Four

907 73 21
                                    

Okulun kantininde sessizce oturmuş kitap okuyordum, bir yandan kahvemi de yudumluyordum. Kitabın güzelliğine kendimi kaptırdığım anda olmasını hiç istemediğim bir şey oldu. Birisi koca götüyle masama çarparken kahveyi dökümesin diye tutmuştum. Bu sefer sıcak kahve elime dökülmüştü ve ben ani refleksle çığlık atarak elimi çekmiştim. Kahve ağır çekim edasıyla gözlerimin önünde kitabıma dökülürken hangi aptalın bunu yaptığına baktım. Gri saçlarıyla Park Jimin tam karşımda bana endişeyle bakıyordu. Sinirle sandalyemden kalktım ve benden uzun olmasına rağmen ona doğru yürüdüm.

"Ben özür dilerim. Şey, canın yandı mı?"

Böyle masum sorduğunda ona sinirli kalmam çok zor olmuştu.

"Yanmış olsa ne yapacaksın?"

"Beni dövmesi için Yoongi'ye gideceğim."

Kaşlarımı çattım. O an onu ciddiye alacak durumda değildim.

"Evet canım yandı, çünkü az önce en heyecanlı yerinde kaldığım kitabıma kahve döküldü. Yoongi'ye dayak için değil de koca götüne nasıl hakim olacağını sormak için gidebilirsin."

Yapmacık bir şekilde gülümsedim ve ordan uzaklaştım. Biraz sert davranmış olabilirdim ama umrumda değildi. Zaten o üzülse onu teselli edecek bir sürü kız vardı ayrıca benim gibi birinin ona söyleyeceği kırıcı lafların pek etkisi olduğunu sanmıyordum.

Elime baktığımda hafif kızarmış olduğunu gördüm, hassas ciltli olmak böyle bir şeydi. Oflayarak tuvalete gittim. Kızların "yedi prens" hakkında konuşmasına gözlerimi devirdim. Neden erkeklerin peşinden bu kadar koşmak zorundaydılar ki? İnkar edemezdim hepsi gerçekten yakışıklılardı ama bu onlar için ölüp bitme sebebi olmamalıydı.

O an elimde bir eksiklik hissetmiştim. Kitabım yoktu. Elime biraz soğuk su tuttuktan sonra hızla kantine geri döndüm. Etrafta ne gri kafalı Jimin'i ne de kitabımı görebilmiştim. Ofladım. O kitabı almak için gerçekten çok çabalamıştım. Özel üretimdi ve son bir tane kalmıştı. Ayaklarımı yere vurarak sinirle inledim. Gözümden akan yaşı hızlıca sildim.

Giderken birine çarpmıştım ve hafif sendelemiştim. Karşımdaki kişi beni tutunca kafamı kaldırdım. Son iki günde sürekli karşıma "yedi prens" sırayla çıkıyordu. Jin kibarca gülümseyip benden özür dileyince sinirime rağmen gülümsemeyi başarmıştım. Neden özür dilemişti ki, çarpan o bile değildi. Omuz silktim ve geri yürüdüm. Önüme bir anda çıkan Jimin'e şaşkınca baktım

"Ah ben de seni arıyordum."

Kitabı bana uzattı istemsizce güldüm.

"Sınıfa da bırakabilirdin."

Kafasını gülerek kaşıdı

"Elimle teslim etmek istedim. Bu arada tekrar özür dilerim."

"Tamam önemli değil."

Kitabı yavaşça elinden aldığımda gözü elime odaklanmıştı

"Elini de mi yaktın?"

Elime baktım hâlâ kızarık olmasına gözlerimi devirdim

"Önemli bir şey değil."

"Peki o zaman."

Az önce kızgın değil miydim ben bu çocuğa? Nasıl bu kadar tatlı davranıp sinirimi geçirmeyi başarmıştı ki?

Stalker |PJM|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin