Multi:Çakır Erdem"Oo yeni çiftimiz de buradaymış."
Birden Çakırın sesini duymakla kafamı kaldırdım. Tahmin ettiğim gibi Çakır ve çakma barbie sevgilisi kol kola bizim masaya ilerliyordu. Meriç sinirli sinirli ikisine bakıyordu. Sinirli ses tonuyla konuştu;
"Ne arıyorsunuz burda?"
Çakır alaycı tavrıyla cevap verdi. "Aa Meriç. Bizi gördüğüne sevinmedin mi?" Sonra bakışları beni buldu.
"Yoksa önemli kahvaltınızı böldüm mü?"
Yanındaki çakma barbie konuştu,
"Ah Çakır. Meriç'in bu kızla ne gibi önemli kahvaltısı olabilir. O kadar düşmemistir. Değil mi Meriç?" Dedi alaylı tonda Meriç'e dönerek.Sinirlerim tavan yapmıştı. Şu çakma barbie konuştukça daha da sinirleniyordum. Dayanamayarak konuştum,
"Hayırdır özürlü sevgililer? Midemizi bulandırmaya mı geldiniz bu görüntünüzle?" İğrenmiş bir ifadeyle.
"Sen kime özürlü diyorsun ya? Kendine bak, sen hala burada Meriç'le kahvaltı ediyorsun. Kuzenimle takılmaya utanmıyor musun?"
Şuan bu ortamda olmasaydık saçlarını çoktan masalara çarpardım ama zor tutuyorum kendimi. Meriç sessizliğini bozarak lafa girdi,
"Özge! Laflarına dikkat et kiminle takılıp takılmayacağım seni ilgilendirmez! Sevgilini de alıp gider misin lütfen?" Son sözünü Çakır'a bakıp sakince söylemişti.
Meriç bile Çakırdan çekiniyor muydu? Saçmalık. Sanki adam öldürmüş gibi davranıyorlardı. Gözlerinde fazla büyütmüşler.
"Olmadı ama Meriç. Bizi kovuyor musun sen? Yakıştıramadım sana. Sanki bizim sessiz umursamaz Meriç gitmişte başka biri gelmiş gibi." Dedi Çakır hafif alaylı tonda.
Sonra bakışları beni buldu sinirle beni süzdü. Sonra gözlerime baktı. Anlayamadığım bir şekilde bakıyordu. Gözlerinde anladığım tek duygu öfkeydi.
"Alya? Sen daha geleli 3 gün oluyor. Hayırdır bu samimiyet? Ben senin amacını anladım. Sen farklıyım tavırları yapıp kendine erkekleri aşık edeceksin. Farklı bir yöntemmiş. Meriç'te işe yarıyor galiba ha?" Dedi alayla.
O an sinirden kıpkırmızı olmuştum. Tırnaklarımı yumruk yaparak avcuma geçirdim.İma ettiği şey sinirlerimi bozmuştu. Cevabımı geciktirmeden verdim.
"Sen ne diyorsun lan! Ordan bakınca sürtük sevgiline mi benziyorum. Benim kimseyi aşık etme derdim yok! Bir daha bana böyle birşey ima edersen seni pişman ederim!Anladın mı!?" Dedim üstüne yürüyerek.
Meriç birden kolumdan tuttu ve Çakırdan uzaklaştırdı. Çakır dişlerini sıkarak Meriç'e ve tuttuğu koluma baktı. Bir küfür savurup sandalyeye tekme attı. Tekrar bana baktı ve hızla mekandan çıktı.
Sinirle Meriç'e dönüp "Gidelim mi?" Dedim mutsuz sesimle.
"Peki." Demekle yetindi. Ben hızla çantamı alıp arabaya doğru giderken o hesabı ödemeye gitti.
Arabayı açmıştı. Ben arabaya binerken aşırı öfkeliydim. Bir süre sonra Meriç geldi ve bana gülümsedi. Bende zorla gülmeye çalıştım.
"Alya. Çakırın dediklerine kafanı takmıyorsun değil mi?"
"Hayır... yani..." dedim kırık çıkan sesimle.
"Bak kafanı takma ona. O ara sıra boş zırvalar. Kimsenin mutlu olmasını istemiyor. Fazla bencil." Dedi rahatlatmak ister gibi.
Zorla gülümseyip, "Teşekkür ederim destek olduğun için şimdi okula gidelim."dedim ve Meriç gülümseyerek arabayı çalıştırdı.
1 hafta sonra.
Tenefüste Melisa ile birlikte çikolatalarımızı yiyorduk. Melisayı çok sevmiştim. Çok tatlı ve samimi bir kızdı. Sürekli yanımdaydı. Biraz fazla dedikodu yapıyordu ama yinede çok tatlıydı. O kahvaltıdan sonra Çakırla sürekli laf sokma içindeydik. Asla pes etmeden beni ezmeye çalışıyordu. Bir kaç kişi yanıma gelip Çakırdan uzak durmam gerektiğini aksi halde beni bu okula rezil edebileceğini söylüyorlardı. Tabi ki umrumda değil. Ne yaparsa yapsın. Mezun olduktan sonra kimsenin yüzünü görmeyecektim zaten rezil olmak umrumda değil. Düşüncelerimden bir sesle kurtuldum.
