- Günaydın.
- Bu saatte burada ne yapıyorsun?
Kollarını sonuna kadar açıp gerindi Yixing, "Kafeyi daha erken açtığını sanıyordum." Kapıyı açmak için anahtarıyla mücadele eden adamı izlerken gömleğini düzeltiyordu bir yandan da.
- Biliyor musun, ilk kez sabah erken kalktığım için şikâyet etmedim. Mesafe bu kadar uzak olmasa koşarak gelecektim.
Karşısında aralıksız konuşan adamın niyetini anlayamamıştı Sehun, sorgulamayı da düşünmüyordu gerçi. Aklındaki tek soru sabah mahmurluğu ile suratında çapak olup olmadığıydı. Açılan kapıyla Yixing'i içeriye davet etti, kendiside ışık hızıyla göz pınarlarını kontrol etti.
Pencere kenarında bir masada yerini alan Yixing'in yanına döndü masayı silip sessizce üzerini döşedi. Karşısındaki sandalyeye oturup beklemeye başladı. "Bu saatte geldiğine göre..." aklında bu cümleyi tamamlayabileceği kelimelerin sayısını düşünüp kıkırdıyordu sessizce. Eli saçına gidince sabah özensizce toplayıp çıktığı geldi aklına. Özensiz, dağınık...
"Aman Tanrım, felaket!" içindeki ses çığlık çığlığa dağılırken usulca kafasındaki tokayla saçı arasındaki bütün ilişkiyi bitiriverdi. Yüzüne dökülen saçların şekil alması umuduyla yerlerini değiştirip durdu. Yixing elindeki çantasından masaya bir yığınak oluşturma işini bitirince karşısında oturan adamı fark etti. Gülümseyerek "Kahve" dedikten sonra yeniden gömüldü yığınların arasına.
Sehun sadece "Kahve" diyerek işine gerine dönen adama söylenerek tezgâha geçti. Arada sırada ters bakışlarla ne yaptığını kontrol ederken madenindeki en leziz kahveleri arasında seçim yapmaya çalışıyordu. Rengi diğerlerine göre daha açık olan çuvaldaki kahvede karar kıldı. Sıcak suyu ağır ağır ilave ederken gözü yeniden Yixing'i buldu. Siyah çerçeveli gözlüklerinin arkasındaki meraklı bakışlarıyla yeni keşif yapmış bir arkeolog gibi görünüyordu.
Kahvenin kremasını ekledikten sonra karnından yükselen seslerin gösterdiği yolda ilerleyip teşhir dolabından kruvasanları çıkarttı. Yayılan kokular Yixing'in bütün ilgisini Sehun'un elindeki tepside toplamıştı. "İşte kahveniz" diye önüne sunulan kahve ve kruvasan ikilisine elinin tersiyle ittiği kitaplardan yer açtı. Kahvenin kokusunu uzunca içine çekti, gözleri istemsiz kapanmış kahvenin kölesi olmuştu.
- Sen büyücü falan olmalısın.
- Ne diyorsun, anlamadım. Alay etmiyorsun benimle değil mi?
- İlk kez kahve içiyorum, Pasta ile yeni tanışıyorum sanki. Böyle bir yetenek... Muhteşemsin.
Kızarıp sırıtmaktan başka bir şey yapamadı Sehun. Ama poz verip keyifle övgüleri kabul ederken karnından yükselen gurultular bütün karizmasını yerle bir ediverdi. Kahvelerini içip kruvasanları yerken Sehun edilecek sohbetin açılışını yapıp yapmama konusunda tereddüt ediyordu. Beklemenin faydası olmadığından emin olur olmaz söze başladı.
- Bu saatte gelmenin önemli bir nedeni var mı?
- Dün yaptığın tatlıyı yerken aklıma üşüşen onca fikirden sonra bu kafeye saklanmış küçük ilham perilerinden faydalanmaya karar verdim.
- İlham perileri mi?
Kafasını evet anlamında sallayıp kahvesinin tadını çıkarmaya devam eden Yixing’i masada yalnız bırakıp işlerine geri döndü cümlesine cevap alamayan adam. Bahçedeki masaları yerleştirirken gözüne takılan Yixing'e ters bakışlar fırlatıp; "Yüzünün gülmesi için illa şu Jongin denen adam yanında olmalı değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çikolata Kahve / Sekai ✓
FanfictionHayallerimde ki pastayı benim için yapar mısın? Oh Sehun pastalarının içine hikayeler sıkıştıran bir pasta şefi Kim Jongin ise sahip olamadığı hayallerini ona devreden ateşli bir aşık. Sıradaki pasta çilekli olsun mu?