Alya'dan;
Çakır bir arkadaşıyla karşılaşmış konuşuyordu. Bende yanında ki taburede verilen çerezlerden ağzıma atıp Çakır'ı süzen kız topluluğuna sinirle bakıyordum.
Ulan insan biraz gözünü çeker be! Yediler çocuğu. Kalmadı çocuk. Ne kadar sinirli baksam da Çakır'a bakmaktan beni görmüyorlardı. Bir kız heyecanlanınca Çakır'a baktım. Kıza göz kırpmıştı. Göz kırpmıştı!
Kaşlarım hayretle kalktı. Bende rahatsız oluyor sanıyorum. Tabi ben salağım. Ne rahatsızlığı beyefendinin işine geliyor. Cebimde ki telefonun titremesiyle onlara bakmayı kesip telefonu elime aldım.
Meriç: Nasılsın?
Alya: İyiyim sağol. Sen?
Şu gürültülü ortamda Çakır'ın bakıştığı kızlara bakmaktansa Meriç ile mesajlaşırdım. Bir kaç dakika konuştuktan sonra tam cevap verecektim ki elimden telefonun çekilmesiyle öylece kaldım.
"Ne yapıyorsun sen telefonda? Şu piç gitmek bilmedi." Dedi ilerleyen, konuştuğu çocuğu göstererek. Ardından telefonumun ekranına baktı. Baktığı gibi dişlerini sıkarken telefonu cebine koydu. Şaşkınlıkla bakarken sinirle bana döndü.
"Benim yanımda bu piçle mi konuşuyorsun sen?"
"Sende yanındaki çocukla konuşuyordun. Canım sıkıldı napayım?"
"Düzgünce dur!"
Sinirle nefesimi dışarı verdim. Dua etsin bugün mutsuz. Yoksa o emir cümlesini ağzına tıkamayı bilirdim ben.
Önüme döndüm. Meyve suyundan bir yudum daha aldım. Sabahtan beri içim dışım meyve suyu olmuştu anasını satayım!
Çakırın gözlerini üzerimde hissediyordum. Bu yüzden gozlerimi ona çevirdim. İfadesiz bakıyordu ama yüzümü ezberlercesine turluyordu. Bende gözlerinin içine baktım. Ne kadar saklasa da gözlerinden kırgınlık belli oluyordu. Neden bu kadar üzgündü? Düşüncelerimi bir kız sesi böldü.
"Sonunda Çakır beyi görebildik."
Çakırla aynı anda omzumuzdan arkamıza döndük. Uzun bacaklı, esmer, baya güzel bir kızdı. Barda olan çoğu kız gibi açık giyinmişti.
Çakır yutkundu ve bana baktı. 'Kim bu?' der gibi tek kaşımı kaldırınca gözlerini kıza çevirdi. Kız, Çakır'ın boynuna kollarını dolayınca yumruklarımı sıktım. Ama bir şey demeyip Çakır'ın tepkisini izledim oda kollarını kızın beline sarınca bakışlarımı kaçırdım. Kalbimin sıkışmaması lazımdı. Ayrıldıklarında kız kolunu Çakır'ın omzundan sarkıttı. Şuan beni bile rahatsız edecek biçimde yakındılar. Kız beni fark etmemiş gibi Çakır'la konuşuyordu.
"Özlettin kendini. Karanlık bara gelmiyorsun ne zamandır."
Kızın yamuk yamuk konuşması bende bar taburesini ağzına vurma isteği uyanıyordu. Çakır'ı kesen diğer kızlarla saçlarını birbirine dolayıp gülle gibi denizede atabilirdim.
"Fazla takılmıyorum artık orda."
Çakır bir yandan içkisini yudumluyor bir yandan neredeyse kucağında olan kıza cevap veriyordu. Hah! Beni görmüyorlardı bile, mükemmel!
Biraz daha konuştuklarında ben barmenden istediğim içkiden bir yudum alıp almamak arasında gidip geliyordum. Çakır içki istediğimi bile fark etmemişti. Bir de bana ihtiyacı varmış. Ben pek öyle görmüyorum açıkçası. Bende sanmıştım ki...
Kendi kendime kahkaha atasım gelmişti. Harbiden ne sanmıştım? Çakır'ın bana karşı bir şey hissedebileceğini mi? Aptal oluyordum git gide.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ BAHÇESİ
ChickLit"Sen ateş bahçesisin." Diye fısıldadım kollarının arasında. "Ateş bahçesi mi?" Dedi şaşkınlıkla. "O ne?" "Sen." Dedim kollarının arasında daha da kaybolup. "Aynı ateş bahçesi gibisin. Dışarıdan o kadar güzelsin ki, insanın içine girip bütün güzellik...