8. Bölüm

70 6 1
                                    

"Sueda! Beyza! Neredesiniz?!?!"

Ne kadar süredir bu karanlık ormanda geziyorum bilmiyorum. Her yer birbirine benziyordu. Salak kafam, Doruk beni bırakırken yola bakmayı hiç akıl edememiştim. Açlık mı? Onu çoktan unutmuştum zaten.

Doruk ben seni bir bulayım. Nasıl unutursun beni orada ya? Normalde karanlıktan korkmam. Ormanı da severim. Ama kaç dakikadır şizofren gibi kendi kendime konuşunca insan elinde olmayıp korkuyor. Biri beni bulsa. Sadece biri yeter.

SUEDA

Oyun biteli 1 saate yakın olmuştu. Bizim takım kaybetmişti. Hepimiz toplandığımızda Mina'nın olmadığını fark ettik. Tabi takımına filan sorduk. Doruk'da yoktu. Başta birlikte olduklarını düşündüm ama Doruk gelip kendi dahiyane fikrini, Mina'nın onu orada beklemesi gerektiğini ama onu bulamadığını söyleyince iyice korkmaya başlamıştım. Şimdi ise ben ve Doruk ormanda Mina'yı arıyorduk. Baran ve Beyza'da tabii. Baran pek gönüllü olmamıştı da, Beyza zor ikna etti. Odun.

"Nasıl bir geri zekalısın da kızı tek başına bırakıyorsun?" diye sonunda patladım.

"Ben sadece elenmemesi için yaptım."

"Harika. Elenmedi ama kayboldu. Umarım mutlusundur."

"Özür dilerim." dedi sadece. Hah!

Yarım saat daha yürüdükten sonra uzaktan gelen bir ses duydum. Şarkı söyleyen bir ses. Sesi duyunca hemen sesin geldiği yere doğru koştum. Doruk'da arkamdan koştu tabii.

"Mina!!"

"Sueda?"

Ah evet. Sonunda Mina'yı bulmuştuk. Sese yaklaştığımızda yere çömelmiş, yerdeki yapraklarla oynayan Mina'yı görmüştük. Yüzündeki korku bizi görünce mutluluğa dönüşmüştü.

"Bir an burada öleceğimi sanmıştım." dedi. Gülümseyip ona sarıldım.

"Saat kaç?" diye sordu.

"9'a yaklaşıyor." diye cevap verdi Doruk. Mina sanki onu daha yeni görmüş gibi şaşırdı.

"Cidden, beni unuttun değil mi?" diye sordu.

"Hayır! Oyun biter bitmez yanına geldim ama yoktun. Oyunda geç bitti tabii."

"Tamam." deyip yorgun bir halde yürümeye başladı Mina.

MİNA

Kamp alanına gelince ayı gibi yemiştim. Açtım. Sueda'da yanında getirdiği şeylerden atıştırıyordu. Ah evet, Sueda ile Baran aynı takımdaydı. Ne olmuştu acaba? Tabağımı toplayıp çadıra girdim. Sueda yatmış telefonunda bir şeylere bakıyordu.

"Sueda."

"He?"

"Baran'la bir şeyler oldu mu?" deyip pis pis sırıttım.

"He evet. Bana 'Çabuk ölme' dedi. Yine çok romantik off." deyip güldü.

"Beyza nerede?" diye sordum. 

"Bilmiyorum. Ben gidiyorum deyip gitti."

BEYZA

Çadırdan kaçıp Aras'ın yanına gitmiştim. Kamp alanının yakınlarında gölet gibi bir yerde 10 dakikadır oturuyorduk. Tek yaptığımız oturmaktı. Konuşmayı ben mi başlatmalıydım?

"Üşüyor musun?" diye sordu sonunda.

"Hayır." dedim. Aslında üşüyordum. Yanımda hiç kalın bir şey getirmemiştim. 

5 dakika daha sessizlik oluştu. Cidden nasıl çıkıyorduk biz?

"Şey kamptan sonra eğer boş vaktin varsa bir yerlere gidelim mi?" Tabii ki boş vaktim var. Boş gezenin boş kalfasıyım ben.

"Nere mesela?" diye sordum.

"Sinema olabilir." dedi. 

"Peki." diye cevap verebildim. Ah atladığım bir nokta var. Her söylediğim kelimede sırıtıyordum. Aptal gibi gözüktüğümü biliyorum ama elimde değil.

Biraz sonra kalktık. Aras üşüdüğümü düşünüp kamp alanına geri gitmemiz gerektiğini söyledi. Filmlerdeki gibi bana ceketini vermediği için üzülmeli miydim yoksa beni düşünüp geri döndüğümüz için sevinmeli miydim?

