ne oldu?” diye sormuştu genç adam direk.
“Hiç bir şey olduğu yok canım. Şanslıyız ki duymamış.” Sinem bu cevapları verirken bile gözleri kapalı olan kapıdaydı. “Oh rahatladım. Bir an çok korktum ya.” Yusuf genç kızdan farksız değildi. Öğrenme ihtimali kalbini fena çarpmıştı. Ah anlık korkular hep böyle değil miydi? İnsanı kalpten götürmek için aniden ve ansızın gelirdi.
“Korkmana gerek yok.” Diye bilmişti. Gözlerinden süzülen bir damla yaşla. Yalan söylediği yarın yada birkaç gün içinde ortaya çıkınca babasının yüzüne nasıl bakabilecekti? Yada babası onu hala örnek kızı olarak görebilecek miydi? Gerçek annesi hep Rüya gibi olmasını isterken, az önce yalan söylediği adam hep onu olduğu gibi kabul edip sevmişti.
“Sinem ne oldu? Sesin kötü geliyor?” genç adam anlamıştı. Görmese bile kalp gözü fark ediyordu.
“Yok bir şey canım, sen yat artık bende yatıcam. Ah bu gidişle şiş gözlü, çirkin bir şahit olup kalaıcam hatıralarda.” Gülümsemeye çalışarak söylemişti ama sesi titriyordu. Kalbi çok ağır bir yükle eziliyordu. Yusuf bu durumun farkındaydı ama elinden bir şey gelemiyordu. Bu yüzden hep söylemek istediği sözleri tek seferde söyledi ve konuşmaya noktaladı.
“Tamam güzelim sen yat dinlen. Gerçi her halinle çok güzelsin. Seni gören dönüp bir daha bakıyor ve ben katil olmaktan korkuyorum. Şiş gözlerin belki biraz erkekleri senden uzak tutabilirdi aslında ama sana kıyamam. Ben hep yanındayım her ne olursa olsun. Sakın aklında çıkarma bunu. Daha Anıl’dan önce erkek çocuk yapacağız.” Sinem biraz olsun rahatlamıştı. En azından sevdiği adam yanındaydı artık. Güvenmek zor olsa da güveniyordu. Kalbi başka bir şeye izin vermiyordu zaten.
&
Anıl gözlerini açtığında gözleri koynunda yatan kıza kaydı. Öyle güzel uyuyordu ki. Ama uyanması lazımdı. Bu gün evleneceklerdi. Bu güzellik tamamen ona ait olacaktı. Sessizce yanağına bir öpücük bıraktı. Ama genç kızın uyanmak gibi bir derdi yoktu. Saçlarından bir tutam eline alıp genç kızın yüzünde gezdirmeye başladı. Ama hanımefendi yerinden memnun alacak ki sadece keyifsizce homurdandı. Ah bu kız hep bu kadar çok mu uyurdu?
Rüya yüzünde ki hafif gıdıklamayla gözlerini açmaya çalıştı ama o kadar rahattı ki yeri uyanmak istemedi. Uyku hiç bu kadar güzel olmamıştı genç kız için. Yinede gözlerini zorladı açmak için. Hafif bir ışık vuruyordu gözlerine. Sonra Anıl’ın gülümseyen yüzünü gördü ve fark etmeden oda gülümsedi. Genç adam bu davranıştan sonra sevdiği kızın dudaklarına yakıcı bir öpücük bıraktı ve giri çekildi. Devamı bu gece fazlasıyla gelecekti.
“Günaydın uykucu kalk artık.” Diyordu ama onunla uymaya devam etmek istiyordu bir tarafı. 
“Günaydın” dedi Rüya. Kollarını kocama açarak esnedi. Anıl o dudaklara bir öpücük daha kondurdu ve genç kızın kalkmasına yardım etti. Eh nede olsa onun üstünde yatıyordu.
“Hadi bakalım Avukat diğer formaliteleri halledecek ama kimliğine ihtiyacı var bizimde yapmamız gereken çok şey var hadi sevgilim gidip bir an önce evlenelim.” Rüya gülümsedi ve üstünü başını düzeltti. 
“Önce bir alış veriş yapalım aşkım bu kılıkla dolaşamam ben ya.” Bir üstüne bir Anıl’a bakıyordu artık. Genç adam başını salladı ve “Önce kimlik işini halledelim sonra gider sana kıyafet alırız.” Hazırlanıp evden kahvaltı bile etmeden dışarı çıktı. Kimliği avukata bırakıp bir mağazadan Rüya’ya bir şeyler aldılar. Rahat bir koy pantolon ve uzun bir kazak almışlardı. Yoğun bir gün için en ideal kıyafetti bu.
“Ya ben çok acıktım ya. Biz ne zaman yemek yiyeceğiz?” diye söylenmeye başlamıştı artık. Anıl hiç yerinde durmuyor sürekli bir şeyler planlayıp uyguluyordu ama yemek bu planlarda yoktu. Genç adam şimdi aklına gelmiş gibi bakıyordu. Sonra konuştu. “Özür dilerim ya ben heyecandan yemek olayını hep unuttum ya.” Diye söyledin. Sonrada bulduğu ilk lokantaya girdiler. Güzel kahvaltı yapabilmişlerdi sonunda. 
“E şimdi sırada ne var Anıl” diye sormuştu Rüya. Anıl sırıtıp,” Yüzükler aşkım sırada, sonra damatlık ve gelinlik” dediğinde genç kız olduğu yerde kala kaldı. Bu adam ona gelinlik mi demişti?
“Gelinlik mi giyeceğim ben şimdi?” öyle tatlı bir şaşkınlıkla sormuştu ki Anıl hayatında verdiği en doğru karar olduğunu bir kez daha anlamıştı. Böyle bir güzelliği hak etmek için ne yaptığını düşünmeye başlamıştı. “Elbette şaşkın gelinim, sen gelinlik ben damatlık giyeceğim. Bizim gibi bir çift görmemiştir dünya daha. Onları mahrum bırakmayalım değil mi güzel gelinim?” fazla kendinden emin olması genç kızı hep kendine çekmişti zaten. Hafifçe ayakları üzerinde yükseldi ve ufak bir öpücük bıraktı sevdiği adamın dudaklarına sonrada, “Haklısın bence de mahrum etmeyelim.”
O mağaza senin bu mağaza benim gezmeye başladılar arada kuyumculara da bakıyorlardı ama hala tek bir şey aldıkları yoktu. Gerçekten seçici olmak çok zor işte… Bir günde halletmeye çalışmaksa, imkansıza eş değerdi. Rüya ne kadar sade model varsa onlara bakarken Anıl en abartılı olanlara bakıyordu. Genç kızın,
“Ya sadece nikah bu Anıl abartmıyor musun?” tabi hep aynı cevapla karşılaşıyordu.
“Of Rüya sen benim karım olarak en göz alıcı gelinliği giymelisin zaten düğün yapmıyoruz diye içim içimi yiyor susta dediği mi dene. Daha yüzükleri almadık ya. Nikah saatini aldık ama yüzük yok.” Diye siteme geçmişti. Bu konuda da ters düşüyorlardı. Zaten alışveriş başladı başlayalı ters düşmemişler miydi? Bu evlilik bir an önce gerçekleşmezse biri vazgeçecek gibi duruyordu.
“Anıl yeter ama ya ben bu gelinliği alacağım sende itiraz etmiyorsun ya.” Kesin bir emirdi bu. Uyulması gereken. Sade ama güzel bir gelinlik seçmişti kendisine hem çok basitte durmuyordu. Asil ve şıktı.
“Tamam zaten bende beğendim sen giyin dene bende bir bakım işler nasıl” diyerek telefonunda bir numara çevirdi ve konuşmaya başladı. Rüya gelinliği denemiş ve üstüne tam oturmasına sevinmişti. Tadilat için zaman kalmamıştı. Üstünü çıkarıp Anıl’ın yanına geldi. Genç adam gelinliği neden çıkardın der gibi bakıyordu. 
“Gelini düğünden önce görmek uğursuzluktur.” Diyerek kasaya ilerlemişti. Şimdi bir damalık alınmalıydı ve yüzükler nikah saati akşam 10 da olması iyiydi. Damatlık işi zor olmamıştı bu defa. Özel yapım bir damatlık alınmıştı Anıl için. Tek sorun yüzükler kalmıştı artık bu işte bitince Rüya kendini kuaförün ellerini bırakıp biraz ayaklarını dinlendirmeyi düşünüyordu. Anıl bu konuda muhalefet oluyordu her şeye. Nedense hiç tek taş bakmıyorlardı. Anıl sadece alyanslara bakıyor ve karar vermeye çalışıyordu. Genç kız bu konuda üstelemek istemedi. Ama oda her genç kız gibi tektaş istiyordu. Ne zaman bir yüzüğe elini uzatsa Anıl yeni bir alyans modeli gözteriyordu.
“Ya Anıl biz niye hep alyans bakıyoruz tektaş almayacak mıyız?” genç adam gayet basit bir cevap verdi. “Rüya zaman mı var önce alyansı alalım tek taşı sonra alırız sana.” Demişti. Rüya buna kızsa da söylemedi. Tek günde tek taş olmasa da olurdu.
“İyi şunlar fena değil alıp çıkalım” diyerek yüzüğü parmağına deniyordu. Kuyumcu özel tasarım yüzükleri getirmişti genç çift için. Anıl başka bir model aldı ve Rüya’nın parmağına taktı. Tek bir kalbi iki yüzükte birleşmişti. Yanı kalplerini ikiye bölüyordu. Tam olmuştu ikisine de. Yüzük işi hallolmuştu artık gidip hazırlanma vaktiydi. Sinem’de eve gelmiş olmalıydı. Anıl’ın evinde kıyılacaktı nikah. Bir oda tamamen Rüya’nın hazırlanması için ayarlanmıştı.
Hazırlıklar son hız devam ediyordu. Rüya gelinlik ve saçlarını yaptırmıştı. Sırada makyaj vardı. her şey sade ve şıktı. Sinem her anlamda yardım ediyordu yeni geline. 
“Of Sinem ya sence bu nasıl?” ruj rengini gözteryordu. “Çok güzel bence kullanmalısın.” Diye söyledi. Rüya genç kızın üzerinde ki durgunluğun farkındaydı ama konuşmak için odada ki fazlalıkların çıkmasını bekliyordu. Rujda sürülünce tam anlamıyla göz alıcı bir gelin olmuştu. Aynada ki yansımasına bakıp gülümsüyordu. Görüntüden çok memnundu.
“Tamam bu kadar yeter, siz çıkın artık.” Diyerek odadakileri gönderdi. Sinem’le yalnız kalmak için zaten acele ediyordu. “Sinem ne oldu? Neden bu kadar durgunsun?” diyerek sormuştu. 
“Dün gece babamla konuştuk” Rüya tek kaşı havada bakıyordu artık. 
“Bakma öyle canım, seni sordu. Annen seni merak ediyormuş, nerde kaldığını da bulamış. Anıl’da mı kaldın?” tekrar umursamaz tavrına dönmüştü genç kız “Evet öyle yaptım. Babam yada annem benim için artık önemli değiller bunu babama da söyledim.” Sinem bu sözlere üzülüyordu. Babasının nasıl acı çektiğini gözleriyle görmüştü.
“Rüya en azından annenle konuş, babam çok üzgün görünüyordu. Annende sanırım onunla bu konuda tartışmış. Yani bana öyle geldi.” Genç kız sakince bir nefes alıp vermişti. Ne annesini nede babasını duymak yada görmek istemiyordu.
“Boş ver onları kimseyi görmek istemiyorum. Eski karsı üzülüyor diye üzgündür. Beni düşündüğü için değil.” Kısa ve net bir cevap vermişti.
“Ama ben telefonla konuşurken duydu. Kim evleniyor diye sordu ve ben yalan söyledim”. 
“E ne olmuş yani? Oda bana çok yalan söyledi. Hem üzülme sen bu akşam onlara Anıl’la evlendiğimi söyleye bilirsin yada yarın gazetelerden okur.” Sinem’in gözleri bir anda açıldı.
“Ne saçmalıyorsun sen ya? Kızım ne demek gazeteden öğrenirler?” Rüya bezmiş bir ifadeyle bakmaya başlamıştı artık.
“Ne dediği mi duydun biz Anıl’la karar verdik yarın bütün gazeteler bu nikahı yazacak.”

MAVİ DÜNYAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin