Bölüm parçası : Newton Faulkner - Write It On Your Skin
NERISSA COURTNEY
Tabağımdaki yemeği didiklemeye son vermek amacıyla elimdeki çatalı, masadaki yerine geri yerleştirdim. Eve geldiğim süre zarfı içerisinde sevgili babamın ve üvey annemin bakışları üzerimden bir an olsun çekilmemişti ve ben bu konuda rahatsız hissediyordum. Oldukça fazla.
"Bize söylemek istediğin bir şey mi var Angie?"
Derin bir nefes aldım ve aynı şekilde onu geri verdim. Masaya oturduğumdan beri kıvranıp durmamın elbette bir sebebi vardı.
"Bir dövme yaptırmak istiyorum."
Pekala. Söz ağızımdan çıkmıştı ve verecekleri tepkiyle yüzleşmek adına başımı kaldırarak önce üvey annemin, sonrada babamın gözleriyle temas sağladım. Lütfen. Lütfen bir sorun çıkmasın.
"Henüz reşit değilsin."
Babam bana bir kez bakma gereği duymadan önündeki yemeği eşelemeye devam ettiğinde sıkıtıyla nefesimi üfledim. Bu zor olacaktı.
"Fakat on altımı çoktan doldurdum baba. Üstelik dövme için reşit olmak gerekmiyor. Marie ile birlikte gidersek bir sorun çıkmayacaktır."
Marie yerine, sevgilimle gitmeyi tercih ederdim fakat Tommy konusunu babamın yanında açarsam, gereksiz nasihatlerine devam ederdi. Bunu istemiyordum.
"Yemeğini bitir Angie."
Henüz kesin bir cevap vermemesinden faydalanarak biraz daha ısrar etmeye karar verdim. Reddetmemişti sonuçta. Israr etmemin bir zararı çıkmazdı.
"Dövme baba. Benim yaşımdaki bir çok kızda var. Biliyorsun."
Yemeğinden kafasını kaldırdı ve bir süre benimle göz teması kurdu. Bu süre zarfında oldukça masum gözükmeye çalışmıştım. Eğer bu izini koparamazsam, gizlice yapmak zorunda kalacaktım ki bu istemeyeceğim türden bir şeydi.
"Hayır Angel. Bu son sözüm. Öyle bir şey olmayacak."
Masadan kalkıp gittiğinde son çare olarak gözlerim Marie'yi buldu. Eğer onu ikna edersem, babam bir sorun çıkartmazdı.
"Babana karşı gelemem Angie. Üzgünüm bebeğim."
"Lanet olsun."
İyi kız tavırlarımı bir kenara bırakarak odama çıkan merdivenlerden adımladım. Ne düşündükleri artık umurumda değildi. O dövmeyi yaptıracaktım. Onay versinler ya da vermesinler. Bu saatten sonra umurumda değildi.
»¦«»¦«»¦«
Dördüncü dersin sonunda, Maicy ile birlikte kafeteryada kahvelerimizi yudumluyorduk. Dün, bütün gece beynimi didikleyen soruyu ona açıklamayı düşünüyordum. Bana yardımcı olacak bir tek o vardı.
"Maicy, okul çıkışında yapman gereken herhangi bir iş var mı?"
Kafasını iki yana sallayarak bana cevap verdi. Her ne kadar kabaca olsada bu onun kendini ifade etme şekliydi. Benim aksine kelimeler ile arası pek iyi değildi.
"Öyleyse en yakın arkadaşlık görevini yerine getireceksin. Ders çıkışı beni kapıda bekle."
Ders zilinin çalmasıyla çantamı toparladım ve sınıfa ilerledim. Çıkış için heyecanlıydım. Aklımdaki planı uygulamak adına çıkış kapısına yaslanarak cebimden telefonumu çıkardım ve yakın arkadaşımın numarasını tuşladım. Sonuç olarak çaldı, çaldı ve yüzüme kapandı. Bir kez daha aramayı denedim. Sonunda telefonu yanıtladığında yalnızca iki cümle söyledi.