Keyif aldığı belli olan Donghae sırıtarak ayağa kalktı. Elini Jongin’in omzuna koyup; "Ortaya çıkacağını düşünmemiştin, değil mi pislik?"
İki adam bir karış mesafeden birbirlerine yok etmek istercesine bakıyordu. Jongin bıçağı kalbine saplayan adama cevap vermek yerine o yarayı tuzla kanatan sevgilisine döndü. Titreyen ellerini koyduğu masadan güç almayı uman Sehun, gülümsediğinde bir kaç çizgi demetine dönüşen gözleri yerine boş boş bakan kahverengi küreler taşıyordu.
Bir iki adımla aralarındaki mesafeyi yok eden Jongin zorla kafasını omzuna koydu Sehun'un. Hıçkırıkları yüzünden sarsılan adamın saçlarını bir eliyle okşarken diğer eliyle de sıkıca sarmaladığı belinden kendine doğru bastırıyordu. Kalbindeki sızı giderek büyüyor, verdiği acı katmerleniyordu. Omzunda hissettiği dişler yavaşça uzaklaştığında yeniden elleri arasına aldı sevdiği adamın kafasını.
- Sana ne anlattı bilmiyorum Sehun, ama açıklamayacağım bir şey yapmadım. Sadece güvendiğini söyle, inanmasan bile bana güvendiğini söyle.
Sehun gözlerinin içine bakan adama boş boş bakıp;
- İstediğim tek şey sana inanmak. Uzun zaman sonra ilk kez birine güvenmeyi denedim, kalbimi açtım. Her şeyimi paylaştım. Seni sevdim, çok sevdim.
- Sevdim mi? Yani şimdi duyguların mı değişti. O adam aklını karıştırdı, değil mi? Bir bahaneyle benden kurtulmayı deniyorsun. 'Bunu neden yaptın?' öyle mi? O herif için beni gözden çıkardın ve bahanen bu!
Sehun bir anda parlayan adama gülümsedi.
-Konuyu değiştirmek söz konusu olunca sınır tanımıyorsun. Ne konuştuğumuzu bile bilmeden, onun için seni terk eden bir hain ilan ediyorsun beni. Sana güvenmemi istiyorsun ama bana güvenemiyorsun.
Yükselen seslerin ardından görünen Kris rahatsız olan müşterilerden bahsedince Sehun toparlandı.
- Gidip ofisimde konuşalım.
- Bu sorunu evde çözsek daha iyi olacak!
Jongin olumsuz bir cevap kabul etmediğinin altını çizmek için ağır ama sert adımlarla kafeden çıktı. Sehun önce derin bir nefes aldı. Sinirlerinin yatışacağı yoktu. Bir anda yağ gibi üste çıkan adamın peşinden giderken dağılmış saçlarını düzeltti.
Kafenin önüne park edilmiş arabanın şoför koltuğu boştu. Jongin yandaki koltuğa oturmuş, çoktan kemerini bağlamıştı. Sehun, kapalı gözleri ve elini gezdirdiği dudaklarına bakıp duraksadı. "Bütün gün hastanede yoruldu tabi." direksiyon başına geçip gaz pedalına bastı.
Binanın önüne geldiğinde aracı park etti. Yol boyunca hiç konuşmamışlardı ancak ortamdaki gergin hava neredeyse boyut kazanmıştı. Duran arabanın motor seside susunca Jongin gözlerini açtı. Kafasını çevirdiğinde Sehun'un üzerinde gezinen gözleriyle karşılaştı.
- Ne anlattı sana o adam? Ellerini tutmasına izin vermen ne için ne söylemiş olabilir cidden bilmek istiyorum.
- Eve gelene kadar dayandın, biraz daha bekle içeride konuşalım.
Birbirini hiç tanımayan iki komşu gibi peş peşe basamakları çıktılar. Sehun'un şifreyi girmesinin ardından kapı elektronik sesler çıkararak açıldı. Pencere kenarındaki kırmızı koltuğa oturdu Jongin, mutfağa uğrayıp bir bardak su alan Sehun elindeki bardağı ona uzatıp karşısındaki koltuğa geçti.
- Sadece bu defalık... Sakince konuşmayı deneyelim, tamam mı? Her şeyi olduğu gibi anlatarak en azından dürüstçe ayrılabiliriz.
- Ayrılabiliriz demek, anlıyorum. Sen kafanda çoktan hükmünü vermişsin Sehun. NE dersem diyeyim, doğru ne olursa olsun beni bırakmayı kafana koymuşsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çikolata Kahve / Sekai ✓
FanfictionHayallerimde ki pastayı benim için yapar mısın? Oh Sehun pastalarının içine hikayeler sıkıştıran bir pasta şefi Kim Jongin ise sahip olamadığı hayallerini ona devreden ateşli bir aşık. Sıradaki pasta çilekli olsun mu?