You are My Cure

3K 228 198
                                    




Taehyung-

Oh sanırım nefes alamıyorum. Bilmiyorum ama çok heycanlıyım. Az önce oda da yaşananlar cidden kalbimi tekletti. Bakın her zaman ki gibi değil, gerçekten ama gerçekten kalbim tekledi ve bunu hissetmek  ürkünçtü. Onun beni öpecek olmasına kalbimin böyle bir tepki vermesi ürkütüyordu beni.

Başım döndüğünden ve etrafı bulanık gördüğümden odadan çıkana kadar kaç kere takıldığımı bilmiyordum ama bu durumu komik bulan Jungkook'un kıkırdamalarının ne kadar sinir bozucu olduğunu biliyordum. İki cilve yapıp yatağı kapayım diye kalp ve akıl sağlığımı bozacaktım nerdeyse. Kalp sağlığımdan çoktan vazgeçmiştim çünkü artık olur olmaz hızlanışlarına alışmıştım. Jungkook dudaklarını yalasa, dilini ağzında döndürse bile heycanlanıyordum artık. Jimin'in dediği o bedenini isteme mevzusuna giriş yapmıştım herhalde.

Daha önceleri bu konu hakkında bilgim olmasa da şimdi hissettiğim arzuyla ne demek istediğini anlıyordum. Kalp ve bedenin iki ayrı şey olduğunu söyleyenler yalan söylüyordu bence. Çünkü kalbe dokunulduğunda beden de dokunulmak istiyordu. Dokunuşları hissetmek, ikimiz kaldığımız da ortamın başka bir ambiyansa bürünüp bizi birbirinden uzak duramayan iki insan haline getirmesi. Tek taraflı bir ilgim olmadığını anlamak sürüklenen hayatımda mükemel bir ayrıntıydı.

.

.

Jin hyung ben ve Jungkook'un olduğu araba ilerlerken bunları düşünüyordum. Odada Jin hyung'a yakalandığımızdan beri kızarıklığı geçmeyen yanaklarımı bir umut belki geçmiştir diye aynadan kontrol ettim ama durum aynıydı. Jungkook durumumu anlayıp bundan hoşlanıyormuş gibi şirince gülümsüyordu. Arabada bizi beklediği için şöfor koltuğunda oturan Jin hyung da ikimiz arasında ki bu durumu görüp keyifleniyordu.

Orta büyüklükte bir market gördüğümüzde durup markete ilerledik. Jin hyung Jimin ile daha gelmeden önce  konuşup ne yemek yapacaklarına karar vermiş olduklarından hazır olan alışveriş listesiyle market arabası alıp bizi başbaşa bıraktı, notlarıma kaydettiğim şeyleri almak için raflarda ilerliyordum, arkamda olduğunu bildiğim doktorum da peşimden geliyordu.

Bakım ürünlerinin olduğu reyona geldiğimizde, sürekli kullandığım şampuanı aldım, ilerleyip diş fıçası ve macununu da seçerken "Benim macunumu kullanırsın beş gün için boşuna alma" dediğinde başımı salladım macunu bıraktım elimdekilerle ilerlerken sırt çantamın reyona çarpmasıyla raftan dökülen şeyleri gördüğümde donup kaldım. Önce düşenlere sonra Jungkook'a baktıktan sonra aceleyle eğildim, elime alabildiğim kadarını toplayıp reyona geri koymaya çalışırken ellerim birbirine dolanıyordu. Beş altı tane 'tırtıklı' prezarvatif ve üç şişe lübe devrilmişti. Lübelerden birinin kırılması ise tamamen cinnet geçirmeme sebep verecekti şimdi.

Döktüklerimi topladığımda yanımıza ulaşan görevli bir parçalanmış şişeye bir bize bakı. Tekrar şişeye bakıp bakışlarını kaldırdığında gülmemek için dudaklarını bastırıyordu. "Ah ben hemen sileyim" konuştuğu gibi hızla uzaklaşırken kıkırdaması kulaklarıma ulaşmıştı. Böyle saçma şeylerin benim başıma gelmesini nasıl açıklarım bilemiyorum ama cidden utanmaktan yoruluyordum artık.

Jungkook'ta olay yaşandığından beri zor tuttuğu kahkasını salmıştı, bir an önce gitmek istiyordum ama kıza ödeyeceğimi söylemek için bekliyordum. Kahkası fazla uzadığından susması için koluna vurduğumda kolumu tutup kendine doğru çekti. "Yine bir yerleri devireceksin" alayla söylediklerine göz devirirken görevlide gelmiş bizi bedenlerimiz birbirine fazlaca yakınken görmüştü. İmalı gülümsemesiyle dökülen sıvıyı siliyordu, peşinden sürüklediği paspas kovasıyla uğraşırken "Ammada kayganmış" diye söyleniyordu.

BABY BURN - VKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin