Bu çocuktan bu kadar etkilenmem normal mi bilmiyordum ama gerçekten etkilenmeyecek gibi değildi. İnsanlardan çıt çıkmıyordu. Sonunda gözlerimi "misafirimizden" alıp toparlanabildiğimde o ana kadar farketmediğim diğer çocuğu gördüm.
Bu kişi etrafı izliyordu. Gözleri yemyeşildi. Tıpkı Harry Styles gibi bakıyordu,tamam Harry daha tatlı bakıyordu belki ama olsun, ayrıca saçları kumral ve hafif dalgalıydı. Zayıf ama yapılı da bir vücuda sahipti.
Ve gördüğüm kadarıyla ben dahil tüm kızların dibi düşmüştü.
Normalde en sevdiğim göz rengi yeşildi. Ama bem ilk gördüğüm çocuğun gözlerinden daha çok etkilenmiştim.
Anlam veremediğim bir etki bırakıyordu insanda. Belki biraz da abartıyordum. Bilmiyorum.
İnsanlar daha çok ikinci çocukla ilgileniyordu ki bu tuhaf bir şekilde beni memnun etmişti.
Bu ikinci çocuğun gözleri diğerininki kadar masum değildi. Daha çapkın bakıyordu. Geldiğimden beri gözleriyle etrafı tavaf etmişti resmen.
Bu anlık ve kısa gözlemimden sonra,bu hızlı tarama yöntemini zamanında eniştem için kullandığım için gayet profesyoneldim, nihayet konuşmaya karar vermiştim.
"Şimdi burada neler olduğunu biri bana açıklasın lütfen." Dedim. Açıklamayı bizimkilerden bekliyordum aslında.
Gözlerim Burak ve Leylayı bulduğunda Burakın gözlerindeki öfke tanımlanamazdı. Onu daha önce hiç bu şekilde görmemiştim. Ardından yanındaki Leylaya baktığımda gülerek yeşil gözlü çocuğa baktığını gördüm.
Eniştemin öfkesinin sebebi belli olmuştu. Hayır anlamadığım Leyla sevgilisinin yanında neden böyle şeyler yapıyordu. Her neyse.
Onların konuyla alakası bile yokken kahverengi gözlü ayağa kalktı. Bana doğru ilerledi.
İstemsiz olarak bir adım geri çekildim. Kim olduklarını bilmiyordum ve öylece bekleyemezdim.
Gerildiğimi anlayınca oda yerinde durdu ve konuşmaya başladı. Şu an yüz ifadesinde 'selam dünyalı' diyecekmiş gibi bir ifade vardı.
Yinede gözleri çok güzeldi ve kontrollü durmak zor olmaya başlamıştı.
"Merhaba." Dedi. Sadece bunu söyledi. Ben devam etmeyecek sanmıştım ki devam etti.
"Lider sizsiniz öyle değil mi? Yani muhattap almam gereken kişi siz mi oluyorsunuz?"
Ses tonu mükemmeldi ve gözleri öyle güven veriyordu ki istemsizce gardımı indirmiştim.
Sakin kalmaya çalışıyordum. Ama pek mümkün değildi. Onaylarcasına kafamı salladım. Ve elimle devam et işareti yaptım.
Memnun olmuştu. Bir süre gözlerime baktı. Ben de gözlerimi kaçıramıyordum. Allahım sem yardım et.
"Pekala." Dedi sonunda. "Yalnız konuşmak istiyorum..
Eğer bir sakıncası yoksa.""Sebebini anlamadım ama olur." Daha lafımı yeni bitirmiştim ki tamamen aklımdan çıkmış olan yeşil gözlü konuşmaya başladı.
"Ayrıca. Arkadaşlarınız oldukça kibar(!) bir şekilde silâhlarımıza el koydular. Yine bir sakıncası yoksa onları da alabilir miyiz acaba?"
Ukala. Hem nerden silah bulmuş bunlar.
"Tahmin edebiliyorum ki eminim öyledir arkadaşlar gayet kibar insanlardır ve misafirlere de oldukları gibi davranırlar.
Ayrıca henüz kim olduğunuzu bilmiyoruz. Yani evet sakıncası var ve emin olana kadar silahlarınızı alamazsınız. Malesef."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Dört"YÜZ" #Wattys2018
Science FictionO anda tüm şehir bangır bangır uçak sesleriyle inliyordu. Bu normal değildi çünkü şehrimizde havaalanı yok ama uçaklar çok alçak uçuyordu.O sırada onlarca uçak alçalmış havaya bir şeyler bırakıyordu. Hayır bunlar bomba değildi