Alya'dan;
Gözlerimi tanıdık kokuyla açtım. Büyülendiğim kokuyla. Başımı kaldırdığımda beni gülümseyerek izleyen Çakır ile karşılaşmamla gülecekken vazgeçtim ve hızla ayağa kalktım.
Gömleğini çıkarmış olduğunu o an farketmemle hemen arkamı döndüm. "Çabuk giyin lanet çocuk!"
"Görmediğin şey mi mavi hırçınım."
Beni görmediği için rahatça gülümsedim. Mavi hırçınım dediğinde mutlu oluyordum. Bunu tarifi inanılmazdı.
"Ne ara çıkardın onu?"
"Gece uyurken sürekli göğsümü okşayıp duruyordun ben de rahat rahat elle diye çıkardım."
Dediği şeyler ben de utanç ve şaşkınlık yaratırken hızla arkamı döndüm. Allah'tan üstünü giyinmişti. "Yalancı! Ben öyle bir şey yapmam!"
Alayla güldü. "Evet asla yapmazsın ama gece ne oldu sana öyle?"
"Off!" diye sızlandım ve yumruğumu omzuna geçirdim. "Pisliksin!"
"Çok güzelsin."
"Şerefsiz herifin tekisin!"
"Ruhumsun."
"Sinir bozucusun!"
"Her şeyimsin."
Dediğim her şeye böyle güzel kelimelerle cevap vermesi hem mutlu ediyor hem üzüyordu. Beni böyle severken acı çekmesi suçtu.
"Çabuk git. Babam gelir şimdi."
"Aşağıda bekleyeceğim." dedi tekrar pencereye çıkarken. "Hayır, gelmeyeceğim seninle."
Yüzü düştü aniden. "Niye?"
"Sınırlarını zorlama Çakır, sadece son gece mutlu ol diye dün seninle uyudum. Anlam çıkarma."
Düşen yüzüyle kafa salladı ve aşağı atladı. Kafasını kaldırıp son kez bana baktı ve dudaklarını oynatarak seni seviyorum dedikten sonra gitti. Onun arkasından ben de mırıldandım.
Seni seviyorum.
•••
Okula geldiğimde Melisa hemen yanıma uçmuştu. Sürekli yanımda olup moralimi yüksek tutmaya çalışıyordu ama ben hiçbir zaman mutlu olamayacaktım.
Beraber okulun içine doğru yürüdüğümüzde yine fısıldaşan bir grup gördüm. Bunların dedikodudan başka işi yoktu. Kesinlikle yoktu.
Sınıfa girince gördüğüm manzarayla yerimde mıhlandım. Özge, Çakır'ın sırasının üstünde oturmuş, dibinde ki Çakır'ın okul kravatıyla oynuyordu.
Bu görüntü içimde ki o büyük yangını daha da alevlendirirken bir şey demeden yerime oturacakken Çakır'ın bakışları beni buldu. Gözleri bir an şokla açıldı ve Özge'nin elini itip bana doğru geldi.
"Yanlış anladın, sadece barışmak için bir şeyler söylü-" Sözünü yerime oturarak kestim. Umursamaz gibi görünerek endişeli gözlerine baktım.
"Ne yaptığın umrumda değil Çakır. İsterseniz barışın." Cümlelerimin tam tersine boğazıma oturan yumru işimi zorlaştırıyordu. Her an ağlayabilirdim.
"Deme öyle." dedi önüme diz çöküp yüzlerimizi eşitlerken. "Canın yanıyor biliyorum."
Doğruydu ama bunu kabul etsem her şey berbat olurdu. O yüzden alayla güldüm. "Beni kendinle karıştırdın herhalde? Burada, peşimde ağlayan sensin. Ben değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ BAHÇESİ
Chick-Lit"Sen ateş bahçesisin." Diye fısıldadım kollarının arasında. "Ateş bahçesi mi?" Dedi şaşkınlıkla. "O ne?" "Sen." Dedim kollarının arasında daha da kaybolup. "Aynı ateş bahçesi gibisin. Dışarıdan o kadar güzelsin ki, insanın içine girip bütün güzellik...