Şu an içinde neler yaşıyor bilmiyorum. Onu bu kadar üzen şey ne olabilir? Bunun altından yine Kerim mi çıkacak? Hala o şerefsize mi aşık? Sormak istediğim sorular var ona ama şu an onunla beraber susacağım...
...
Hava kararmıştı. Saat sekizi geçmişti. Ela'dan hala ses yok. Ağlamaktan helal olmuş bir vaziyette... Belki de içinde kendini teselli ediyordur. Durumu bilmediğim için ona bir şey diyemiyor acısına ortak olamıyordum. Kolumu sırtına koydum,destek olurcasına sıvazladım. Kafasını kaldırıp ağlamaktan şişmiş gözleriyle bana baktı. Bakışlarında acı vardı, bana tanıdık olan bir acı; çaresiz ama bir o kadar da öfkeli...
Çocukluğumda sinirlenip ağladığımda, babamı özlediğimde aynada gördüğüm gözlerdi sanki Ela'nın şu anki gözleri...
Gözlerimin içine bakıyordu. Sonra kafasını omzuma yasladı. Öylece kaç saat durduk bilmiyorum.
Bir süre sonra kafamı eğip Ela'ya baktığımda uyumuştu. Merdivenlerden yukarısı gözüküyordu. Yukarıda bir yatak vardı. Büyük ihtimal orası Ela'nın yatağıydı. Onu uyandırmamaya çalışarak kucağıma aldım. Ahşap merdivenlerin gıcırtısını çıkarmamaya çalışarak onu yukarı çıkardım ve yatağına yatırdım. Üstüne örtecek bir şeyler aramaya başladım. Sadece bir tane çarşaf vardı. Çarşafı üzerine örttüm ama hava soğuktu. Dolaplara iyie baktım ama daha kalın bir şey bulamadım. Galiba buraya sadece yazın geliyorlardı. Üşümüşe benziyordu içerisi soğuktu. Üzerimdeki ceketi çıkarıp Ela'nın üzerine örttüm. Bende yatağın diğer tarafına uzandım ve onu izlemeye başladım. O bağırıp çağıran, asi ve güçlü kızdan eser kalmamıştı. Her zaman ne olursa olsun güçlü görünmeye çalışan kız yerini masum güçsüz küçük bir çocuğa bırakmıştı sanki...
Onu izlerken gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladı ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.
...
Uyandığımda güneş yeni doğuyordu. Ela'ya doğru döndüm. Ela ? Ela yoktu. Üzerime kendi ceketimi örtüp gitmişti. Aşağı indim hemen. Aşağıda yoktu. Aklıma kötü şeyler gelmeye başlamıştı. Kapıyı açıp dışarı baktım. Arabası hala buradaydı. Neredeydi bu kız ?
"Ela!!"diye bağırdım. Sahile doğru yürümeye başladım. Şükürler olsun ki oradaydı. Üzerindeki beyaz elbisesi rüzgarda uçuşuyordu. Kollarını önünde birleştirmiş, denize uzun uzun bakıyordu. Hemen yanına gittim.
"Ela , seni göremeyince çok korktum."dedim.
"Biraz hava almak istedim. Sen uyuduğun için uyandırmak istemedim. Ceketin için sağol."dedi
"Önemli değil dün çok üşümüştün."dedim.
"Yiğit özür dilerim benim yüzümden hasta olmanı istemem. Dünden beri benim yüzümden buradasın. Çok, çok teşekkür ederim.."dedi. Ona gülümsedim ve elimi beline koydum. Yanıma yaklaştı. Kafasını göğsüme yasladı. Öylece denizi izledik.
"Şu an merak ediyorsun dimi neden böyle olduğumu?..
Bir şey soracağım Yiğit, dışardan çok, çok mutlu bir aileye sahipmiş gibi görünüyorum dimi?.. Böyle mutlu ve hiç ayrılmayacak bir aile...Meriçliler'in mutlu yuvası..."dedi ve yalandan bir gülümseme aldı yüzünü..
"Biliyor musun, bende mutlu olduğumuzu sanıyordum. Herkes bizi dışardan nasıl görüyorsa bende öyle görüyordum...Tıpkı bir yabancı gibiymişim.."dedi ve o yeşil gözlerinden bir damla gözyaşı süzüldü. Sesi titreyerek devam etti.
"Ama öyle değilmiş Yiğit..."
"Babam tek benim babam değilmiş...Bir tek ben "baba" demiyormuşum meğer..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bi gün
RomansaBabasının intikamını alacağı o "Bİ GÜN"ü bekleyen bir çocuk kalbi ve yıllar sonra hedefine adım adım yaklaşan bir yiğit.." "Sevmediğin birine asla "seni seviyorum" deme.. İçinde olmayan duygulardan var'mış gibi söz etme.. Kimsenin hayatına kalbini...