Hani derler ya büyükler "ne oldum değil ne olacağım diyeceksin" diye.
Güner ailesininki de o hesaptı. 2 kardeş şirketi batırmışlar ve sıcacık bir mahalleye taşınmışlardı.
Pişmanlar mıydı?
Kesinlikle hayır.
Onlar paragöz insanlar değillerdi. Paradan daha çok adalet ve insanlık önemliydi onlarda. Zaten sırf bu yüzden keyifle seyretmemişler miydi şirketlerinin başka bir adama geçişini...
Demir ve Musa Güner.
Biri 52 diğeri 50 yaşında.
Demir'in 3 oğlu varken, Musa'nın ikizleri vardı. 1 kız, 1 erkek.
Eşleri de çocukları da hiçbir zaman çevrelerindeki insanlar gibi olmamışlardı, olmazlardı da...
Bu Güner ailesinin şansıydı.
Demir ve Musa kardeş olduğu gibi karıları Saliha ve Hasibe de kardeşti.
Musa ve Hasibe, Salihagilin isteme töreninde düşmüşlerdi birbirlerinin kalbine.
Ne de güzeldi o yıllar.
Saliha da Hasibe de güzel kadınlardı yaşlarına rağmen... Biri 48 diğeri 45'ti.
Demir ve Musa inşaat mühendisiydi. Saliha halkla ilişkiler uzmanı, Hasibe ise avukat...
Saliha ve Demir evlendikten 1 sene sonra Musa ve Hasibe evlenmiş, aynı evde yaşamaya başlamışlardı. Sonra da sırayla Demirgilin oğulları ve Musagilin ikizleri doğmuş, ev daha da şenlenmişti.
Ama insan doğduğu yaşta kalmıyordu işte.
Büyüyordu...
Tıpkı Enes, Emir, Esat, Serkan ve Ceylan gibi.
Ceylan ve Serkan en küçükleriydi. Lise son sınıf öğrencisiydiler. Esat onlardan 5 ay daha büyük olsa da o da lise sona gidiyordu. Emir 22'ydi ve mimarlık son sınıf öğrencisiydi. Enes ise 25 yaşında avukattı.
Ceylan hepsinin Biriciği, Serkan Korkunçlu Bey'leri, Esat Mixed'leri, Emir Cool'ları, Enes ise Bay Doğru'larıydı.
Hepsi birbirine taktığı takma adları o kadar güzel taşıyordu ki...
Ceylan 4 erkeğin arasında tekti.
Serkan evin dışında çok sert biriydi. Özellikle Ceylan'ın etrafındaki hemcinslerine karşı.
Esat Mixed di . Yani karışık. Nerede nasıl tepki vereceğini bilemezdiniz.
Emir cool'du hatta çok cool. Takıldığı yerler belliydi. Çok arkadaşı yoktu ve çok da konuşmayı sevmezdi. Bir kez yanında olan kız da bir daha görünmezdi.
Enes mesleğinden midir bilinmez her şeye çok sakin yaklaşır, çözüm odaklı olurdu.
Birbirine fiziksel açıdan çok benzeyen bu 5 kişi huy olarak hiç de benzemiyorlardı.
Bir de Uluırmak Mahallesi sakinlerini tanıyalım.
Reisleri vardı onların.
Mirza Arslan.
23 yaşındaydı Mirza, mühendislik son sınıf öğrencisiydi. Haftanın 3 gününü stajda 2 gününü kampüste geçirirdi. Normalde şu an işi elinde olmalıydı ama 3. Sınıfta dondurup askere gitmişti.
Bir de fedaileri vardı.
Yücel Soylu.
Mirza askere giderken mahalleyi de ablasını da ona emanet etmişti. Emanete ihanet etmiş miydi? Hayır. O Yücel'di. Tamam deli olabilirdi ama emanete ihanet onun kitabında yazmazdı. Muhasebe mezunuydu. 2 senelik okulu bile zor okumuş bitirir bitirmez de eline işini almadan askere gitmişti ama dönmesi yakındı. 22 yaşındaydı.
Özlem Arslan
Mahallenin ablasıydı. 24 yaşında olmasına rağmen yeri gelir 30 yaşındaki adama ablalık yapardı. Bu "abla" kelimesi de lakabı olmuştu artık. Herkes öyle sesleniyordu. Mutfak işlerini çok seviyordu o. Mahallede hem cafe hem pastane gibi olan bir yeri vardı ki ismi de "Pastane"ydi. Gastronomi mezunuydu ve mezun olur olmaz kardeşinin ve babasının desteğiyle açmıştı.
Öznur Soylu
Yücel'in Ankara'da ingilizce öğretmenliği okuyan 20 yaşındaki kardeşiydi. Öznur geçmişte abisiyle çok iyi olup onu bırakmak istemese de abisiyle yaptığı bir kavgada -ki o ana kadarki en büyük kavgaydı- zoruna giden sözler duymuş sonra da Ankara'ya gitmişti. 2 senedir görüşmüyordu abisiyle.
Cengiz Can
Yücel'le ve haliyle Öznur'la teyze çocuklarıydı. 20 yaşında işletme 3. Sınıf öğrencisiydi. Bir mahallede muzip eksik olmaz amacıyla dünyaya gelmişti sanki. Ama ne kadar muzip olursa olsun sinirli biriydi. Özellikle konu kardeşi ve kardeşi gibi gördükleriyse.
Betül Can
Cengiz'in kardeşiydi. 17 yaşında, lise 3. Sınıf öğrencisi. İki insanın abi kardeş olduğu bu kadar anlaşılır mıydı? Anlaşılıyordu. Betül de Cengiz de çok konuşuyorlar ve her şeyi çok merak ediyorlardı. Yani bir nevi her şeye burunlarını sokuyorlardı.
Semih Ateş
Her yerde vardır 1 akıllı değil mi? Bu mahalleninki de Semih'ti. 21 yaşında tıp fakültesi 3. Sınıf öğrencisiydi. Çalışkandı ama inek değildi. Üstelik yakışıklıydı da. Çok zekiydi. Zehir gibi derler ya hah işte onun gibi.
Merve Bilgiç
18 yaşında lise son sınıf öğrencisiydi. Geçmiş yılda Ceylan'la voleybol turnuvalarında kapışmış ama yenilmişti. Ceylan onu neredeyse sakatlayacaktı çünkü. Ama iyi biriydi. Reisi abi gibi görür ve severdi.
Bunlar da Uluırmak'ın tayfasıydı işte. İşleri güçleri birbirlerini sevmek, koruyup, kollamaktı. Ve çok iyi yapıyorlardı bunu da...
Peki Güner ailesindeki gençlerin tayfadaki etkisi nasıl olacaktı???
İşte bu merak konusu!
Yeni hikaye olduğundan dolayı lütfen yorum ve votelerle desteğinizi gösterin.
Şimdiden vote verip yorum atan herkese teşekkür ediyorum.701 kelime
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ULUIRMAK MAHALLESİ (Mahalle Serisi 1)
Teen FictionBir BİRİCİK vardı REİS'e yandı... İkisinin ve nicesinin yaşadığı aşkın mahallesiydi ULUIRMAK MAHALLESİ ----------------------------------------- "Tişört güzelmiş." Kendisine laf atan ve sesini ilk defa duyduğu Mirza'ya göz devirdi. "Elbise bu." "Öy...