Jimin
Eve geldiğim an soru yağmuruna tutulmuş, hastaneye gitmekten dört kez vazgeçirtebilmiştim halamı. O da haklıydı, bugüne kadar daha bir kez dayak yememiş,tartışma dahi yaşamamıştım. Şimdi ise eli yüzü mosmor bir şekilde halamın karşısında oturmuş; pansumanın bitmesini bekliyordum. Jihyun salonun girişinde belirdiğinde anında gözleri dolmuş ve koşarak yanıma gelmişti. Onlarca kez iyi olup olmadığımı sormuş, geçiştirdiğimi geç fark etse de susmuştu. Ev konusunu açmayı çok istiyordum fakat nasıl bir tepki alacağım hakkında tahmin yürütemiyordum. Akşam olmuştu ve boş boş tavanı izlemekten başka bir şey yapmıyordum. Halam yataktan çıkmama izin vermiyordu ki.Olanları düşündüm... Nasıl bir boka batmıştım ki? Tehdit nedir bilmeyen ben kardeşim ile tehdit edilmiştim. Taehyung denilen adamdan ölesiye korkuyordum. Sonuçta adam öldürmüştü öncesinde, ya dediklerini yaparsa? Öte yandan Jungkook denilen başkanım,yardımcısı olmama rağmen ondan uzak durmam gerekiyordu ve bu... Çok saçmaydı.
Paraya ihtiyacım vardı. Ve ben nereden bulacağım hakkında zerre bir fikre sahip değildim. İşe gitmek istemiyordum. Hatta bugünkü olayı tekrardan yaşama korkusu bile bana oradan uzak durmam gerektiğini vurguluyordu. Gitmediğim hergün, her ne kadar izinli de olsam; maaşımdan kesiliyordu ve bunu yapamazdım. Yarın, ne olursa olsun işe gitmeliydim ve bir düzen kurmalıydım.
Yavaşça yerimden kalkıp Jihyun'un odasına gittim. Tepki yoktu ve arkası dönüktü. Müzik dinliyordu anlaşılan.İçimden geçirdim o sözleri. "Eğer birine, hele ki Jungkook'a söylersen kardeşinin canını yakarım. Ona göre."
Sertçe yutkundum. Bana istediği her şeyi yapabilirdi ama meleğime asla zarar veremezdi. Masum ve hiçbir şeyden haberi olmayan meleğime...Arkasından kollarımı boynuna doladım ve çenesine küçük bir öpücük bıraktım. O hala eski Jihyun'du. Abisine her daim arka olan Jihyun'du. Değişen şeyler ise yıllar ile büyüyen yaşı ve kaybettiğimiz iki melekti.
Ağladığımı farkettiğimde burnumu çekmiş ve ona sarılmıştım. Ben de böyle bir sulu gözdüm işte...Sabah her şeyi göze alarak şirkete giriş yapmıştım. Tuhaf bakışları görmezden gelerek odama gitmiş ve tüm gece düşünmekten başka bir şey yapmadığımdan olsa gerek, uyuklamaya başlamıştım.
Kapının pat diye açılması ile Eunha diye geçirmiş ve başımı masadan kaldırmamıştım. Saçlarımı sertçe kavrayan eller ile inlemiş ve ateş saçan gözlerle buluşturmuştum gözlerimi.
"Yürek mi yuttun lan sen!? Ben sana demedim mi Jungkook'a söylemek YOK diye! "Güçlü kolları ile duvara savrulmuş bedenim ayakta dahi zor duruyordu. "B-Ben hiçbir şey söylemedim efendim."Histerik kahkahası odayı doldurduğunda olduğum yere sinmiştim. "Demek sen söylemedin... Oradan bakınca kandırabileceğin bir aptal gibi mi duruyorum? "Dibime kadar gelmiş ve elleri boynumu sarmıştı. Sanırım öldürecek diye beklerken bir elin daha boynumda yer edinmesi ile nefesim kesilmişti. "Ne yaptığını sanıyorsun Taehyung!? "Bay Jeon hızlı bir hareketle boyumdaki elleri indirmişti. Serbest kaldığım gibi öksürmeye başlamıştım. Bir yandan da konuşmaları(!) dinliyordum ."Onu da öldürmene izin veremem! Taehyung, neden bunu yapıyorsun? Tanrım, biz birlikte olamayız... Anlamıyor musun? " Taehyung Jungkook'un omuzlarına ellerini yerleştirirken sakin ama ürkütücü bir ses tonuyla konuşuyordu. "Biliyorum... Ama onların seninle olmasına izin vermem. Yok etmekte fayda var. "
"Kimsenin benimle olduğu yok, Taehyung...İlaçları kullanmayı reddettiğin için böyle halüsinasyonlar görüyorsun. "
"Bu ileride olmayacakları anlamına gelmez! Hem ben hasta falan değilim!" Parmaklarını bilmem kaçıncı kez bana savurduğunda tekrar tehditkar yanı ortaya çıkmıştı. "Sen...Bunların bedelini ödeyeceksin... "Ve ardından hışımla odayı terk etmişti.Ben umutsuz gözlerle patronuma bakarken o yaklaşmış ve parmaklarını boynumda gezindirmişti. "Özür dilerim... "Duyduklarımla şaşırmış yanımı belli etmemeye çalışarak başımla onayladım.
Birkaç saat içinde odam iptal edilmiş ve Bay Jeon'un ofisine taşınmıştım.Her ne kadar bir nebze rahatlamış olsam da, bu seferde rahat hareket edememe gibi bir sorun ortaya çıkmıştı. Bay Jeon odadan çıkmıyordu ve haliyle ben de bütün gün orada oturacak gibiydim. Yapacak bir şey kalmayınca onu incelemeye başlamıştım. Duyduğum kadarı ile sporla uğraşıyor ve az yiyordu. Haliyle beyaz gömleğinin altından karın kasları kendini az çok belli ediyordu. Geleceğimden daha parlak olan rugan ayakkabıları ve kaslı bacakları ile bütünleşmiş olan pantolonu ile oldukça çekiciydi. Saçları özenle geriye doğru taranmıştı. Yüzünde yer yer benler, sol elmacık kemiğinin üstünde ise bir çizgi vardı. Dudakları zaten yeterince kırmızı olmasına rağmen nemlendirici ile parlamış ve daha canlı gözükmüştü. Yüzü... Fazlasıyla güzeldi.
"Yüzümde bir şey mi var? "Transtan çıkmış ve dünyaya geri dönmüştü. "Huh? "
"O kadar dikkatli bakıyorsun ki, bir şey olup olmadığını merak ettim."Sırası değildi, kızarıp utanmanın sırası değildi ama yüzüm bana her zamanki gibi ihanet etmişti. Başımı eğerken fısıldama sayılacak kadar kısık sesle konuşuyordum. Gerçi odada sadece iki kişi olduğundan sesim her şekilde duyuluyordu. "H-Hayır efendim. B-Ben sadece, sadece... " 'Yüzünüz mükemmel olduğu için gözlerimi şenledirmek istemiştim.'
Demek istesem de "Dalmışım, özür dilerim."diyebilmiştim. Dişlerini göstererek gülümsemişti. Gülümsemek, ona çok yakışıyordu. "Öyle olsun. Daha iyi misin? Bu sabah tuvaletteki kamera kayıtlarına baktım. Onun adına, çok özür dilerim. Seni öyle tehdit etmesi, yapacağı anlamına gelmez. Ayrıca... "Ciddileşmiş ve ellerini birbirine kenetlemişti. "Paraya ihtiyacın varsa sakın çekinme ve iste."Başımla onaylamakla yetindim.
"Ailenden kimse çalışmıyor mu? "
"Ailem... Öldü efendim."Aklıma gelen kısa kesitlerle gözlerimi yumdum. "Trafik kazası falan mı peki?" O an sadece 'Baban yaptı' demek istedim.Ama diyemedim... "Hayır, öldürüldüler."Düşmesine izin vermeden göz yaşımı silip. Telefonumla uğraşmaya başladım. Görmek istemiyordum çünkü, onun acırcasına bakışlarını görmek istemiyordum...1- Sövmek serbest
2-Küfretmek serbest
3-İksi de aynı şey aq keli demek serbest
4-Onu da hayal gücünüze bırakıyorum.LsnsldnÖncelikle SA arkadaşlar. Son bölümü MÖ 83738'de attığımı farkedip, sınavların bitmesi ile
yazmaya tekrar başladım.
Beğeni, eleştiri isterim.
Sonunda konuya geçiyorum yehuuu kdndldndld
Yazım hataları varsa sorry, kontrol etmiyorum.
954 kelime eueueu lkfkfo
Bu arada, bu fici yazarken ayrıca farklı bir kitaba daha başlayayım diyorum.Konu çok ama shipi siz belirleseniz güzel olur. Yani b×g hariç her boku shipleyen biriyim (örn=direk, mikrofon, saka su, fondoten, nemlendirici)
Yani hayal gücünüze bırakayım fkdnkdndBu arada yan shipe daha var baş harfi Taegi dkdndk
Tabi yan shipi yazmış olmam değiştirmeyeceğim anlamına gelmez ldndkdndDaha çok bölüm atacağım ,daha daha hızlı...
Aklıma başka bir şey gelmiyor.
Yorum yapmayı ve (çok takılmıyorum ama olsundu kdndkd) oylamayı unutmayın.
Ha bir de, vampir, alfa, beta, omega... Sever misiniz? (Bu ficte değil,ikinci kitapta)
Emojimiz:
( ^)o(^ )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hurt / JIKOOK (Devam Edecek)
FanfictionVe siz Bay Jeon, acı çığlıklarımı duymanıza rağmen beni üvey kardeşinizin yanına göndermeye devam ettiniz.