"Melisa bizim mavi hırçın ile konuşacağız. Sen bir uza."
Sesin sahibini hepimiz biliyoruz zaten. Söylediklerine gözlerimi devirdim. Sürekli bana mavi atarcan deyip duruyordu. Sinirlerimi bozuyor.
Melisa tam kalkıp gidecekken kolundan tuttum ve yerine geri oturttum. Ona uyarıcı bakışlarımı attım."Melisa sana ne dedim şunu dinleme! Burda gereksiz kendisi o gitsin."
"Ahh. Hadi ama mavi hırçın iki kelime konuşacağız. Uzatma." Dedi alaylı iğrenç ses tonuyla.
"İyi çok konuşmak istiyorsan gel şurada konuşalım." Deyip onu okul merdivenlerinin yanına götürdüm.
"Ne söyleyeceksen söyle uğraşamam." Dedim umursamaz bir tonda.
"Bir şey söylemeyeceğim. Sadece bugün seninle az uğraştığımın farkına vardım." Dedi saçlarımla oynayarak.
"Çok boş bir insansın ama seninle uğraşamam." Deyip hızla elini saçımdan çektim. Tam gidecekken arkamdan bağırdı.
"Alya Karakaya! Seninle biraz daha uğraşmam lazım daha seni altıma alacağım!" Dedi sesindeki alaylı iğrenç tonla.
Hızla arkamı döndüm ve ona doğru yürümeye başladım öfkeyle.
"Sen ne diyorsun be piç! Beni senin altında yatan sürtüklerden mi sandın sen! Bir daha böyle bir şey dersen o ağzını kırarım!" Işaret parmağımı ona sallayarak konuşurken ne kadar bağırdım farkettim ama bana bunları söyleyemezdi. Herkes yine etrafimizda toplanmaya başlamıştı.
"Hadi ya çok korktum ne yapacaksın? Hadi kırsana ağzımı elini korkak alıştırma." Dedi elimi vurmam için kaldırırken.
Hızla elimi çektim." Dur daha Çakır Erdem. Bu ne acele. Ağzını daha güzel bir yerde kıracağım. Herkes bize bakıyor rezil olma."dedim alay ederek.
Küçük bir kahkaha attı ve hızla kolumu çekip arkamda çevirdi. Acıyla inleyerek hızlı nefes alıp verdim. Kendine çekti. Sırtım ve göğsünde sadece arkadan çevirdiği kolum vardı. Açıyordu ama belli etmemeye çalıştım. Nefes alışverişleri kulağıma çarpıyordu. Bir an içimde ürperme hissettim. Fazla yakın duruyorduk. Herkes ağzını açmış film izlermiş gibi izliyordu.
Kulağıma doğru daha fazla eğilip nefesini vererek konuştu.
"Fazla cesaretli davranıyorsun küçük hanım. Ama bir şey yapamıyorsun."Konuştukça nefesi kulağıma çarpıyordu ve bu daha fazla ürpermeme sebep oluyordu.
Bende kafami arkaya döndürdüğümde burun burunaydık. Nefesimi sık sık alıp veriyordum. Etrafta şuan şaşkın gözler olduğunu biliyordum ama umrumda değildi.
Oda sık sık nefes almaya başladı. Şuan sadece nefeslerimiz konuşuyordu."Fazla erken karar veriyorsun. Daha hamlemi yapmadım." Dedim gülümseyerek. Ne olduğunu anlamamış gibi yüzüme bakıyordu.
Hızla kolumu tutan elini diğer elimle tutarak elinden kurtulduğum gibi karnına tekme vurdum. Hızla yere savruldu ve kalça üstü yere düştü. Herkesden şaşkınlık nidaları duyuyordum. Bu beni daha da mutlu ediyordu. Çakır hala ne olduğunu anlamamış gibi yavaş yavaş kendine ve bana bakıyordu. Ellerimi göğsümde birleştirip küçümseyici bakışlarımı attım.
"Sana, beni küçümseme demiştim Çakır Erdem. Bak haline yerlerde sürünüyorsun." Deyip arkamı dönüp kalabalığı yarıp yürümeye başladım herkesden 'oha' 'inanamıyorum' ' ne oldu az önce' gibi sesler duyunca daha keyiflenmiştim.
Beni hafife almaması gerektiğini umarım anlamıştır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ BAHÇESİ
ChickLit"Sen ateş bahçesisin." Diye fısıldadım kollarının arasında. "Ateş bahçesi mi?" Dedi şaşkınlıkla. "O ne?" "Sen." Dedim kollarının arasında daha da kaybolup. "Aynı ateş bahçesi gibisin. Dışarıdan o kadar güzelsin ki, insanın içine girip bütün güzellik...