Multi: Hastaneİyi okumalaaaarr..
---------
Bir çok engelin bir sürü problemin ardından sonunda başarmıştık. İşte. Dışarıdaydık.
Saat 19.15 olmuştu. Yaza yaklaştığımızdan akşam geç oluyordu.
Aşırı yakışıklı Tuluycum ve Ulaş ile birlikte yola çıkmayı düşünmüştük. Ancak yorgunluktan uyuya kalmışlardı. Bizde odalarına yani benim odama bir not bıraktık.
Hastaneden dönüşte onları da alacaktık. Tabi dönebilirsek. Ayrıca az önce Tuluycum mu dedim ben? Yine saçmalamaya başlıyorum. Tamam yakışıklıydı ama neticede gözde en çok yeşil göz sevem birisi olarak onun kahverengisinden bu kadar etkilenmem normal değildi. Her neyse.
Zombiler dışarıda geceleri toplanıyordu. Gündüzleri güneş varken ortalıklarda pek dolaşmıyor dolaşanlar ise grup halinde olmuyordu. Güneşe karşı bir hassasiyetleri olabilirdi ki bu bizim işimize gelirdi.
Gündüzleri ortalarda olmasalar bile arada sürüye uymayanlar da tehlike arz ediyordu. Ayrıca gündüz özellikle de öğlen saatlerinde bizi saklayabilecek gölge pek bulunmadığından dolayı gündüz dışarı çıkmamak daha doğruydu.
Ancak karanlıkta toplandıkları için gece de dışarı çıkmak zor olurdu. Bu yüzden biz de güneşin tepelerin arkasına saklanmaya başladığı saatlerde çıkmayı uygun görmüştük.
Akşam olmadan biraz önce çıkacak gölgelere saklanarak ilerleyecektik. Yapmıştık da. Plana uygun bir şekilde akşam olmaya yaklaştığında çıktık dışarıya.
İyi haber henüz toplanmaya başlamamışlardı. Gözleri iyi görüyor muydu emin değildim ama yine de ne olur ne olmaz diye olabildiğince sessiz ve dikkatli ilerliyorduk.
Adımlarımız hızlı ancak sakindi. Böyle tehlikeli bir yolculukta hepimizin bu denli sakin olması da değişikti açıkçası.
Kimse konuşmuyor çevreyi dinliyorduk. Bir ses duyduğumuzda hemen duruyor daha sonra da devam ediyorduk. En önde Burak, arkada Leyla, en arkada da ben vardım. Özellikle ulaşın silahını da yanımıza almıştık. Maksat ibnelik olsun.
Tek sıra halinde ilerliyorduk çünkü gölgeler sınırlıydı ve yan yana yürüyüp 'herkes duysun biz burdayız ve de durmayız' diye bağırmak pek de işimize gelmezdi sanki.
Yola çıkalı üç dakika geçmişti. Ve biz okul sınırları içinden çıkmıştık. Her me kadar buraları iyi bilsek de okul kadar iyi bilmiyorduk. Buralar normal zamanda da şehrin biraz dışında kaldığı için tenha olurdu. Şimdi ise her aradan bir zombi atlayacakmış gibi duruyordu.
Şu ana kadar zombiyle karşılaşmamıştık. Burak önü ben arkayı kontrol ederek ilerliyorduk. Okulun önünde bir cami ve başka bir okul daha vardı. Yan tarafında başka bir okul daha vardı. Arka tarafta şehir terminali ve ön çaprazında üniversite yurdu bulunuyordu. Ayrıca hastane de okulun diğer yan kısmında kalıyordu.
Cami hizasını geçmiştik ki bir gürültü duyuldu. Hep birlikte o tarafa döndük. Şu an bir zombi gelse kaçmaktan başka çaremiz yoktu çünkü saklanabileceğimiz her hangi bir yer de yoktu. Olabildiğince silah kullanmayacaktık çünkü zombiler sese geliyordu.
Zaten bir saat sonra zombi kaynayacak sokakları önceden doldurmak istemezdik değil mi?
Burak her ne kadar belli etmese bile çok tedirgindi. Yavaşça sesin geldiği yöne doğru bir adım attı. Eliyle bize beklememizi söyledi. Kalbim ağzımda beynimde bağırsaklarımda falan atıyordu şu an. Sanki içimde geziniyor gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Dört"YÜZ" #Wattys2018
Science FictionO anda tüm şehir bangır bangır uçak sesleriyle inliyordu. Bu normal değildi çünkü şehrimizde havaalanı yok ama uçaklar çok alçak uçuyordu.O sırada onlarca uçak alçalmış havaya bir şeyler bırakıyordu. Hayır bunlar bomba değildi