Bölüm parçası : Alex & Sierra - Scarecrow
NERISSA COURTNEY
Arkadaş.
Basit kelime zihnimde canlanmaya devam ederken gülümsedim. İstediğimi almaya alışkın biriydim ve inatçı bir çocuğa karşı bunu başarmak güzel hissettirmişti. Adımlarımı hızlandırarak eve dönüş süresini kısaltmaya çalıştım. Babam gecikmeme alışkındı ama yinede bunu sürekli tekrarlarsam bu basit hakkı elimden alacağından şüpheliydim. Babamı boş vererek çantamdan cep telofunumu aramaya koyuldum. Kenarda duran biber gazı gülümsememe sebep oldu. Aptal çocuk.
Telefondan Tommy'nin adını buldum ve çıkan melodik sesleri dinlemeye koyuldum. Onu herhangi bir lakapla telefonuma kaydetmemiştim. Elbette sevgililerin birbirlerine taktıkları lakaplar hoştu fakat benim ona takabileceğim bir lakap henüz gün yüzüne çıkmamıştı. Aşkım ve sevgilim kelimelerinden zaten nefret ederdim. Hayatım? Benim hayatım Tom'dan ibaret bile değildi.
Lakapları boş vererek telefonu açan sesine dikkat kesildim. Sanırım uykudan falan uyandırmıştım.
"Neredesin?"
"Ne zamandır beni sorguluyorsun?"
Uykudan uyandırmamıştım. Arkadan gelen gürültülü müzik sesi ve onun sesindeki kayma, sarhoş olduğunun habercisiydi. Onunla sarhoşken konuşmamalıydım. Sonu hep kavgayla bitiyordu.
"Üzgünüm Tommy. Fakat sen benim erkek arkadaşımsın. Bunu unutuyorsun."
Karşı taraftan ses gelmeyince telefonu kapatmaya karar verdim fakat bir şey beni durdurdu.
"Yukarıda devam edelim. Seni uçuracağım.."
Siktir. Ne halt dönüyordu orada. Titreyen sesime aldırmadan karşı tarafa adını seslendim. Fakat tek bir dönüş olmadı. Lanet olsun. Tekrar olmaz. Telefondan gelen tuhaf seslere daha fazla tanıklık etmemek adına telefonu kapattım. Beynimde yankılanan Dustan ismi, beni onu aramaya ittirdi. Tom'un nerede olacağını o bilirdi. Telefonumdan onun ismini araken yoldan bir taksi çevirdim.
"Selam Nerry."
"Duston, gerçekten acelem var. Tom nerede?"
"Her zaman takıldığımız yerde parti var. Muhtemelen oralardadır. Bir sorun mu var?"
Var dedi iç sesim. Var. Bir kere daha aldatılmak üzereyim.
"Hayır. Sonra görüşürüz."
Cevap vermesini beklemeden telefonu yüzüne kapattım. Taksiciye adresi verdim ve arkama yaslandım. Geçen yirmi dakika boyunca aklımdan bütün kötü düşünceleri kovmuş ve Marie'yi aramıştım. Geç geleceğime dair. Sonunda taksi basit barın önünde durduğunda birkaç doları taksiciye uzattım ve arabadan indim.
Tanıdık mekan beni tekrar tiksindirirken aklımdaki dejavu hissini bir kenara ittirdim. Burada bir kere daha bulunmuştum ve üzerinden bir ay bile geçmemişti. Üst katın hangi amaçla kullanıldığı aklıma geldiğinde yüzümü buruşturdum. Yinede adımlarımı kesmeden merdivenlere yöneldim. Sağdan ilk kapıyı açtığımda gördüğüm birbirini yiyen çiftten herhangi birisi sevgilim değildi. Kapıyı kapatarak yan odayı denediğimde tanıdık yüzünü görememiştim. Duvar kenarında kendinden geçmiş bedenleri ittirdim ve kalan son üç odayı denedim. Üçündende beklediğim sahne çıkmayınca rahat bir nefes verdim. Yanlış anlaşılmaydı işte. Boşuna panik yapmıştım.
Koridoru sonlandırıp, tuvaletlerin önünden geçerken bir ses yerimde çakılmamı sağladı. "Seni istiyorum bebeğim."
Kapıyı açma. Beynimin bana vurguladığı cümleye aldırmayarak kapıyı duvara çarpacak şekilde çarptığımda karşımdaki manzara hız kesmeden devam ediyordu. Fark edilmemiştim bile. Bir iki saniye kadar orada durduğumda sonunda kafasını içine düşmekte olduğu kızdan ayırdı ve bakışlarını benimle buluşturdu.