18.bölüm "hasta"

203 11 0
                                    

Şaşırıp kalmıştım. Metin meriçliler karısını aldatmış. Üstelik çocuğu bile varmış. Kendi belasının içinde boğulacak zaten. Aslında ben bi şey yapmasamda olaylar birbirine girecekmiş. Ama bu zamana kadar bekledim bundan sonrada vazgeçmem.

Ela:

Babam bunu bize nasıl yapar? Bunca zaman nasıl saklar? Anneme nasıl söyleyeceğim ben? Ben şimdi ne yapacağım? Kafam çok karışık. Babamdan nefret ediyorum. Annem bu zamana kadar onu üzecek hiç bir şey yapmamışken bunu anneme nasıl yapar?

Şu an tek destekçim yiğit. Her şeyi bir tek o biliyor ve uzun bir süre tek o bilecek. Son cümlelerimi söylerken gözyaşlarıma engel olamadım. Yiğite sarıldım. Yiğit de benim kadar şaşırmıştı. Bir şey söyleyemedi ki zaten bu durumda söylenecek hiç bir söz yok.

Ona sımsıkı sarılırken "Şşşşş sakin ol bunların hepsi geçecek prenses" dedi saçlarıma ellerini götürürken.

" Şimdi ne olacak yiğit? Yani ailem ne olacak ? Annem..." Kelimeler boğazıma tıkandı adeta. Gözyaşlarım daha bir hızlı akmaya başladı. Yiğit yüzüme eğilip gözyaşlarımı sildi eliyle.

"Yiğit ben anneme bunu nasıl söylerim. Annem babamı çok seviyor. Buna dayanamaz, yıkılır.."

"Bilemiyorum Ela şu an seni bu durumdan kurtarmayı, gözyaşlarını dindirmeyi her şeyden çok istiyorum ama söyleyecek bi şey bulamıyorum ela.."dedi.

"Korkuyorum Yiğit. Hayatımın değişmesinden , her şeyin mahvolmasından korkuyorum. "Dedim. Yiğit eliyle sırtımı sıvazladı.

"Korkma.. Sana şimdi git ve her şeyi annene anlat diyemem. Zamana bırak her şeyi.. Sana söz veriyorum ben hep senin yanında olucağım. "Dedi. Gözlerinde huzur bulmaya çalışırcasına uzun uzun baktım Yiğit'e. Sonra tekrar kafamı omzuna yasladım.

"Ela hadi kalk dünden beri hiç birşey yemiyorsun. Dün sana gelmeden önce belki beraber kahvaltı yaparız diye bir şeyler almıştım. Onları yiyelim. "Dedi.

" yiğit sen ye benim canım istemiyor."dedim.

" Sen yemezsen bende yemem ve çok açım. Senin yüzünden açlıktan ölmemi istemessin dimi?" Dedi ve gülümsedi. Ellerindem tutup beni ayağa kaldırdı. Canım hiç istememesine rağmen dünden beri beni yanımda olduğu ve kahrımı çektiği için onunla dün aldıklarını mutfağa taşıdım. Beraber kahvaltı hazırladık. Masaya oturduk. Ekmeğine bal sürüp yemeye başladı. Bende peynirle falan oyalanmaya başladım. Bi ekmeğe daha bal sürdü ve "aç ağzını" dedi.

" yiğit ben yiyorum sen yemene bak. " dedim ama hala elindeki ekmeği ağzımın önünden çekmedi. Mecburen ısırdım biraz. Ama bana tüm ekmeği yedirene kadar direndi.

Yiğit'in gözleri bugün bir farklı bakıyordu. Böyle bir günde çökmüş sanki. Dakikada bir hapşıryor zaten. Üşüttü mü acaba benim yüzümden diye düşünmekten kendimi alamadım.

Kahvaltı yaptıktan sonra yiğit "Ela istersen artık bornovaya geri dönelim hem herkes merak etmiştir seni. "

"Beni kimse merak etmez sen git yiğit ben bi süre eve gitmeyi düşünmüyorum. Babamı görmek istemiyorum. "

"Ela saçmalama burda yiyecek hiç bir şey yok ve çok soğuk napıcaksın burada ? Kalk gidelim işte. "

" yiğit lütfen bi kerede beni dinle ya Sen git ben buradayım. Eve gitmek iste.. " cümlemi tamamlayamadan Yiğit önündeki masaya zar zor tutundu.

"Yiğit iyimisin?"dedim korkmuş bi şekilde.

" iyiyim tamam bir şeyim yok. "Hala başı dönüyordu. Bir de iyiyim diyor. Kolundan tuttum ağır vücüdunu taşımak oldukça zordu. Gözleri kapanıyordu yiğit ise her seferinde bana hiç bişeyinin olmadığını anlatmak ister gibi zorlukla açıyordu gözlerini.

"Yiğit, iyi değilsin ağırlığını bana ver hadi. Seni koltuğa taşıyayım. "Dedim. Yiğit bu sefer dinlemişti beni kendini bana bıraktı bende adım adım da olsa koltuğa taşıdım. Vücudu ateş gibi yanıyordu. Ne yapmam gerektiği konusunda hiç bir fikrim yoktu. Ama ben küçükken annem ateşim çıktığında ilaç falan verirdi yada ılık bir duş aldırırdı. Evimde ilaç adına hiç bir şey yoktu. Duş alabilirdi ama evimin içi çok soğuk olduğu için daha da üşütebilirdi.

Bir anda telaş olmuştum. Benim yüzümden hastaydı ve ben onu iyileştirecek hiç bir şey yapamıyordum. Yanımda halsiz bi şekilde yatıyordu. Kendimi fazlasıyla suçlu hissediyorum dün gece bana ceketini vermese belkide bu durumda olmazdı. Hasa olduğu için daha bi fazla üşüyordu ve hafif hafif titremeye başlamıştı. Ceketi yukarıda yatağımın üzerindeydi hemen koşup ceketini getirdim ve uzunlamasına üzerine örttüm. Ama hala üşüyordu yukarıya çıkıp gereksiz saçma sapan magazin dergilerimin hepsini toplayıp şömineye atıp yakmaya başladım. Bi süre sonra ısınmaya başlamıştık. Ama ısınmanın iyi bi fikir olmadığını anlamam geç olmadı çünkü yiğit'in ateşi hissedilir derecede artıyordu. Her şey benim yüzümdendi. Yiğit ben üşümeyeyim diye hasta olmuştu.

Bi günHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin