Sınav haftasının verdiği aksilik ve moral bozukluğuyla etrafıma negatif enerji saçarak yürüyordum, bir kaç gündük gizli hayranımdan not da gelmiyordu. Sanırım onu daha görmedin bıktırmayı başarmıştım. Dudaklarımı büktüm ve sınıfa girdim. Sıramda gördüğüm küçük bir papatya ve notla gülümsedim.
Biliyorum çiçek koparmak çok da hoş bir davranış değil ama kuru kuruya not vermek istemedim :)
Sınavlarında başarılar, ay ışığı.
Notları görmek artık beni mutlu etmeye başlamıştı. Sanırım birinin beni sevdiğini hissetmek iyi geliyordu. Papatyayı kulağımın arkasına geçirdim. Karşıdan gelen "yedi prens" gözlerimi devime isteğime sebep oluyordu. Tamam kabul ediyorum, tatlı çocuklardı ama herkesin gözlerinin üstünde olması tatlılıklarını alıp götürüyordu.
Hepsi sırayla yanımdan geçip giderken Jimin'le gözlerimiz buluştu. Gözlerinde anlayamadığım bir parıltı vardı. Zaten anlamama izin vermeden gözlerini kaçırmıştı. Bir kaç dakika sonra Muna çantasını süre süre gelmişti. Sınav haftası onu da yormuştu. Yüzündeki bitkin ifade Jungkook'u gördüğü an toz olup uçmuştu. Bu kız Jungkook'u gerçekten çok seviyordu. Keşke elimden bir şey gelseydi. Gülümsemesiyle yanımdaki sıraya oturduğunda gülümsedim.
"Günaydın."
Kafamdaki papatyayı fark edince heyecanla gülümsedi
"Yine not mu verdi?"
Kafamla onayladım Muna hayran hayran iç çekti. Sonra bir anda bana döndü
"Acaba ben de Jungkook'a böyle şeyler yapsam mı?"
Kafasına hafifçe vurdum
"Saçmalama"
"Ben gayet ciddiyim. Belki o zaman severdi beni."
"Belki o kızlar yerine biraz da sen kendini göstersen severdi seni, bunu denemeden bilemezsin."
Burukça gülümseme eşliğinde bakışlarını yere çevirdi
"Bana bakacağını sanmıyorum, geçen gün Tae yanımıza geldiğimdeki tavrını hatırlamıyor musun?"
"Kızlar tuvaletinde duyduğum kadarıyla Jungkook yedi prens içinde kızlarla konuşmada en çok zorlanan kişiymiş. Belki de bu yüzden öyledir. Bir kere şansını denesen olmaz mı?"
Kafasıyla onayladı.
"Ama sen de ordan biriyle konuşacaksın."
Kaşlarımı hayretle çattım
"Beni neden karıştırıyorsun?"
Omuz silkti
"Çünkü yalnız başıma gitmek istemiyorum."
İç çektim.
"Tamam başımın belası, tamam."
Bana kocaman gülümseyip sarıldı
"Danbi seni çok seviyorum!"
Ellerimi ona savuşturdum
"Aishh, sırnaşma hemen!"
Çocuk gibi geri hızla geri çekildi ve bana şapşal şapşal gülümsedi. Kafamı onların oturduğu yöne çevirdim. Hangisi daha konuşulabilir duruyordu emin değildim.
Kesinlikle Yoongi değildi. Etrafa öldürücü bakışlarını saçarken Yoongi'nin en son ihtimal bile olmayacağını düşündüm. Bakışlarım yanındaki Hoseok'a döndü aslında diğerlerine göre konuşurken daha saygılıydı, onu aklımda tutacaktım.
"Ciddi ciddi hangisiyle konuşacağını mı değerlendiriyorsun?"
"Ne yapayım? Rezil olmak istemiyorum."
Gülümsedi
"O zaman ya Jimin'e ya da Taehyung'a git, ikisi de sevimli bir kız gördü mü hayır diyemiyor."
Gri saçlarıyla pek de öyle gözükmüyordu açıkçası.
"Jimin pek de dediğin gibi gözükmüyor."
"Ama öyle! Yanına gittiğin an gözleriyle gülümsemeye başlıyor, bir kere çarpışmıştık benden özür dileyip gözleriyle gülümsemişti."
Kitabıma kahve döküldüğü an aklıma gelmişti. Aslında o gün de oldukça kibar duruyordu.
"Ya gerilme bu kadar! Selam de ilk kim selam derse onunla konuş."
Gözlerimi devirdim.
"O kızlardan bir farkım kalmasın diyorsun yani?"
"Ya ama sadece bir kere konuşacaksın, peşlerine takılmayacaksın ki."
Tanrım, başıma umarım saçma bir şey gelmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stalker |PJM|
FanfictionHerkesin kötü zamanlarında onu koruyan bir koruyucu meleği vardır. Benim koruyucu meleğim de oydu. To: @ciellyoung