Multi'de Afra'yı götürdükleri ev var. şimdiden okuyan arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. oy ve yorumlarınızı benden esirgemeyin. iyi okumalar.
Başıma giren ağrıyla inledim ve gözlerimi açtım. Ellerimi başıma koyup ovmaya başladım. Uzun zamandır girmiyordu bu ağrılar. Şimdi bi daha mı başlayacaktım aynı ilaçları kullanmaya.
"Off yaa" diyerek yatakta doğruldum ama gördüğüm şeylerle gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Bir dakika ya eşşek sakası mı yapıyorlar bana. Burası benim odam değil!!!
Bir hışımla yataktan kalktım. Odanın kapısına yöneldim ama kilitliydi. Kesin o salak çocuğun bu işte eli var. Anlamalıydım zaten dibime kadar girip eveleyip gevelemesinden. Kim neden getirsin ki daha doğrusu kaçırsın ki beni? 'Selim mi acaba?' diyen iç sesime ne olur bu sefer haksız ol dedim. Ama galiba yine haklıydı. Çünkü en son gördüğümde yani taşındığımız gün 'seni almadan gitmeyeceğim küçüğüm' demişti. Lan ben senin küçüğünü...
Her neyse. Eğer beni buraya Selim getirdiyse uyandığımı fark etmeden buradan çıkmalıyım. Odaya bir göz gezdirdim. Bir tane yatak vardı. Yatağın karşısında pencere, pencerenin hemen yanında da elbise dolabı diye tahmin ettiğim bir dolap vardı. Pencerenin diğer tarafında ise çalışma masası ve kitaplık vardı. Pencereye doğru yürüyüp perdeyi açtım. YUH!!!
Güneş doğmak üzere şu an. Ben dün evden çıkarken güneş daha batmamıştı bile. Annem çıldırmıştır benden haber alamayınca. Kadın haklıymış anneler hisseder lafında. Hissetmişti bana bir şey olacağını. Evden çıkarken o yüzden sıkı sıkı sarıldı. Keşke onu bırakıp çıkmasaydım evden. Ama şimdi sakin olmam ve buradan kurtulup anneme ve abilerime kavuşmam lazım.
Ev iki katlıydı galiba ve ben ikinci kattaydım. O yüzden pencereden atlamayı kafamdan eledim. Ayrıca öyle bir şey zaten yapamazdım çünkü pencerelerde demir parmaklıklar vardı. Bir yolunu bulup bu odadan çıkmalıydım. Arkamı dönüp odaya bir göz gezdirdim. Masanın üstündeki büyük içi boş kalemliği elime aldım. Sonra elbise dolabına gidip kapağını açtım. İçinde bir sürü erkek kıyafeti vardı. Ama dikkatimi çeken şey bu dolaptan gelen koku hoşuma gitmişti. Ayrıca Selimin kokusu değildi. Onun o sigara ve parfüm kokusuna hiç benzemiyordu. Daha çok sanki bir ormandaymış gibi hissettiriyordu. Böyle hem o ağaç kokusu hem de o temiz hava. 'her işi hallettin bir bu koku kaldı' diyen iç sesime bu sefer çok haklısın deyip dolaptan bir ceket aldım. Kaçacaktım ve kıyafetlerim inceydi. Ceketi hemen üzerime geçirdim. Diz kapağımın bir karış üstüne geliyordu. Kolları da çok uzun gelmişti. Bunları geçip elime kalemliği aldım ve bağırmaya başladım.
"Aaaaa gelme üstüme gelme. Gelme diyorum sana. İmdaaaat." Kapıya doğru yaklaşan ayak sesleriyle kapının arkasına geçtim ve hazır bir şekilde içeri girmesini bekledim. Önce kilit açıldı. Sonra yavaş yavaş içeri birisi girdi. Ama bu Selim değildi ki!
Yüzünü bana dönmesiyle elimdeki kalemlik sertçe yere düştü. Galiba porselenmiş hemen kırıldı. Tam bir adım atıp odadan çıkacakken sakarlığım tuttu ve kırılan bir parçanın üstüne bastım. İnlememek için dişlerimi sıktım. O bana bir adım yaklaşınca ben iki adım geri gittim. Ama salak kafam ayağıma batan cam parçasını unutmuştu ve o parça iyice ayağıma saplandı. Bu sefer kendime engel olamadım ve ufak bir çığlık attım. Hızlıca bana doğru yaklaştı o da. Aynı zamanda da bana kızıyordu.
"Ne yapıyosun kızım ya? Ayağına cam girmiş sen hala yürümeye çalışıyorsun. Sen bu sakarlıkla nasıl yaşayabiliyorsun anlayamıyorum."
Nasıl? Ne alaka? Neden ki?
Aklımda bu sorular dolanırken o beni yatağın üstüne oturtmuş ve daha yeni fark ettiğim odanın içindeki kapıdan içeri girmişti. Galiba banyoydu orası da. Ben neden fark etmedim ki orayı? Oradan çıkıp kapıyı kapatınca anladım ki oranın kapısıyla oda aynı duruyor. O yüzden fark edememişim. Ayağımı tutunca ellerini ittirip
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP YANIĞI
Teen Fictionİnsan hayatı boyunca çok fazla zorlukla baş eder ama gün gelir kendi çıkardığı zorluklarla baş edemez hale gelir. Başlarda zoru zorla yenebileceğini düşünürken başına gelenlerle işi daha da zorlaştırdığını anladı. Onun hayatı annesi, abileri ve ark...