***

MİNA

Kalkar kalkmaz telefonumu alıp saatte baktım. 7.43. Niye bu saatte kalkmıştım ki?Uykucu biriyimdir aslında. Diş fırçamı ve yüz yıkama jelimi alıp dışarı çıktım. Hava cidden soğuktu. Yarı uyur şekilde dişimi fırçalamaya başladım. Biraz sonra arkadan ses gelince pozisyonumu değiştirmeden kafamı çevirdim. Bu halimle beni görmesini istemeyeceğim ilk kişi karşımda duruyordu. Kıkırdayarak;

"Günaydın." dedi Doruk. 

Ağzımdaki diş macunu ile ne kadar etkili olduğunu bilmiyorum ama bende "Günaydın." diye karşılık verdim. Yeni uyanmışa benzemiyordu. Yüzünden terler akıyordu ve üstü tamamen ıslanmıştı. Koşu yapmış gibiydi.

Onu izlemeyi bırakıp yüzümü yıkamak için saçımı topladım. Tam yüzüme suyu vuracakken sırtımda bir el hissettim. Arkamı döndüğümde Baran'ı ve aşırı karışık saçlarını gördüm. Doruk'un aksine o yeni uyanmış gibiydi.

"Pardon genç hanım. Siz yenisiniz galiba. Bu güzelliği daha önce görmemiştim." dedi. 'Ne saçmalıyorsun?' bakışlarımı ona yönelttim.

"Mina sen misin? Vaay tanıyamadım. Saçlarını toplayınca yüzün ortaya çıkmış." dedi. Şaşkınlıkla ona baktım. Kızardığımı hissedebiliyordum. 

"Mina cidden güzel değil mi Doruk?" diye Doruk'a sordu. İyice kızarmıştım. Doruk bana döndü ve 10 saniye boyunca bana baktı. Bir saniye, gittikçe kızarıyordu. Niye ki? Yanlış bir şey yapmamıştım değil mi? Birden yüzünü diğer tarafa çevirdi ve çok çok çok çok kısık sesle;

"Sanırım." dedi. Deyip demediğinden bile emin değilim aslında. Sonra da saçlarını karıştırarak arkasına dönüp gitti. 

***

Çadıra girdiğimde manzara görülmeye değerdi. Beyza bacağını Sueda'nın üstüne atmış, Sueda'da elini Beyza'nın yanağına koymuştu. Resimlerini çekmek için telefonumu açarken telefonun çıkardığı sesten dolayı uyandılar. Bende oflayarak telefonu geri koydum.

"Günaydın çifte kumrular." diye seslendim. 

"Hadi uyanın 1 saatte yola çıkacağız!" diye dışarıdan bir ses geldi. Biz dün akşamdan kızlarla bavulları topladığımız için tek yapmamız gereken giyinmekti. Kamp alanında 3 gün kalmıştık. 

BARAN

Serviste yine Beyza ile oturmuştuk. Her ne kadar soğuk davransam da çok seviyordum onu. Sadece ikimiz kalmıştık.

2 yıl önce annem ve babam biz okuldayken kendi yatları ile denize açılmışlardı. Eve geldiğimizde saat akşam 12'ye kadar onları bekledik. Aslında gezmek için her zaman bir şeyler yaptıklarını bildiğimiz için pek endişelenmemiştik ama haberlerde bizim yatı görünce soluğu karakolda almıştık. Nereye gitsek bizi başka yere yönlendirmişlerdi. Sabahı zor çıkarmıştık ki anne ve babamızın cesedini görünce iyice yerle bir olmuştuk. Dedemiz bize bakıyordu başlarda. Ona taşınmıştık ama açıkçası Beyza'da bende kendimizi o evde 'fazlalık' olarak görüyorduk. Bize kalan parayla yeni ev almıştık. Yeni eve taşınınca dedemizi de yılda bir görmeye başladık. Kendisi fazla 'dolu' bir insandı ki torunları onu pek ilgilendirmiyordu. 

"İster misin?" diye seslendi elindeki Pringles'ı göstererek Beyza.

"İstemiyorum." anlamında elimi salladım. Sonra sivilcesi çıkınca bana kızıyordu akıllı kız kardeşim.

***

MİNA

Evim evim güzel evim. Sonunda eve dönmüştüm. Yatağıma uzanıp esnedim. Yatağımı, yastığımı, yorganımı özlemiştim. Otelde normalde 4 gün kalmalıydık. Ama okulumuzun geleneksel "Spor Festivali" yakında olduğu için, hafta sonu çalışmamız gerektiğini söylemiş müdür. Hayır niye gezinin ortasında bunu söylersin ki? Sonuç olarak bugün, yani cuma akşamı eve dönmüştük. Gezim güzel geçmişti. Eğlenceliydi.

Her şey güzeldi ve öyle kalacaktı.

Sana UlaşmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin