GENETİK PATOJEN

118 5 0
                                    

Sessizce doğrulurken tekrar ses geliyor, bana sesleniyor!

Aggh kim var orada! Kendini göster!

ses sağımdaki merdivenlerin yukarısından geliyordu, fenerimi yakarak tırmanmaya başladım. Merdivenlerin sonunda yaşlı bir adam vardı. Kan içindeydi, ve bana doğru bir silah tutuyordu.Hemen ellerimi kaldırarak 'Dur, ben düşman değilim' dedim. Adam silahını indirdi, etrafı inceledim. Çok güzel bir yerdi biraz dar ama tek geliş yönü bu merdivendi burada güzel saklanılırdı, incelerken düşünmeye devam ederken birden yaşlı adamdan bir ses geldi. 'Sana Bulaştı mı ?'ne demek istediğini sordum ve uzunca anlatmaya başladı...

"Bu katın altındaki genetik laboratuvarlar da bir tür genetik patojen geliştirdiler ve geliştirmeye devam ediyorlar.  Sadece hava yolu ve kan ile bulaşabilir, bulaştığı kişinin bağışıklık sistemini çökerterek hastalık kapmasını kolaylaştırır. Beden tamamen savunmasız kaldığında hücrelerini yok etmeye ve öldürmeye başlarlar ve bir yandan vücut yağını ve enerjisini tüketir. Çok geçmeden zayıflar ve acı hissetmeye başlar, 2 hafta sonra ise ölü ve yok olan hücrelerin sayısı yükseldiğinde bedeninde kendiliğinden yaralar oluşmaya ve asla kapanmayan ve pıhtılaşmayan bir kan akmaya ve seni öldürmeye başlar. Beden zayıflamaya ve kemiklerin ortaya çıkmaya başlar, ve kanının son damlasını akıtıp iskeletin kalıncaya dek hücrelerini öldürüp seni yok etmeye devam eder. Bazen ise sana uyum sağlar ve genetiğinle oynayarak beynini ele geçirip seni mutasyona uğratır, 15 yıldır buradayım. Hastalığa 4 mutasyon geçirerek yaratığa dönüşen kişiden bir tanesi ile göz göze geldiğimde kaçarken yüzüne sıktığım kurşundan suratıma fışkıran kan ile bulaştı. 2 haftadır burada yatarak ölümüm bekliyorum, bu büyük yerden kaçmak imkansız. Kurtulmanın tek yolu ya hastalığa yakalanmak yada yaratıklardan birisinin seni öldürüp yemesi."

İrkiliyorum, adama bir süre baktıktan sonra aşağı inip onu orada bırakıyorum, diğer merdivenlerden yukarı çıkarken bir kükreme sesi ve adamın çığlıkları ile sarsılıyorum, koşarak geri dönüyorum. Adam orada değildi, sadece kan vardı ve geriye kalan kendi eşyaları. Silahını alıyorum ve köşeye bırakılmış çantasınıda alıyorum. Sonra aşağı inerek kendi eşyalarımı alıp diğer merdivenlerden çıkıyorum ve adamın olduğu yerin aynısı olan sadece merdivenle ulaşılabilir olan bir bölme karşıma çıkıyor, tek farkı üstte duran daha ince havalandırma borusuna çıkan kapak.

Eşyalarımı yerleştiriyorum ve adamın silahının mermilerine bakıyorum, 5 tane vardı. Çantasını kontrol ettiğimde biraz daha yiyecek ve bir ekstra şarjör çıkıyor, üstelik ağzına kadar mermi ile dolu. Biraz daha kurcaladığımda bir dolu mermilik buluyorum. Her şeyi toparlayarak orada bırakıyorum. Yanıma aldığım fener ve tablet ile aşağı iniyorum.

Geldiğim yerden ilerlemeye başlıyorum, buraya girdiğim mutfağa çıkan yere geldiğimde tableti elime alarak planlara bakıyorum. Mutfağın hemen karşısının santral olduğunu görüyorum. Sessizce etrafa baktıktan sonra mutfağa dalıyorum, her şeyi diğer çantaya doldurarak yanıma aldığım boş çantaya yiyecek ve su depoluyorum. Üstte duran sağlık dolabından birkaç şey aldıktan sonra sağlık çantasını da alarak sessizce kapıya yaklaşıyorum. Kafamı dışarı uzatıp bakıyorum ve önümdeki kapıya yaklaşıyorum.

Biraz dinledikten sonra sessizce kapıyı açıyorum, içeride kim yok. Hızlıca santral bilgisayarına geçiyorum ve yanındaki çekmeceyi kurcalıyorum. Bir tablet ile bilgisayar bağlantı kablosu, 2 adet daha pil, bir sıcak silikon tabancası, 4 adet de silikon buluyorum. Onları çantama attıktan sonra bağlantı kablosunu tablet ile bilgisayarı bağlamak için kullanıyorum.

Bilgisayarda şifre varmış ama şansıma açıktı. Hemen şifresini öğrenip tabletime not alıyorum, ve işe koyuluyorum. Birçok bilgiyi ve bütün katların detaylı haritasını tabletime yüklüyorum, yaklaşık 2 saat sürüyor. Veritabanına tabletimi görünmez olarak bağlıyorum. Mahkum tarafından çalınan tablet olarak işaretlenmiş ve sinyal takibi listesinde olduğumu görürüyorum, normal şeklinde döndürerek gizliye alıyorum.

Hemen kapının arkasından ölüme götürülen bir başka ses ve psikopat aşçının sesini duyuyorum.

+ Bırakın beniiii,

- Hadi çabuk olun köpekler açlıktan ölecek.

Bir başkası daha ölüm için götürülüyor, adamın dediğine göre buradan kaçmak imkansız ama ben başaracağım! Her şeyi eski halinde bırakarak kapıya yaklaşıyorum ve etrafı kontrol ediyorum kapıyı yavaşça açtığımda bir nöbetçi ile göz göze geliyorum, o hamle yapmadan ben hamle yapıyorum ve bir tekme atıp yere düşürüyorum. Adam alarmı açıyor ve siren sesleri kulaklarımda yankılanmaya başlıyor, hızlıca mutfağa giriyorum ve kapıyı kapatarak arkasına bir sandalye koyuyorum. Havanladırmaya giriyorum ve arkamdaki havalandırma kapağını kapatmaya bile vaktimi ayırmıyorum. Hızlıca koşarak inime gidiyorum, koşarken yankılanan yak seslerimin arasında bir ses duyuyorum.

+ Kaçamazsın! seni yakalayacağız.

Hızlı bir şekilde koşuyorum ve oradaki eşyalarımı alarak üstteki küçük ancak emekleyerek gidebildiğim havalandırmaya geçiyorum kapağını kapatıyorum. Bir süre sonra iki adam buraya geliyor ve kapağa fener tutuyor, hemen kapağın yanında olan ben gözüme vuran ışığı çok net hissediyorum. Sonra ise bir adam telsizine şöyle fısıldıyor;

+ Bulamıyoruz ama buralarda olmalı, yaraktıklardan birine görünmeden geleceğiz, havalandırmaya hastalıklı hava salın. Biz geldikten sonra kapakları mühürleyin 2 gün kapalı kalsın. Mutlaka hastalık kapar, yoldayız.

Bunu duyunca adamlar gittikten sonra olduğum yerden çıkıyorum ve aldığım sağlık kitinin içine bir panzehir veya bulaşma engelleyen bir iğne arıyorum ancak sargı bezi, birkaç ilaç ve ağız maskesinden başka bir şey yoktu. Hemen eşyalarımı alıp ağız maskesini takarak hızlı ve sessizce mutfağın olduğu yere geliyorum. Tam geçecekken mühürleniyorlar ve hava gelmeye başlıyor nefesimi tutuyorum ve kapakları zorlamaya başlıyorum ancak işe yaramıyor tabletime indirdiğim veritabanı kontrolcüsü ile mutfak kapağını açmak için komut veriyorum ve 20 saniye sonra açılarak 2 saniye sonra kapanmaya ayarlandığını söylüyor.

Neredeyse ölecek gibiyim, nefes almamaya çalışıyorum. Nefesimi tutmakta zorluk çekiyorum gözlerimi sıkıca kapatıp dayanmaya çalışırken kapı açılıyor ve kendimi içeri, yere atıyorum. Hemen arkamdan kapak kapanıyor. Derin bir nefes alıyorum ve kendime gelmeye çalışıyorum.

Bir süre sonra kendime geliyorum ve bir köşeye çekilerek tabletimdeki güncel haritadan saklanabileceğim bir yer arıyorum. Bir süre sonra gözüme kullanıma kapatılmış olarak işaretlenmiş bir santral odası çarpıyor. Hemen koridorun sonunda ve 15 metre uzaklıkta. Kafamı dışarı çıkararak etrafı kolluyorum ve kimse olmadığından emin olunca koşarak kapını yanına gidiyorum.

Kapıda asma kilit olduğunu görüyorum ve kapıyı zorlasam bile açamıyorum. Hemen sırtımdan çantamı alarak içindeki alet çantasını karıştırıp en altta bulunan ingiliz anahtarı ile kırana kadar vuruyorum ve içeri giriyorum. Asma kilidi yerine takarak kapıyı tekrar kapatıp hiç açılmamış süsü veriyorum.

İçerisi çok karanlıktı, fenerimi açtım ve etrafa baktım bir santral bilgisayarı, karşısında duran bir sandalye ve yerde duran eskimiş bir döşekten başka bir şey yoktu. Buradan çıkmak için kapıyı kullanmayacaktım, yakalanma riskim yüksek. Hemen üstte duran mühürlü havalandırma girişi gözüme çarpıyor. Tabletten baktığımda hemen yandaki sunucuların olduğu odaya giden bir kapağı bulunduğunu görüyorum, potojenli hava geçtikten sonra çıkmak için buradan yararlanacağım.

Ancak daha 2 gün buradayım, her şeyimi toparlayarak bir kenara koyuyorum. Tabletimi elime alıyorum ve buranın ışıklandırma sistemini aktif hale getiriyorum. İçeriyi ışık kaplıyor akşama kadar bekliyorum. Akşam olduğunda ise döşeğe uzanıyorum ve uyumaya çalışıyorum. İki dakika uyumak için çabalamadan sonra kapı arkasından bir ses geliyor.

BELKİ ESKİ SANTRAL ODASINDA VARDIR, BİR KONTROL EDEYİM!


KARANLIK SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin