3. Dilim

2.2K 137 43
                                    

Hikâyeye Dair bir Not: Hikâyede Sehun ve Jongin biraz daha ileri yaşlarda fark ettiğiniz üzere. Sehun 25 yaşında bir pastacı Jongin ise 28 yaşına gelmiş biri. Askerlik hikayelerine hazır olun yani :3

3 Ay Önce

Yatağın ucuna oturmuş huysuzca mırıldanıyordu Jongin. Elleri ritmik şekilde yorganın altındaki ayak bileğini dürterken ses tonunun tek düzeliği akıllı bir insanı bile katil edebilirdi.


- Yixing, Yixiiing... Yixing heeey! Yiiiixiing...


Yorganın beyaz kabarıklığı altındaki bedenin huzursuz hareketleri, hızla iki yastığın kafayla yer değiştirmesiyle sonlandı.

 Yüzüne muzipçe bir gülümseme yayınlan Jongin daha hızlıca seslenmeye başladı. Elleri de ritme uygun şekilde hızlanmış dürtüklemeye devam ediyordu yatan kişiyi. 


Sonunda yataktaki mırıltılardan başka tepki alamayınca kalkıp sehpanın üzerindeki bardağa su doldurdu. Yorganın altında uykusuna sıkı sıkıya sarılan Yixing bardağa boşalan su sesini duyunca gözlerini açtı. Her zaman sulu şakalar yapan şu adi herif bu kez cidden suyu kullanabilir miydi?


"Eğer, kalkarsam bu yine onun zaferi olur, bu kez olmaz!" Daha da sıkı bastırdığı yastığının altından "Dayanabilirim" diye fısıldıyordu peş peşe,  "Dayanabilirim."


Yüzündeki gülümsemeyle incecik çizgi halini alan gözleriyle tam bir yaramaz velede benziyordu Jongin. Bardaktan bir yudum su içip ağır ağır yaklaştı yeniden yatağa. "Yarın uzaak diyarlara gideceğim, sen hala yatıyorsun, öyle mi? Ben seni uyarmıştım demek istemiyorum ama..."  pis pis sırıtmaya devam ediyordu.


Son bir adım kala, tabuttan fırlayan bir vampir gibi doğrulmuştu Yixing. Gözleri fal taşı gibi açılmış bardaktaki suya bakıyordu. Uzattığı işaret parmağıyla önce Jongin'i buldu, "Sakın! Ne yaptığını sanıyorsun sen?"


Cümlesi tamamlandığında buz gibi suyun tadına çoktan bakmıştı. Keskin hatlı muhteşem çenesinden damlayan suların güzelliği, dişlerinin gıcırtısına ayak uyduran sesiyle bölündü. "Jongiiiin!"


Az sonra yolda itişerek yürüyordu iki adam. Jongin  "Nasıl uyandırdım seni ama bu taktiği askerde öğrendim, haha "  diyerek kahkahalarını havaya savururken, asık suratına yalancı bir gülümseme kondurdu Yixing. Saatine bakıp adımlarını hızlandırdı.

Sabah dörtte yatmaya gitmiş, uykuya direnen bedenini avutmak için koyun sürüleri saymış, tam umudunu yitirmiş yataktan kalkacakken başlayan yağmurun sesi sayesinde huzura kavuşup uyuyabilmişti. 


Uykunun en tatlı yerinde yaramaz bir çocuk gibi başında biten bu adama ters ters baktı. Göz altındaki mor halkalar, asık suratı ve guruldayan karnıyla Paris sokaklarında tam bir ilah gibi dolaşmadığı aşikârdı ama yanındaki gülümseyen Prens gördüğü her kadının karşısında reverans yaptıktan sonra " Je T'aime, matmazel " diye aşkını ilan ettikten sonra yeni hedefine yöneliyordu. 


Kazanova'nın Koreli olmadığından emin olmasa kimliğinden kesinlikle şüphe etmeyecekti. Yarın yeniden yalnızlığına kavuşacak olmanın verdiği duyguyla derin bir nefes alıp yüzüne yayılan gülümsemeye izin verdi. 


Pek göz önünde olmayan sessiz sakin bir mekâna girdiler, kahvaltı için buraya takıldığı belli olan Yixing kapıda göründüğünde gülümseyerek karşıladı garson kız onu. İkinci katta, pencere önünde bir yere yerleştiklerinde Jongin çoktan garson kızın sempatisini kazanmış, kahvaltıda kendi istediği ve menüde olmayan şeyler listesini kızın eline tutuşturmuştu çoktan.

Çikolata Kahve / Sekai ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin