-9-

1.4K 130 42
                                    

İyi geceler! Evet, uzun bir bölüm oldu. Bence bol vote ve yorum gelmeli :D İstediğiniz kadar uzun olmamıştır muhtemelen, ama uzundu, diğer bölümlere göre :D

İyi okumalar. Bol vote ve yorum bekliyorum. Bugün iki bölüm yayınladım, az gelirse voteler yarın yeni bölüm gelmeyebilir... O yüzden, pamuk eller klavyeye! :)

- - -

IX

Konsey Toplantısı

Percy uyandığında hala uyumak istediğinden emindi. Ama uyanmak zorunda olduğuna da emindi. Bir çift, sinirli gri göz ona bakarken, uyuması pek de mümkün değildi.

''Annabeth, beş dakikacık daha?'' diye yalvardı kafasını yastığın altına sokarak.''Sonra söz veriyorum, hemen kalkacağım.''

''Bunu on dakika önce de söylüyordun, Yosun Kafa.'' dedi Annabeth yastığı kaldırırken.''Hadi bakalım, toplantı yapacağız.''

''Ne toplantısı?'' diye sordu Percy mahrur gözlerle.''Ben katılmasam olmaz mı? Zaten ne anlarım ben mimariden, çeşme falan-''

''Konumuz mimari olmayacak. Hem... bu Poseidon'un emri, gelmek zorundasın.'' 

Percy yanlış duymadığından emin olmak için gözlerini açıp Annabeth'in ifadesine baktı. Evet, kesinlikle doğru duymuştu. Poseidon geri dönmüştü!

Babası yaşıyordu. Geri dönmüştü. Percy hemen yerinden doğruldu. Annabeth'in yüzünde hafifçe bir gülümseme oluşurken Annabeth de ayağa kalktı. 

''Hazırlan, toplantı taht odasında.'' dedi Percy'nin yanağına minik bir öpücük kondurdu. Yüzünde bir gerginlik vardı ve bunu belli etmemeye çalışıyordu. Fakat Percy Annabeth'i tanırdı. Gerginkenki gülümsemesiyle normaldeki gülümsemesi arasında dağlar kadar fark vardı.

Percy tamam anlamıyla başını sallarken Annabeth odadan dışarı çıktı. Percy hemen geceliklerinden kurtulup bir kot pantolon, üstüne de çekmecesinden bulduğu melez kampı tişörtünü üstüne geçirdi. Melez Kampı yok olmuştu. Şimdi bu tişörtü giymek çok mu ironik olurdu?

Annabeth de giymişti, diye düşündü Percy. 

Ağır adımlarla odadan dışarı çıktığında gözüne iki melez çarptı. Kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Romalılar mıymış, bir yerde görülmüşler mi ne...

Percy olayı çaktığında gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Romalı melezlerden kurtulanlar mı olmuştu? Belki Yediler'in kalanları da onlarla kurtulmuştu.

Percy, aslında o kadar da uykusu olmadığına karar verdi.

Taht odasına girdiğinde bir ara kör olduğunu düşündü. Ama kör değildi. Sadece on iki tane insan boyuna gelmiş tanrı, bir bilardo masasına eş boyuttaki tahta masanın etrafında durmuştu. Annabeth ve birkaç melez de aralarındaydı. O sırada gözüne en başta duran Zeus ve Poseidon ikilisi takıldı.

Poseidon tıpkı Titan savaşındaki gibi yaşlı gözüküyordu. Zeus da. Percy, Afrodit'in bile yaşlanmış gözüktüğünü gördüğünde hala korkması gerektiğini hatırlattı kendine. Tanrıların orada olması gerçeği değiştirmiyordu. Hala Olimpos ve Melez Kampı titanların elindeydi.

Aman ne harika, diye düşündü Percy. 

''Percy Jackson.'' dedi Zeus, yüzü kasılmış bir şekilde.''Sonunda teşrif edebildiniz.''

''B-ben geç kaldığım için özür dilerim.'' dedi Percy kekeleyerek.''Toplantıdan haberim yoktu.''

''Her neyse,'' dedi Poseidon göz ucuyla Percy'ye  bakarken.''Geldi sonuçta. Artık başlayabiliriz.''

The Last Time (Percy Jackson Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin