Jongin bir anda ortaya çıkıp Sehun'u sürükledikten hemen sonra..
Hayretler içinde kalan Yixing, Baekhyun ile göz göze gelmiş, ne yapacağını bilemez halde sandalyesine oturmuştu. Görmezlikten geldiği bütün detaylar bir arada gerçekleri yüzüne vurduğunda aptalca ama isteksizce uyandı uykusundan.
Harekete geçen Baekhyun’un kolundan tutup durdurdu. "Eğer birisi bu durumu çözecekse, o kişi ben olmalıyım." diyerek yollandı yanlarına.
Çıkış kapısına yaklaştığında arka taraftan gelen sesleri fark etti. Büyük masalardan birini geçip ortadaki beyaz kolonu siper etti bedenine. Duyduğu sesin sahibi Jongin idi. Yoluna devam edip ikilinin olduğu yere yöneldi. Karşısında gördüğü sahne olduğu yere mıhlanıp kalmasına neden oldu. Sonra ummadığı anda ikili ile yüz yüze bakakaldı. Savunmaya geçen adamların ne dediğini duymadan, içindeki garip duyguları parça parça sundu önlerine.
- Ben... Şey, yani... Neyse ben tartışıyorsunuz sanmıştım. Madem savaşmak yerine se... Of! Saçmalıyorum, değil mi? Ben yokmuşum gibi..."
Saçma kelimelerin yan yana gelmesi bile bir cümle oluşturmamıştı. Yixing arkasını dönüp yürüdüğünde peşinde bıraktığı uğultuyu duymuyordu. Oysa arkasında Sehun ile Jongin arasında büyük bir çekişme başlamıştı.
- Ne yaptığını sanıyorsun? Şimdi gidip beni şikâyet edeceksin ve her şey düzelecek, öyle mi? Bu konunun biraz dışında kal Sehun, ortalığı toparlayıp Yixing ile konuşması gereken benim.
- Ya, ne demezsin. İstediğin zaman gelip bana istediğini yapıyorsun sonra bir şey olmamış gibi yoluna devam ediyorsun. Ve şimdi de bu işe karışma diye efelik taslıyorsun. Kendine gel Jongin.
Cümlesini tamamlayan Sehun hareketlendiğinde Jongin kolundan tutup sertçe duvara vurdu genç adamı. Eli az önce tutkuyla öptüğü suratta gezerken fısıltıyla ama buz gibi bir sesle "Ne söylediğimiz bazen ne yaptığımızı unutturur, Sehun ah" diyerek yaklaştı kulağına.
O sırada Yixing karanlığın sayesinde ayna görevi gören camdaki yansımasına bakıyordu. Baekhyun’un hareketli siluetini fark edince arkasını dönüp, "Merak etmene gerek yok, kavga etmiyorlar. Biraz sonra burada olurlar, Sehun çıkabileceğini söylememi rica etti." diyerek sarışının etkilenmemesini umdu.
Kolundaki saatle arkasındaki koridor arasında gidip geldi Baekhyun’un gözleri. Sonunda üstündeki önlüğü çıkarıp ceketini giydi ve dışarı çıktı. Yixing, sarışının gidişi ardından yeniden camdaki allak bullak olmuş yüz ifadesiyle baş başa kaldı. Camdaki rezil herif sırıtarak kendisine bakarken o ayaklarındaki ağırlığı bir diğerine aktarıyordu.
Kafasındaki düşünceler ve karşısında sırıtıp duran şu lanet yansımaya daha fazla tahammül edemeyeceğini anladığında, ayakları artık ceza çekmekten kurtuldukları ümidi ile rahatlamaya başlamışlardı. Çantasını eline aldığı sırada Jongin önde Sehun arkada geldi ikili.
- Yixing, az önce gördüklerin...
Bir anda sözü tamamlamak için atıldı Sehun. "Tamamen Jongin’in suçuydu. Yani sende gördün, değil mi?" Suçlamalara devam etmek için sabırsızlanan yüreğini bastıran şey Jongin’in kararlı ve sert bakışları oldu. Başını eğip cümleyi yeniden sahibine devretti.
- Bana açıklama yapmanıza gerek yok, bu özel hayatınız ve ben...
- Ne demek açıklamanıza gerek yok, biz sevgili falan değiliz Yixing. O sadece ısrarcı davranıyor ama ben...
Kesilen son cümle Sehun’un oldu. Jongin masalardan birine yaslanıp ellerini göğsünde kavuşturduktan sonra sertçe öksürdü ve kesilen cümlenin devamının gelmesini engelledi. "Yixing gördüğün gibi kendi aramızda çözmemiz gereken şeyler var. Bu durumu daha sonra konuşuruz, ne istersen onu düşünebilirsin benim hakkımda ama Sehun belki daha detaylı konuşmak ister seninle. O zamana kadar bizi yalnız bırakır mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çikolata Kahve / Sekai ✓
FanfictionHayallerimde ki pastayı benim için yapar mısın? Oh Sehun pastalarının içine hikayeler sıkıştıran bir pasta şefi Kim Jongin ise sahip olamadığı hayallerini ona devreden ateşli bir aşık. Sıradaki pasta çilekli olsun mu?