Yorumlarınızı cevapladım, hepsi çok güzeldi. 5 farklı yorum sınırımız doldu, yeni bölümü yayınladım. Bu sefer zorlasak 10 çıkar herhalde, değil mi? 11 vote vardı, 10 yorum çıkabilir. *-*
Kapak için gönüllü olan birileri yok mu? Çok özenli süslü olmak zorunda değil, bir şeye benzesin yeter...
Hı?
İyi okumalar! Keyif alın, voteleyin ve yorumlayın :)
- - -
VI
Anne
Annabeth, arkasındaki üç melezle hızla koşarken hala sessiz olmaları gerektiğinin farkındaydı. Önlerine iki cehennem tazısı çıkmıştı. Birini Annabeth ve bir Ares melezi, diğeriniyse Percy ve arkasındaki grup halletmişti. Önlerine başka canavar çıkmadı.
İnsan kokuları işe yaramış gözüküyordu.
Etkili olabileceğine inanmıştı. Ama bu kadar iyi etki edeceğine... aklının ucundan bile geçmemişti böyle bir şey.
Arkasındakilere hızlı olmalarını işaret etti. Annabeth'in kafasındaki Odis kapısına gitmekti. Böylece dikkatleri buraya çekecek, diğer gruplar Los Angeles'a daha kolay şartlar altında varacaklardı.
Ya da en azından varmaya çalışacaklardı.
Sonunda evden iki sokak ötedeki alışveriş merkezinin olduğu meydana ulaştıklarında üç canavar onları bekliyordu. Annabeth elleriyle onlara geride durmalarını işaret ettiğinde hançerini çıkarıp hazır duruma geçti.
Canavarlar her an onları fark edebilirdi.
Ama etmediler.
Annabeth kaşlarını çatıp canavarlara köşeden baktığında arkalarını dönüp başka yöne gittiklerini gördüler. Hayır, bu kadar da olamazdı. Bu işte bir yanlışlık vardı. Ve Annabeth'in bunu durup düşünmesi gerekiyordu.
Fakat durup düşünmek için vakti yoktu.
''Park iki sokak ötede, oraya ulaşmamız gerek.'' diye hatırlattı Annabeth.''Şu anda dikkatlerini başka canavarlara vermiş olmalılar. Bu sırada oraya ulaşma ihtimalimiz var. Üç dedğimde.''
Tamam anlamıyla başlarını salladıklarında Annabeth eliyle saymaya başladı. 1, 2, 3! O ve arkasındakiler hızla koşarken iki canavarın dikkati çekmişlerdi. Annabeth, canavarların isimlerinin ne olduğunu hatırlayamadığını fark ettiğinde adımlarını hızlandırdı. Bu canavarların zayıf noktalarını bilmiyordu.
Onlarla savaşmak çok zor olacaktı.
Annabeth yerden aldığı bir taşı canavarın arkasına attığında canavar bakışlarını şaşkın şaşkın arkasına çevirdi. Genel bir taktikti bu. Çoğu canavar, bunları akıl edecek kadar bile zeki değildi. Bazılarıysa... onlar grup dışı gibiydiler.
Meydanın ortasına vardıklarına Annabeth bir an olsun dikkatini arkadaki canavara verdiğinde ona doğru yaklaşan cehennem tazısını fark edemedi. Canavar üstüne çıktığında yüz üste yere düştü.
Canavarın altında ezilmek üzereydi. Hemen bir şeyler yapmazsa birkaç kaburgası değil, bütün kemikleri kırılacak gibi duruyordu.
Neyseki birisi onu üstünden aldı.
Başını kaldırdığında karşısında erkek arkadaşı duruyordu. Percy kılıç darbelerini hızla canavara indirirken canavar toza dönüştü. Ardından hızla Annabeth'in yanına gelip onu kolundan tutarak ayağa kaldırdı.
''İyi misin?'' diye sordu Percy endişeyle. Annabeth resmen nefes alamıyordu, ama evet anlamında başını salladı.
Küçükken birkaç doktor dizisi izlemişliği vardı. Muhtemelen şu anda kırılmış bir kaburgası, akciğerini delebilir, ya da damarlarını parçalayabilir ve onu öldürebilirdi.
Annabeth bunu düşünmemeye çalıştı. Daha Hades krallığına gelmeden ölemezdi.
Cebindeki suluktan bir yudum nektar içtiğinde biraz daha iyi hissettiğine karar verdi. Percy ona son kez baktıktan sonra onlara doğru yaklaşan diğer canavara doğru ilerlemeye başladı.
Bugün, yapmaları gereken çok kötü şey vardı.
Annabeth ağır adımlarla arkalarından ilerken hançerini onu teğet geçen canavara geçirdi. Canavar parlak tozlara dönüşürken iki apollon çocuğu havadan onların başına üşüşen kuşları avlıyorlardı.
Stymphalian kuşları? Evet, evet, şimdi başımız dertteydi.
''Taş atıyorlar! Kafanızı koruyacak bir şeyler bulun!'' diye seslendiğinde bir kargaşa çıkmıştı. Hayır, hayır! Böyle olmamalıydı, bu kadar çabuk kendilerini kaybedemezlerdi.
''Ayrılmayın!'' diye seslendi Annabeth tekrardan. Ama kimse onu dinlemiyordu. O sırada birkaç taş Percy'ye isabet etti. Percy acıyla yere yığılırken Annabeth onu tutmaya çalıştı fakat bir taş da onun kafasına isabet etti.
Kaybettik, diye düşündü Annabeth . Artık hiç şansımız yok.
Annabeth bilincini kaybettiğinde her yer karanlıktı. Ama adeta bir rüya gibi, ona bir saniye gelen süreden sonra gözlerini açtığında, bambaşka bir yerdeydi.
Neresiydi burası?
''Günaydın.''
Bu ses... Annabeth olabildiğince hızla yerinden doğrulduğunda yanılmadığını fark etti. O buradaydı. Ölmemişti.
''Anne?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Time (Percy Jackson Fanfiction)
FanfictionHer şeyin bir sonu vardır. Tıpkı Melez Kampı'nın olduğu gibi.