ON YEDİNCİ BÖLÜM

54 4 2
                                    

Aslında evet beni kandırmıştı ama beni sevmişti önemli olan da o değil miydi zaten?

‘’Geliyorum.’’ Diyebildi sadece… Elimde telefon yatağın ucuna oturup kalmıştım ki kapı çaldı.’Bu kadar erken nasıl gelir ‘diye düşünürken kapıya doğru yürüdüğümde zil ısrarla çalıyordu. Kapıyı açtım elinde kocaman kırmızı güllerle bir buket,elinde bir kutu olan genç bir çocuk duruyordu karşımda. Şaşkınlıkla baktım.

‘’Sima Karahan?’’

‘’Buyrun benim..’’

‘’Bunları size eşiniz gönderdi efendim..’’

Şaşkınlıklar bitmeyecekti anlaşılan.Teşekkür ederek çiçeği ve kutuyu alıp salonda bir koltuğun üzerine oturdum ve kutuyu açmaya koyuldum. Kutuyu açtığımda zümrüt yeşili dantel işlemeleri olan mini askılı bir elbise tüm zarifliğiyle karşımda duruyordu. Üzerine de not  yazmıştı.

‘’Canımın canı kadınım..

Ben ne umutlar ektim yüreğime adınla,

Gitme istedim,hiç bitme istedim.

Her şey umduğum gibi ve sen yine benimlesin.

Şimdi senden ufak bir isteğim  daha olacak.Senin için seçtiğim bu elbiseyi giyip hazırlan ve saat sekizde kapının önünde seni bekleyen taksiye bin. Bu süre zarfında beni arama J’’

Benim canım sevgilim sürprizleri çok seviyordu.Büyük bir heyecanla kalktım yatak odasına gidip hazırlanmaya başladım. Elbiseyi giydim,gerçekten çok şıktı.Saçlarımı dağınık topuz yaptım.Hafif bir makyajla hazırdım. Yüksek topuklu siyah ayakkabılarımı da ayağıma geçirdim ve hazırdım. Saat sekize on beş dakika vardı. Çok heyecanlanmıştım.On beş dakika çoktu.Televizyon izlemeye koyuldum,böylece vakit nasıl geçti anlamadım.Dışarıdan korna sesi geliyordu.Çantamı alıp çıktım. Taksiye bindiğimde şoförde hiç konuşmamıştı.Yüzümde aptalca bir gülümsemeyle sessizce gideceğimiz yere kadar başımı cama dayadım ve yolu izledim. Güzel bir otele geldik. İndim ama etrafımda kimseler yoktu.Çok ıssız bir yerdi. Elime telefonu aldığımda birden etrafımda ışıklar yanmaya başladı ve en sevdiğim şarkı usulca ortama hakim olmaya başladı.(INDILA-DERNİERE DANSE) Çığlıklar  atmaya başladım. Karşıdan takım elbiseleriyle beni benden alan adam zarifçe süzülerek geliyordu. Yanıma yaklaştı ve hiç bir şey söylemeden diz çöktü.Kırmızı kalp kutuyu usulca açıp bana uzattı.

‘’ Sen, hayatıma yön veren kadınım.

Adını soyadıma yakıştırdım.

Benimle bir ömür şiir söylemeye var mısın?’’

  Onun yanına diz çöktüm ,sarıldım ve olabildiğince ağladım. Ben hiç böyle sevilmemiştim ki..Çok fazlaydı,sanki annem gelecek ‘uyan kızım’ diyecekti..’Ama bitmesin lütfen bitmesin’ diye yalvarıyordum iç sesimle. Mesut hiç kıpırdamadan öylece yastık oluyordu gözyaşlarıma. Sakinleştiğimde ayağa kalktım,Mesut’un elini tutup kaldırdım ve kocaman sarılıp sesimin çıkabildiği kadar bağırdım.

‘’Bin defa sorsan her defasında eveeeeeeeeeeeeeeet..’’

Gülümsedi  ve kollarını iyice sardı. Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ama bir ömür kalmaya razıydım. Mesut omuzuma bir öpücük kondurdu.

‘’Üşümüşsün.. Hadi içeriye girelim.’’

‘Olur’ anlamında başımı salladım. Bizim için ayırtılmış, özel olduğu her halinden belli masaya oturduk.

   Beyaz şaraplarımız,ve birbirinden lezzetli görünün yemeklerimizle masa donatıldı. Her şey mükemmeldi de bir gariplik vardı. Bir erkek bütün bunları kendi zekasıyla nasıl başarabiliyordu?Sanırım türünün son örneğiydi.

mutsuzluk iksiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin