Twenty

936 64 37
                                    

Kendi kendime verdiğim karar üzerinden 5 gün geçmişti ve bilin bakalım kim hâlâ Jimin'den hoşlandığını söyleyememişti? Evet, doğru cevap; ben! Bir türlü cesaret bulamamıştım ve neden bu kadar zorlandığımı da bilmiyordum.

"Artık söylemelisin bence"

Korkuyla yerimden sıçradım ve arkamda hiçbir şey olmamış gibi duran Yoongi'ye döndüm.

"Onun seni sevdiğini biliyorsun, hâlâ cesaretsizliğinin sebebi ne ki?"

Haklıydı dudaklarımı birbirine bastırıp kafamla onu onayladım

"Bugün Jimin'in eve sevinçten gebermiş bir halde gelmesini istiyorum tamam mı?"

"Tamam söyleyeceğim."

Gülümseyip omzumu patladı ve gitti. Sınıfa doğru ilerlediğim sırada Jimin'i gördüm ve onu durdurarak önüne geçtim.

"Selam."

"Selam?"

Gülümsedim ve kolyeyle oynamaya başladım.

"Bugün okul çıkışı müsaitsen bir şeyler yapalım mı seninle konuşmam gerekiyor."

Jimin merakla bana baksa da sonunda toparlandı ve gülümsedi

"Tamam o zaman çıkışta görüşürüz."

Gülümsedim ve ona el salladım

"Çıkışta görüşürüz."

Çıkış saatimize son bir saat kalmıştı yani bu dersten sonra çıkacaktık. Aniden onu çağırdığım için şaşırması oldukça normaldi. Sırama geçip otururken kafamda konuşmayı hazır ettim, tabii muhtemelen bu konuşmayı unutacaktım, Muna yanıma oturduğunda düşüncelerim onun sesiyle bölünmüştü.

"Ne düşünüyorsun öyle?"

"Bugün Jimin'e söyleyeceğim."

Muna alnımı öpüp ellerini havya kaldırdı

"Sonunda! Çocuğun senden vazgeçmesini falan mı bekliyordun ben anlamadım ki. Nerdeyse bir ay oldu onun kim olduğunu öğreneli..."

"Ne yapayım ben senin gibi direk üstüne atlayıp öpemiyorum işte."

Muna kafama çanta geçirince acıyla suratımı buruşturdum. Tam kafama yendiğim çantayla beraber içeri Tae ile Jimin girmişti ve Tae magazin haberi sunarmışçasına "yengeler kavga mı ediyor yoksa?" diyince saat 9 yönünden güzel bir çanta yemişti.

"Yah, Hoseok-ah! Sen bir uzaylıya şiddet uygulamaktan hiç korkmuyor musun? Ya arkadaşlarım bunun için sana kızarsa ve seni yerlerse, huh?"

"Yine ayarları bozuldu bunun"

Namjoon söylene söylene onu yanına çekip oturttu ve susması için eliyle ağzını kapattı. Kısa bir süre sonra hoca girdiğinde selamlaştık ve derse başladık. Aslında dersi dinlemek yerine kafamda kurduğum cümleyi toparlıyordum. Hâlâ neden bu kadar gerildiğimi bilmiyordum ama akrep ve yelkovan birbirini kovalamaya devam ettikçe gerginliğim artıyordu. En sonunda dersi dinlersem belki biraz olsun gerginliğimin azalacağına karar kılıp dersi dinlemeyi denedim ama değişen hiçbir şey olamamıştı.

Benim ne yapacağımı bilemediğim dakikalar zilin çalmasıyla sonlanınca hepimiz hızlıca ayağa kalktık. Muna gülümseyerek yanağıma öpücük kondurdu

"İyi şanslar."

Jungkook'un elinden tuttuğu görün alanımdan kaybolurken gülümsedim. Çantamı sırtıma taktım, beni bekleyen Jimin'e gülümsedim.

"Sahile gidelim mi?"

Jimin omuzlarını silkti

"Olur."

Sessizce sahile doğru ilerledik ve önce çantamı sonra kendimi kumlara bırakıp derin bir nefes aldım.

"Tamam direk konuya gireceğim çünkü bu konu seni de beni de çok oyaladı."

Gözlerimi kapatıp biraz kendime zaman tanıdım ve gözlerimi tekrar açıp devam ettim

"Jimin, bana yaptığın tüm her şey için bir kez daha teşekkür ederim. Hiçbir insanın beni böyle seveceğini düşünmemiştim çünkü genelde bilirsin, pek kendisiyle barışık biri değilimdir ama biliyor musun? Bunu senin sayende yavaş yavaş aşıyorum. Bunun için tekrar teşekkür ederim."

Jimin hafifçe gülümsedi ve devam etmemi bekledi

"Şemsiyeyi bırakıp kaçtığın günden beri senin kim olduğunu merak ediyordum ve sanırım bu merakım gizliden gizliye ilgi olmuştu çünkü senin her zor anımda sevimli bir notla yardımıma koşman hoşuma gitmişti. Yani diyeceğim o ki, hislerinde hiçbir zaman tek değildin. Bunu benim için sindirmek ve kendime itiraf etmek biraz zor oldu ama senden hoşlanıyorum, Park Jimin."

Jimin şaşkın yüz ifadesiyle bir süre yüzüme baktıktan sonra gülmeye başladı

"Şaka değil, değil mi?"

"Sana böyle bir konuda şaka yapacak gibi mi gö..."

Sözlerim Jimin'in bana sımsıkı sarılmasıyla kesilmişti.

"Teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim..."

Gülerek artık grisinden eser kalmayan saçlarını okşadım. Birbirimizden ayrıldıktan sonra Jimin kocaman gülümsemesiyle yüzüme baktı.

"Hep bu anın hayalini kurmuştum ve düşününce bile kalbime hakim olamıyordum, şimdi ne kadar hızlı attığının farkında mısın?"

Jimin elimi kalbinin olduğu yere götürünce şaşırmıştım çünkü gerçekten çok hızlı atıyordu. O anda sanki biri cesaret iğnesi yapıp kaçmıştı ve ben kendimin bile ne yaptığımı fark edemeden kendimi Jimin'in dudaklarını örterken bulmuştum. Jimin'in elimin altındaki kalbi mümkünmüş gibi daha da hızlanırken gülümsemeden edemedim. Alt dudağımı dudaklarının arasına aldığında ellerimi boynuna yerleştirdim ve ensesindeki saçları okşamaya başladım. Bir süre sonra birbirimizden ayrıldığımızda ikimizin de suratında aptal bir gülümseme vardı

"Seni seviyorum Lee Danbi."

Jimin'le dudaklarınızı tekrar bireştirmeden önce gülümsedim

"Seni seviyorum Park Jimin."

SON.
|
BELKİ DE BAŞLANGIÇ.

Evet sabahın sekizinde kim bana nasıl bir softluk yükledi bilmiyorum ama final bölümünü yazmamla sonuçlandığı için hem mutlu hem üzgünüm. Kitabı ithaf ettiğim ciellyoung başta olmak üzere tüm okuyan, yorum yapan, oy veren herkese teşekkür ederim. ♥️ Daha güzel kurgularla tekrar buluşalım, olur mu? ^~^

Kendim hakkında küçük bir bilgi; özel bölüm yazmayı severim ;)

Stalker |PJM|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin