Hayır, hayır olamaz. Artık bilgisayarım ele geçirilmiş durumda. Mikrodalganın düğmesine basıyorum. USB belleğimdeki .bat dosyasının yedeğini siliyorum ve modemimi fişten çekip parçalara ayırıyorum, yok ediyorum. İnternet bağlantımı tamamen kesmeliyim, konumumu bulmamalılar.
Bilgisayarımı söküyorum ve kasanın kapağını açıp anakart güç bağlantısını çıkarıyorum ve anakartı kasamdan çıkarıyorum işlemcimi, Kuzey Köprüsü ve Güney Köprüsü matkapla deliyorum ve parçalara ayırıyorum. Ram bellekleri aynı şekilde matlakpla delip parçalıyorum. Harddiskime su döküyorum, parçalara ayırıyorum tampon belleği, okuma yazma kafalarını ve diski kırıp, parçalıyorum.Ekran kartımın belleğini kırıp çıkarıyorum ve onuda parçalıyorum.
Wifi ye bağlı bulunan telefonumu kapatıyorum ve onuda parçalarına ayırıyorum. Hafıza bölmelerini deliyorum ve kırıyorum. Bütün kırdığım ve imha ettiğim parçaları alıp telefonumdan çıkarttığım SIMKART ile herşeyi mikrodalganın içine atıyorum ve yanıp kül olana kadar bekliyorum.
Yanan parçaları 5 tane poşete sarıp dışarı çıkıyorum hızlıca evden uzaktaki bir restorantın yanındaki çöp kutusuna atıyorum ve çöpü aleve veriyorum. Erişimiş poşetin tüm parçaları kapladığını görene kadar bekliyorum ve koşarak hızlıca eve dönüyorum.
Eve giriyorum ve kapıları ve pencereleri kilitliyorum. Kapının arkasına buzdolabını itiyorum. Elektrik tesisatını kesip kopartıyorum. Bütün teknolojik aletlerin aktifliğini sonlandırıyorum. Evdeki herşeyin yerini değiştirip başka bir ev yaratıyorum.
Saat 00:00 olduğunda yatak odama gelmiş durumdaydım. Evdeki tüm kapıları kilitledim, aynı şekilde bulunduğum odanın kapısını da kapatıp kilitliyorum. Kapının önüne yatak odamda bulunan eski çamaşır makinesini çekiyorum ve yatağıma geçip uyuyorum.
1 SAAT SONRA.
Bir tıkırtı ile uyanıyorum, bir süre kıpırdamadan kalıyorum. Evde birisinin yürüdüğünü anladıktan sonra telaşa kapılıyor ve sonra kendi içimde savaş vermeye başlıyorum. O sırada bütün kapıların yavaş yavaş açılış sesleri geliyor. Zorlanmadan kapıları açılıyorlar, bir tür maymuncuk kullandıklarını düşünmeye başlıyorum.
Telaşımı giderdikten sonra yatağımdan yavaşça kalkıyorum, ancak gıcırdayan yay sesleri etrafa saçılıyor. Duymadıklarını dilerken pencereyi açıyorum ve oradan gitmişim süsü vermeye çalışıyorum. Sonra sessizce yatağımın altına girmeye çalışırken benim kapımda açılıyor. Yatağın altına girdiğim anda çamaşır makinesi kapı ile ittirilmeye başlıyor, ve kısa süre sonra içeri giren bir çift ayak görüyorum.
Sessizce adımlarını izlerken, nefes alışım hızlanmış ve kalbim hızlı bir şekilde çarpmaya başlamıştı. Nefesimi kontrol altında tutmaya çalışırken adamın pencere tarafında olduğunu görüyorum, benim oradan kaçmış olabileceğimi düşündüğünü umut ediyorum. Ancak ayaklar pencereden uzaklaşıyor ve dolapları kontrol ettiğini anladım. Dolabımın gıcırdayan kapaklarının açılma seslerini duyuyorum, her kimse dolaplarımı kontrol ediyordu. Bende canını kurtarmak için birsinin 3. kattan atlayacağına inanmazdım.
Neredeyse bütün odayı dolaşıyor ve en son yatağın yorganını açıyor, ama orada yoktum. Çamaşır makinesinin oraya gitmiş iken gitme kararı aldığını düşünerek burnumdan derin bir nefes alıyorum. Ancak adımlar duruyor, ayakların burunları yatağıma doğru dönüyor. Bir süre bekledikten sonra buraya doğru yürüyor.
Ayakları tam karşımdaydı, istesem tutabilirdim. Bana çok yakındı dibime kadar gelmişti, peki ama orada neden bekliyordu ?
Bir süre sonra ayaklar hareket etti, ve odadan çıktı. Dış kapının kapanma sesi geldi, ancak bunun bir tuzak olabileceğini düşündüm ve bir süre öyle kaldım. Bu bir tuzakmıydı bilmiyorum ama bir süre sonra geri geldi pecereyi kapatıp çiviledi ve içeri bir cisim atıp kapıyı kapattı.
Fısssss sesini duyduğumda ne olduğunu anladım, burnumu tişörtüm ile kapadım. Hemen kapıya koştum ama açılmıyordu, çok zorladım ama hayır açılmıyordu. Pencereyi zorladım ancak hiçbir şekilde açmam mümkün değildi. Pencereyi kırmaya karar verdim ve komidinin üstündeki vazoyu alıp cama vuracakken gücüm tükeniyor, gözlerim bulanıklaşıyor. Bilincimi kaybedip yere düşüyorum ve gözlerim kapanıyor.
Uyandığımda sesimin yankı yaptığı bir odadaydım. Etraf karanlıktı, hiçbir şey yoktu. Tamamen boş bir odadaydım. Ayağa kalkmaya çalışlınca bacaklarımın, ayaklarımın, kollarımın ve ellerimin bağlı olduğunu fark ediyorum. Bağırıyorum ancak hiçbir şey yoktu, ses duvarlardan yansıyarak bana geri dönüyordu. Bacaklarımla kendimi iterek duvara sırtımı dayıyorum ve beklemeye başlıyorum.
Bir süre sonra yaslandığım duvarın arkasından bir kapı açılma sesi duyuluyor. Ancak etraf zifiri karanlık olduğu için hiçbir şey göremiyordum. Sonra kulağıma bir kız sesi geliyor ve ardından kalın bir erkek sesi. Aralarında geçen diyalogdan sonra kız çığlık çığlığa öldürülmeye görütürülüyor.
Aralarında geçen diyalogdan, benim gibi bazı kişilere bu .bat dosyasının atıldığını öğreniyorum. Ancak bu .bat dosyasını silmemekle iş bitmiyormuş, bizden o dili çözmemiz isteniyormuş.
Çözdüğümüz zaman onlarla iletişim kurabileceğimiz bir yol keşfedecekmişiz. Ancak uzun zamandır bunu yapamadım ve dosya ile ilgilenmedim.
Anladığım kadarı ile bu X#+ dilini gören ve çözen kişileri aralarına alıyorlar. Çünki o kadar zor bir dil ki bunu sadece o .bat dosyasına bakarak çözebilen bir yazılımcı hem çok zeki, hemde herşeyi yapabilecek niteliğe sahip demektir.
Çözemeyenleri ise dili gördükleri ve aralarına da katılamayacakları için tehlike riski olmasın diye öldürüyorlar.
Yanımdaki kişi bir kızdı ve öldürülmek için alınıp götürüldü, bu durumda...
SIRA BENDEYDİ.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK SOKAK
Mystery / ThrillerBir Yazılımcının başına en kötü ne gelebilir ki? İşte bunu göreceğiz, sadece kendinizi satırlara bırakın ve kahvenizi yudumlayın. KARANLIK SOKAĞA HOŞGELDİN!