Sabah erkenden uyandım. Tuhaf ama bünyem içinde bulunduğum duruma kolayca uyum sağlamıştı. Erken kalkmama rağmen zinde kalkmıştım ve uykumu tamamen almış hissediyordum. Normalde okul zamanı asla böyle bir şey olmazdı. Neyse henüz kahvaltı için çok erkendi. Düşünmek için çok zamanım vardı.
Belli ki bu planlanmış bir oyundu. Belki de bir deney. Bizden nasıl nefret ediyorlardı ki böyle bir saldırı düzenlemişlerdi. Plan kusursuzdu. Her şey düşünülmüştü. Elektrikler ve telefon bağlantıları kesilmişti. Ailelerimize ne olduğu hakkında hiç bir fikrimiz yoktu. Ne onlar bizden ne biz onlardan haber alabilmiştik. Annem olay sırasında evde olmalıydı. Babam iş yerinde. Ama babam polis olduğundan acil durum için alarma geçmiş olabilirlerdi. Öyle bir şey olduysa babam dışarda kalmış olmalıydı. Kardeşim ise okuldaydı. Panik yapmış olmalılardı. Umarım okulda kalmışlardır çünkü çıktıysa hayatta kalabileceğini sanmıyordum.
Bunları düşünürken zaman epey geçmişti kahvaltı zamanıydı. Herkes sessizce yemeğini alıyor bir köşede yiyip odalarına çıkıyorlardı. Panik durumu geçmişti. Şimdiyse akıllarda sorular ve korku kalmıştı. Belirsizlik. En büyük korku buydu. En azından kurallara uyuyorlardı bu da iyi bir şeydi. Yemeğimi yalnız yedim. Yemeğe inmeyen biri vardı. Ahsen. Depresyona girmişti. Onunla birkaç defa konuşmaya çalıştım ama tepki vermedi. Onu biraz tanıyorsam kafasında türlü hayaller kuruyordur. Gözleri etrafa boş bakıyordu. Dünden beri ağzına bir lokma bir şey almadı. Yemeği odasına götürdüm. Yemek dediğimiz bir adet ekmek ve zeytindi. Okulda sandığımızdan daha az yiyecek vardı. Odaya girdim. Elinde bıçak vardı. İntihar etmeye çalışıyordu. Belli ki cesaretini henüz toplayamamıştı. Yanına koştum. Bıçağı elinden almaya çalıştım. O kadar sıkı tutmuştu ki. Bir anda bağırmaya başladı. Yaşamak istemediğini onu bırakmamı söyledi. Susmak bilmiyordu. Sadece okulu başımıza toplamakla kalmayacak dışardakilerin de dikkatini çekecektik. Susturmaya çalışıyordum ama yeterli değildi. Gözü dönmüştü. Önce elinden bıçağı almalıydım. Elini çevirdim tam alacakken ani ir hareketle bıçağı karın boşluğuma sapladı. Bunu hiç beklemiyordum belli ki o da beklemiyordu. Geriye doğru sendeledi yatağa oturdu. Şoke olmuştu gözleri doldu ve ağlamaya başladı. Bense acı çekiyordum. Başta olanları anlayamadım ama saniyeler içinde şok gitti acı geldi. İki büklüm oldum. Canım çok yanıyordu. Önce dizlerimin üstüne düştüm. Herkes panik olmuştu.
Oysa kurallar böyle değildi. Acil durum anında herkes sakin olmalıydı. Aksine herkes bağırıyordu. Bıçağı çekersem kan kaybedecektim. Yapmazsam bıçakla yaşamalıydım. Bıçağı dikkatlice çektim. Kan dışarı fışkırıyordu. Bez, bez bulmalıydım. Dolabı açtım. Kıyafetlerden birini yaraya bastırdım. Yara çok derin değildi ve herhangi bir organa gelmemişti. Şanslıydım. Okulun ilk yardım dolabındaki malzemelerle yarayı temizledik ve sardık. Durumum iyiydi. Sadece biraz dinlenmem gerekti. Ahsenin yanına Handeyi koymuştum. O iyiydi ve Ahseni koruyabilirdi. Ayrıca sesi duyan zombilerde dışarda toplanmışlardı. Okula saldıracaklarını düşünmüştüm ama bir şey olmadı. Bugün ne Leylayla ne de Burakla konuşmuştum. Onları en son kahvaltıda baş başa yemek yerken görmüştüm. Yorgundum ve uyumaya ihtiyacım vardı. Gözlerimi kapattım. Ve derin bir uykuya daldım.
Gözlerimi çığlık sesiyle açtığımda saat epey geç olmuştu gecenin bir yarısıydı. Çığlık tanıdıktı. Hande. Ahsene mi bir şey olmuştu yoksa. Koşarak odaya gittiğimde pencere açıktı. Ve yerde! Yerde bir zombi vardı!! Altındaysa Hande. Hande sopayla onu engellemeye çalışıyordu ama zombi asla vazgeçmiyordu. Ahsen ranzanın tepesinde bekliyordu. Yandaki sandalyeyi kaptığım gibi zombinin üstüne gittim tam vuracakken Hande gardını bir anlık indirdi ve zombi onu ısırdı. O an o kadar acı bir çığlık attı ki içim parçalandı. Sandalyeyi kafasına vurdum. Geriye doğru sendeledi. Farketmemiştim ama Leyla ve Burak da ordaydı. Fırsattan istifade Handeyi çektiler. O sırada zombi benim üstüme gelmeye başladı. Açlıkla ve sinirle geliyordu. Tek bir duyguları olmalıydı. Nefret. Bütün insanlardan nefret ediyorlardı. Belkide normal olduğumuz içindi bu ama bu kadarını düşünebildiklerinden şüpheliydim. Silahım. Vurmazsam ölecektim. Kahretsin. Panikle almayı unutmuştum. Zombi geliyordu. Arkama baktım ama kimse yoktu. İnanamıyorum. Sandalyeden kalan parçalardan birini aldım. Ani bir hareketle suratına,surat denebilirse, vurdum. Yalnızca bir kaç saniye durdu. Tam geri geri giderken ayağım bir şeye takıldı ve düştüm. Zombi bunu gördü. Koşarak bana geldi. Zevkle karışık bir ses çıkardı. Ve üstüme doğru eğildi. Ağzını açmıştı. O an bitmişti. Zaman durdu. Ölecektim. Ani bir silah sesi duyuldu. Zombi kafasından vurulmuş tüm kan etrafa çoğunluğu da bana sıçramış ve zombi yere yığılmıştı. Etraf kan gölüne dönerken hemen toparlandım ve arkaya baktım. Leyla elimde silahımla duruyordu. Yüzünde rahatlıkla karışık bir şok etkisi vardı. Onu gördüğüme hiç bu kadar sevinmemiştim. Tam zamanında yetişmişti eğer yetişemeseydi ölmüştüm. Bana doğru koştu. Sarıldık. Sakinleştikten sonra koşup pencereyi kapattık. Bu zombi tırmanmış olmalıydı. Yerdeki cesetin üstünden atladım ve Leylayla aşağı odama gittik. Şimdi hesap vaktiydi. Pencerelerin açılması kesinlikle yasaktı ve belli ki onlar açmıştı çünkü pencerede herhangi bir zorlama yoktu.
Tuhaftı ama midem bulanıyor başım dönüyordu. Cesetten dolayı olsa gerek. Odaya girdik. Herkes odadaydı. Yani Hande Ahsen Burak. Çok sinirliydim. Nasıl böyle bir hata yaparlardı. Hande ısırılmıştı. Yarası ağır değildi ama filmlere göre ısırılan kişi zombiye dönüşüyordu. Umarım filmlerdeki gibi değildir diye düşünürken bir anda dengemi kaybettim gözüm karardı.
Yere düşüp gözlerim kapanırken son gördüğüm karnımdaki kandı
Oy ve yorumlarınızı bekliyorummm💕💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Dört"YÜZ" #Wattys2018
Science FictionO anda tüm şehir bangır bangır uçak sesleriyle inliyordu. Bu normal değildi çünkü şehrimizde havaalanı yok ama uçaklar çok alçak uçuyordu.O sırada onlarca uçak alçalmış havaya bir şeyler bırakıyordu. Hayır bunlar bomba değildi