♦ "Bazen yaptığımız yanlışları düzeltmeye çalışmamız, daha çok yanlış yapmamıza neden olabilir. Dikkatli olmalıyız!" ♦
CHARLİE
Suratlarına baktığımda gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Hiçbirinin bir şeylerden haberi olmaması, hoşuma gidiyordu. Yolun başında olmak nasıl bir his acaba? Ah! Kimin umurunda ki bu? Bella'ya baktığımda her yeri kirlenmiş, siyahlar içinde, ağlamaktan gözleri şişmiş, elleri kızarık ve saçları dağınıktı. Amy'e baktığımda ayağa kalkmış, kaşları çatık bana doğru geliyordu. Sorduğu soru üzerine tutmaya çalıştığım kahkahamı patlamış şekilde buldum.
-Ne diyorsun sen ya?
Ha? Biraz eğlenmek hepimizin hakkı. Ama şu an ne yeri, ne de zamanıydı. Isabella'ya bakmak için yanına gittiğimde omuzumdan tutup beni bir kenara itti. Kendini bir bok sanan fa***miz geri döndü. Hmm, nasıl sevindim(!) anlatamam. Yüzüme karşı türükükcesine bağırmıştı. İşte en büyük hatanı beni kızdırmakla yapıyorsun Amy.
-Ona, sakın ama sakın DOKUNMA!
Ne bu şimdi? Bir de kızın üstüne "Lütfen rahatsız etmeyiniz!" yazan bir yazı asıp uyutsaydınız. Hala gözlerinden ateş çıkarırmışcasına bana bakıyordu. Bella'ya baktığımda ağlamamak için zar zor gözyaşlarını tutuyormuş gibi bir hali vardı. Bu, çok... Acınasıydı. Kendini bir şey sanan fa****ye dönüp açık kalan ağzını doldurmakla en büyük eğlenceyi şimdi başlatmıştım. Ya da kötü bir işe kalkışmıştım.
-Tatlım, olmayan beynini zorlama. İlkyardım biliyorum ve Bella'ya burada kimse yardım etmeyecek. Onların kim olduğunu bilmiyorsun. Bize, pardon size neler yapacağını da. Ben bu işten kurtulsam da sizin şansınızın olacağını pek sanmıyorum.
Sinirlerim bir kat daha artmıştı. Amy soran gözlerle bana bakıyordu. Ah, doğru ya. Bunlar hiçbir şey bilmiyordu. Suratıma yine bağırınca refleks olarak ben de ona bağırmak zorunda kalmıştım. İnsanların canını acıtmak her ne kadar hoşuma gitse de boş yere can acıtmayı sevmem. Her şeyin bir nedeni olduğunu unutmamalıyız.
-Ne demek istiyorsun? Bunların hepsi senin başının altından mı kalktı? Biz senin yüzünden mi buradayız? Lanet olsun! Bu kızın ne kadar canının yandığını biliyor musun? Bilmiyorsun. Nereden bileceksin ki sen? Tescilli o****pu! Ne hakla?
-Bir şey bilmiyorsun, bir de gelmiş karşımda konuşuyorsun. Kimsin sen? Ha? Buradan ancak ben sizi kurtarabilirim. Ancak ben size yardımcı olabilirim ve siz o aptal beyninizi fazla zorlayarak çok vakit kaybetiriyorsunuz. Salakça davranmayın! Toparlanmanız lazım. Size bu gece her şeyi anlatacağım ama gerçekten toparlanmanız lazım. Bir an önce burayı terk etmeliyiz. Or****luğun sırası hiç mi hiç değil!
Elini havaya kaldırmıştı. Ne için mi? Bana tokat atmak için. Ondan önce davranıp elini yakaladım. Ters döndürdüm ve büktüm. Arkadan Bella'nın çığlığını duyunca ona döndüm ve sessiz olması için işaret ettim. Kafasıyla onayladı sadece. Bir köşeye çekildi ve sadece iç çekiş ve hıçkırık sesleri duyuldu. Lanet olsun! Bu kız ağlıyor muydu? Olamaz. Hiç çekemeyeceğim. Amy'ye döndüm ve o müthiş sözleri söylemeye koyuldum.
-Anahtar benim. Ve eğer anahtarınızı kaybederseniz, buradan sonsuza dek çıkamayacaksınız. Umarım şimdi anlamışsındır g*t kafa.
Elini serbest bıraktım ve Isabella'nın yanına gidip onunla konuşmaya başladım. Kendine gelmeliydi. O eski inek öğrenci olmalıydı. Korkusuz gibi görünmeli ve eskisi gibi güzel olmalıydı. Böyle olmalıydı, çünkü onun hakkında sadece bu kadarını biliyordum. Eğilip onunla aynı hizaya geldim ve omzuna elimi koydum. Kafasını kaldırıp bana baktığında ona nedense umut dolu sözler söyledim. Charlie, ben, ve umut dolu sözler. Bu çok berbattı. Ama egomu yükseltecek sözleri biliyordum. Şüpheliler listesinde o şerefsiz adama da yer vermiştim. Keşke şimdi elimde olsa. En azından düşünmek için fazla zamanımız varken bunu boşa kullanmamalıydık.
![](https://img.wattpad.com/cover/10356309-288-k325434.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zor Görev ♥ [KISA SÜRELİĞİNE ASKIDA]
JugendliteraturÜç genç kız, Onları bekleyen zor bir görev. Ve tek bir seçim... Aşk mı? Ölüm mü? Onlar bu zor görevi başarabilecekler mi? Peki siz olsanız hangisini seçerdiniz? Üç genç kızın başına gelenleri anlatan ve ilk hikaye olan zor görev sürprizlerle sizler...