16. Dilim

972 74 45
                                    

Kafenin giriş kapısında kalan son mumları da yaktığında eserine gururla baktı Jongin. Batan güneşin ardından tahta geçen yıldızlar ışıltılarıyla gökyüzündeki süslemeyi tamamladığında tek eksiği sevdiği adamdı.

Telefonun ısrarlı çalışına rağmen açılmaması yüzündeki gülümsemeyi bir nebze silerken "Hala tebrikleri kabul ediyor olmalı" diye kendini teselli ediyordu. Bugün en mutlu günlerinden biriydi, ikisi de hayallerine bir adım daha yaklaşıyordu bu yarışma sayesinde.

Sehun'un hayatına girdiği günlerde, onun yanında olmayı dilerken aldığı ağacın yanına serdiği örtüye oturdu. Dolunayın yardımıyla etraf oldukça aydınlıktı ancak yine de mumların romantik yönünü kullanmaktan kimse alıkoyamazdı onu.

Uzun zaman sonra ilk kez pasta yapmıştı, hala saçma bir fikir olup olmadığını düşünüyordu. Bir çiçekçi olsaydı çiçek alıp kapısına dayanmış olacaktı. Kafasında beliren görüntüler çok yardımcı olmuyordu yine. Sehun'un günlerdir yarışma için kendisini uzak tutan hallerine son vereceği gün geldiği için mi aklında sık sık yaramaz düşünceler dolaşıyordu ki?

Başının altında birleştirdiği kollarının üstüne yaslandı. Dolunayın güzelliğini izlerken bir yandan da hazırladığı müzik sabırsızlanmasına neden  oluyordu. Aşkın dili, karanlık ve gizemli dolunayla buluştuğunda aklındaki görüntüler daha da belirginleşti. "Nerede kaldı bu çocuk?"

Telefonuna sarılıp yeniden aradığında Sehun aracıyla kafenin bahçesinde göründü. Arabanın çalışan motorunun sesi kesilmediği için meraklanarak yanına gitti Jongin. Birinci olan prens belli ki en tutkulu hayranı tarafından karşılanmayı istiyordu.

Jongin neredeyse görünen kulak ve kuyruğunu sallayarak arabanın yanına gitti. Muhteşem gülüşü ile kendisini beklediğini hayal ettiği prens yerine kafasını direksiyona dayamış Sehun'u görünce yüreği sıkıştı. Bir şeyler ters gidiyordu ama ne?

Arabanın kapısını açtığı hız bir anda yok olmuş, geçmeyen saniyeler eşliğinde çocuğun saçlarını okşadı. Yüzünü kaldıran Sehun'un yüzüne yerleşen gülümseyişteki anormallik aklında onlarca soru işaretinin fişeğini yakıp huzursuzluk salsa da kalbine artık daha  iyi hissediyordu. Anlaşılan prens bir kral tarafından alt edilmişti, ikincilik ona göre bir şey değildi.

- Prensim hoş geldiniz? Ne zamandır sizi bekleyen halkınızı onurlandırmayacak mısınız?

Sehun zoraki gülümsemesine bir parça sıcaklık ekleyip arkasına yaslandı. Kalkmak gibi bir düşüncesi olmadığı belliydi. Arabanın kapısında kendisini bekleyen adama işaret edip yanına eğilmesini izledi. Adamın ne düşündüğü her halinden o kadar belliydi ki Sehun  hiç düşünmeden dudaklarını sundu Jongin’e.

Bu kadar çabuk teslimiyet beklemeyen Jongin elinden tuttuğu adamı mum ışıklarının aydınlattığı yoldan geçirip ağacın yanına getirdi. "Gözlerimi kapatman gerekmiyor muydu?"

Jongin omzunda dinlenen başın sahibine baktı. Yorgunluktan bitkin görünen çocuğun yüzünde gezdirdi uzun parmaklarını.  "Gözlerini kapatırsam uyuyup kalacaksın, bu gece uyuman en son istediğim şey bile değil." dedi kıkırdayarak. Sehun neredeyse tepkisiz şekilde gülümsedi. Dudağının yanında kısacık beliren o çukur Jongin’in hayal gücü olamazdı değil mi?

 * Media'daki müzik çalmaya başlar * 

" Hadi otur geliyorum hemen. " basamaklardan koşarak içeri giren adamın arkasından dolunaya sabitledi gözlerini genç pastacı. Fondaki müzik onu alıp götürürken gözünde beliren Donghae oldu.

En tutkulu günlerinde bir anda ailesinden gelen haber yüzünden apar topar geri dönüş yapmak zorunda kalmıştı. Sınırlı konuşmalarında sonsuz kullanılan sevgi sözcükleri her geçen gün artarak devam ediyordu. Sonunda sürpriz şekilde kapıdan giriverdi Donghae. Birlikte geçirdikleri iki gün boyunca hiç ayrılmamış, dışarıya çıkmamışlardı.

Çikolata Kahve / Sekai ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin